Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

pazartesi yazısı

Dün gece yatağımın üstüne oturdum... tatilde okuyacağım kitabı seçtim, kitapları demiyorum kitabı diyorum... çünkü her bir kitap bir ansiklopedi kalınlığında... belki yanına ince bir çeşni atarım belli olmaz... Okumadığım kitaplarımı aldım yatağın üstüne , önsözlerini okudum(bayılırım)... ve sonunda İpek Çalışlar'ın Halide'sini götürmeye karar verdim... Ayraç olarak da Geveze kalem'in hediyesi olan keçeden yapılan lale şeklindeki ayracı seçtim. Sonra bir Amasra defteri seçeyim, akşamları o günkü yaşadığım, gördüğüm ilginçlikleri yazarım, oraya ait resimleri yapıştırırm dedim... Defterlerimi de aldım önüme.. ay bunu şöyle kullanırım a bu bölümlere ayrılmış başka bir amaç için kullanırım derken sonunda bir defterde karar kıldım... Eski İstanbul konseptli bir defter. Bu defter de Zeya'nın hediyesiydi.Ona da kıyamamış bekletmişim... demek ki buluşma zamanımız gelmiş dedim.

Dün geceden başladım ama dünü de anlatmalıyım. Dün , bu kez biz Cancan'a gittik. Gittiğimiz de uyuyordu. Uyanıp da bizi görünce nasıl şaşırdı nasıl sevindi anlatamam size... Köpekleri Ayran ile bize inanılmaz şovlar yaptı. Ayranın ağzına elini sokuyor her an onunla alt alta üst üste bazen ben hah şimdi ısıracak derken, Ayran efendi O'nun gibi kendini sevmemiz için ne şaklabanlıklar yapıyor.

Akşam üzeri Zuz'un da katılımıyla Kalamış Parkına gittik... İçinde çok güzel bir kafeteryası var.. ağaçlar altında... Cancan oranın en tanınmış siması, garsonlar bile ooo Can Bey gelmiş diye karşılıyorlar... O hiiç umurunda olmadan ayakkabılarını çıkarıp kah parka dalıyor, kah paaa deyip parayla çalışan arabaların tepesine çıkıyor... para bitti deyince de acıklı acıklı bittiii deyip razı oluyor kaderine... Akşam biz eve döndüğümüzde artık onun adı akşam değil geceydi:)))

Gelelim bu sabaha ; neyse bu gün biraz eski performansıma kavuştum, erken kalkıp çayımı yaptım ve hep kaçtığım bir filmi izledim... Kaçma sebebim ne kadar hüzünlü bir film olduğunu bilmemden ve öğrencilik dönemime rast gelen ; Türkiyenin kabus günleri... Film bol ödüllü '' SONBAHAR'' Filmi izlemeyenler varsa tavsiye ederim... Bazı filmler hiç beklentisiz izlenmeli... bazı kitapların da aynı duyguyla okunması gerektiği gibi... insana neler hissettireceği önceden kestirilemez... Filmde Çamlı Hemşin yaylaları ve Sonbahar baş rolde... Tabi hüzün de.Filmde ara ara konuşulan dil için ay nasıl Karadenizli bunlar biz de Karadenizliyiz hiç böyle bir dil duymadık yorumları yapan olmuştu filmi izleyince hatırladım... Duyamazsınız çünkü dili sadece Hemşinliler konuşur... Çocukluğumuzda bizim mahallede oturan bir kaç Hemşinli aile vardı aynen böyle konuşurlardı ve Ordu'nun en ünlü pastanesini işletirlerdi hala da işletirler ya... Konuşurlarken ağızlarının içine bakardım... Lazcayla falan ilgisi olmayan çok özel bir dildir bu... Bir de nasıl renkli , kazaklar çoraplar örerlerdi... fosforlu olurdu neredeyse renkleri... Ama o yaylaları görünce anladım o renklerin sırrını... Örgülere aktardıkları kendi renkleriymiş meğer...




Sonbaharın aldığı ödüller...

(15. Altın Koza Film Festivali)

  • En İyi Film Ödülü: ‘Sonbahar
  • Jüri Özel Ödülü: ‘Sonbahar’ filminin yönetmeni Özcan Alper, görüntü yönetmeni Feza Çaldıran ve sanat yönetmeni Canan Çayır’a gitti.
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: ‘Sonbahar’ filmindeki rolüyle Megi Kobaladze'ye verildi.

(3.Uluslararası Altın Kaz Film Festivali)

  • Gümüş Kaz(İkincilik Ödülü)
  • SİYAD En İyi Film Ödülü

(21. Premiers Plans d'Angers, Avrupa ilk filmer festivali)

  • En iyi müzik ödülü

20. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde (2009)

  • En İyi Yönetmen Ödülü Özcan Alper
  • En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü Feza Çaldıran,
  • En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü Megi Kobaladze,
  • En İyi Kurgu Ödülü Thomas Balkenhol


*****************************************************************************

Bu gün akşam üzeri kızlarla Capitol'e gittik ... tatil öncesi alışverişi için. Eve gelince ben kaç gündür yemek işinde kolaya kaçmanın verdiği vicdan azabıyla bir kabak kemane attırdım... şöle kuzu etli, sarımsaklı, bol yeşillikli falan yanına da Annemin usulu yalancı mantı yaptım. Bu yalancı mantı şu salyongoz şeklindeki makarnalar haşlanıp, bol domatesli ve kıymalı sosla karıştırılıp üstüne sarımsaklı yoğurt dökmekten ibarettir.

Bu akşamın planına gelince Kavak Yelleri yanında ekmek kadayıflı dondurma... sonra da kitap okuma.