Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

3 Nisan 2010 Cumartesi

Cuma cumartesi

Eve yeni geldim ama çıkışım ,dün akşam:)))) Sıcağı sıcağına anlatayım dedim...
Dün ev de yoğun bir temizlik vardı. Temizliğe dair ne varsa yapıldı. Çamaşır falan da dahil. Sonra akşam yemeği falan. Tabi bu olay benim bünyemi çökertti. İçime kaçmış olan bahar geri çıktı.

Akşam yemeğini yerken dedim ki, ben kalkıp gideyim... Baktılar ki, bağlasalar durmam , iyi dediler çaresiz. Giyindim kuşandım, dışarı baktım , yağmur sel olup akmakta. Şemsiyemi Zuz kuaföre giderken almıştı, orada bırakmış. Sanırım hala haberi yoktur, yazımı okuyumca hatırlayacaktır. Kızların şemsiyeleri de ne olur ne olmaz , Onlara lazım olur derken- Kocito, sen ne dense gidersin, benim şemsiyemi al dedi. Saat sekiz gibi evden çıktım . Kabataş motoruna bindiğimde deniz nasıl dalgalıydı, denizi yara yara, bata çıka , yalpalaya yalpalaya motor giderken; hey Allahım dedim, denizde ölebilirim ama Üsküdar- Kabataş arası gibi komik bir yerde olmasın... Sonrası Cihangir... Teyzem beni görünce nasıl sevindi, Eniştemin gözleri ışıldadı. Gülden, koptu geldi, Evine yeni gitmiş olan Fato, kocasının şaşkın bakışları altında aynı taksi ile geri döndü. Ondan sonrası şenlik...Saat gecenin dördü olmuş bizim haberimiz yok.

Sabah erken yatmaya alışmış olan benim gözler pört diye açıldı. Sağa dönsem sola dönsem yok. Kalktım kendime bir yeşil çay yaptım. Sonra biraz balkondan dışarıları seyrettim. Böyle , olmaz bana bir aktivite gerek dedim. Haşlanması için patates koydum ocağa. Yufkaları dolaptan çıkardım. Dün okuduğum bir börek tarifi geldi aklıma... zaten denemek istiyordum... kısmette kobaylarımın siz olması varmış dedim... Böreğin tarifini uzun uzadıya anlatmayayım. Tarif burada. Hiç tanışmadığım bir blogcu ; Bir Dut Masalı. Hani bazı şeyler zamanı gelince olur ya. sanırım bu da böyle bir şey oldu. Böreğinin tarifine dün rastladım, bu gün masamıza keyif kattı.
Ben haşladığı patatesleri ikiye böldüm. Yarısını ezip soğanla kavurdum. Yarısını da küçük küçük doğradım, beyaz peynir ve maydonozla karıştırdım. İkisini de çok beğendiler. Kalktıklarında börekler pişmişti bile. Hemen Teyzem çayımızı koydu. Güllü masayı hazırladı. Masada da Orduluları aradık, Bir keyif kahvaltı yaptık. Sonra Güllü Bacı, kahvelerimizi yaptı, fallarımıza baktı.

Akşam Fato ile Taksim'e çıktık. Nasıl bir kalabalık anlatılmaz...gerisi çiçekçiler...müzik... her renk insan..Heykelin çevresindeki düzenleme bitmedi hala. Dün akşam geç saatte lale bayramı hazırlıkları vardı. Kamyondan, lale şeklinde süslemeler indiriyorlardı. Valla bunu nasıl tariflendireceğimi bilemedim. Heykel desem olmadı, ağaç gibi diyeyim olmadı. Anlayın gari, yormayın beni.

Dün akşam hiç yağmur yağmamış gibi hava pırıl pırıldı bu gün. Evime geldim tıngır tıngır. Hiç kimse yok tabi :))))