Benim öğleden sonram; yeni kitabımla hasbıhal etmekle, arada sözü geçen müzik parçalarını dinlemekle, mutfakda sulu köfte pişirip, yayla çorbası karıştırırken, çay içerken dahi okumaya devam etmekle geçti.
Sabahları film izleme etkinliği çok yapamadım bu evde... Nedense çok erkende uyanamıyorum, yani yedi buçukda falan ancak kalkıyorum. Biliyorum bu saat bile çok kişi için erken sayılır ama bana gün yetersiz kalıyor o zaman.
Dün sabah çoktandır izlemek istediğim ama izleyemediğim Atlıkarıncayı izledim. Çok acıtan, konuşulamayan bir konuyu çok rahatsız etmeden vermeye çalışılmış çok da başarılı olmuşlar. Ama rahatsız olmamak mümkün değil tabi. Ensest konusu malesef çok ama çok acı ama var... Filmi izlemeyenler olabilir o yüzden fazla bir şey yazmıyorum. Mert Fırat'ı çok başarılı buldum. İçimden, geber dediğim de anladım başarısının dozunu...

Bu sabah da My Fair Lady'i izledim. Tüm zamanların en zarif kadını Audrey Hepburn oynadığı 1964 yapımı 8 Oscarlı film... Yeşilçam türlü versiyonlarını yaptı ve zevkle izledik hatırlayacaksınız. Basit bir çiçekçi kızdan sosyetik bir kadın yaratma projesi:))
Bu akşamın dizisi bizim ev için Muhteşem Yüzyıl. Gamse Valide Sultan bu gece ölüyor dedi...
haydi gittim ben.