Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Haziran 2010 Salı

Sabah sabah mırıl mırıl

Yazmadığım sırada yeni bir yaş daha aldım... Dünya sahnesinde bir yaş daha devirdim. Kadıköy gecesinde küçük bir kutlama yapmıştık. Pazar günü de Cancan, Berfu ve Zuz'un katılımıyla bir kutlama daha yapık.Önce dışarı çıkalım dedik ama herkes gündüzün sıcağının tokatını yemiş , bitkindi... e bir akşam öncesi dışardaydık zaten Ben de rotayı eve çevirdim... Hemen dondurucudaki tavuğu ocağa, pirinci sıcak suya koydum. Hemencecik ciğeride kavurdum şöleee fıstıklı üzümlü bir iç pilav yaptım. Yanına tavuğu yeniden fırınladım, dondurucudan haşlanmış fasulyeyi çıkarıp bi de piyaz yaptım. E dolapta karnıyarık da vardı... Pastamızı da Cancan getirdi, oldu size doom günü yemeğiii. Birden bire planlanınca çok hazırlık da gerekmedi ...Gelenlere dışarı çıkmıyoruz, evdeyiz deyince valla daha çok sevindiler... güzel oldu... Yalnız resimler bol frikikli olunca sayfaya konma yasağı geldi heheheh.Yaşımı sorarsanız... Bir bar taburesi üstünde , hissettiğim yaştayım... Umarım şarkısından bir tornistan yaptığım için Teoman küsmez:)))

Kitap da Zemberek Kuşuna devam... artık sona geliyor ve sonu yaklaştıkça ilginçleşiyor...Murakami inanılmaz olayları o kadar basitmişcesine anlatıp, bir de üstüne üstlük inandırıcı kılıyor ki... insanlar kafa dinlemek için kuyu diplarine iniyor, durup duruken gökten garip nesneler yağıyor... ama okurken bunlar size hiç garip gelmiyor... Bir röportajında hiç kurgu yapmadığını her gün oturup aklına geldiği gibi yazdığını söylemiş.Bir sayfa sonrasında ne yazacağını kendi de bilmiyor. Bir maratoncu O aynı zamanda , o yüzden koşar gibi yazıyor... Kitaptaki isimler Japon olmasa... bir Japon yazarın kitabını okuduğunuz anlamanız olası değil. Bir Murakami kitabı okumamak ne büyük bir kayıp bir okur için. Ben beni Murakami ile tanıştıran Zero'ya bin teşekkür borçluyum. Bu yıl tam üç kitabını okudum, sıradaki kitabı ''Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında'' henüz almadım... ama alınacaklar listesinin başında...


Malum dünya kupası maçları başladı, bizim ev de vuvuzela dan nasibini bolca alıyor. Güney Afrikalılar coşkunun içine bu arı gibi vızlayan vuvuzela ile ettiler derken, dün akşam Naziş elinde vuvuzela ile geldi, cola içmişler arkadaşlarıyla, sponsoru ya dünya kupasının...promosyonları var... çekilşte de çıka çıka ona bu vızlayan şey çıkmış. Şimdi ilk iş Cancan gelip de onu görmeden yok etmek.

Bu sabah izleyeceğim filmi henüz seçmedim. Yanımda ''erkekler ne söyler kadınlar ne anlar '' adlı film var... Ben Afleck ve Jennifer Ariston'un... Zuz beğendiğini söylemişti. Bir aydır izlemeden duruyor belki onu izlerim... Ama önce bir kahve yapmalıyım...

düzenleme: Seçilen film Aşkın Son Mevsimi ; Jay Parini’nin romanından uyarlanan filmde, Tolstoy ile 48 yıllık karısı Sofya arasındaki karmaşık aşkın son yılındaki hikâyesine tanık oluyoruz. Helen Mirren filmdeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterilmiş.