Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Çakraz'ı da çaktık beraberrr



Madem geldik bu tarafa hadi bir de ÇAKRAZ'ı görelim dedik... methini epi bi duyduk çünkü... Kızlar feryat figan - ama siz de hiç durmadan geziyosunuz, hep böle yapıyosunuz... ömrümüz yollarda geçiyo... onlar söylene dursun Koca, Zuz ve Ben hoop hazırlandık... baktık Gamsegamse de geliyo... Naziş yok ben bu gün dinleneceğim dedi ve evde ,kendince takıldı... pek mutlu olmuş... kafa dinlemiş:))) neyse biz tuttuk Çakraz'ın yolunu...Yarım saatte bir minübüs kalkıyor şehir merkezinden dediler meğer saatte birmiş ... neyse o sırada kocama birileri Bozköy daha güzel falan demiş ay artık orayı da gelecek sefere görürüz dedik ammaaaa minübüse bir kaç Bozköy yolcusu binince minübüs önce Bozköy'e uğradı... orası yol üstü falan değil, yoldan baya bi aşağılara iniyosun , resmen uçurum ... biz aneyyy bu yolu bir de yukarı çıkacağız derdine düştük... ama indiğimize değdi doğrusu çok ilginç bir biçimde yol tam plajın içine iniyor neredeyse...Bu sayede Bozköyü'de gördük kusur kalmadık:)))

Çakraz'a geldik sonunda... buranın geniş ve uzun bir plajı var ve burada da kalınacak otel motel oldukça fazla... Ama biz Karadenizliler için turizm hala bir muamma... Biz Karadeniz de yaz mevsimi kısa olduğu için Karadeniz bize kaldı oh oh turist gelemiyo diye sevinen tipleriz ... Mesela en başta ben:)))Burada restoranlar genelde hala dayı amca , baba oğul işletmesi gibi... yani ailecek çalışıyorlar... ve ne kadar hizmet o kadar turist o kadar para felsefesini henüz öğrenememişler... Şimdi adını vermeyeyim ama konakladığımız yer bizi gülme komalarına soktu... Dondurma servisini yapan genç çocuk -15, 16 yaşında ancak var- garibim dondurma kepçesini eldivenli eliyle , korneti de çıplak eliyle tutup dondurma koyuyor... yiyemediklerimizi bari paket yaptıralım acıkınca yeriz dedik... gazete kağıdına sarıp poşete koymuşlardı... şezlong ve şemsiye servisini yapan çocuklar 9-10 yaşında ancak varlardı gerçi pek eğleniyorlardı aralarında... Yemekten sonra yerimize döndüğümüz de şemsiyemizin altına Çakraz'ın yerlisi teyze üç torunuyla sığınmıştı... koca plajda bula bula bizi bulmuştu :)))O bile anlamış bizim herkese açık gönlümüzü ama kalabalık gelmiştin teyzem... Sonra anladık ki yazı böyle geçiriyor teyze:))) Ama nur olsun var olsun... hayatımızda gülmediğimiz kadar güldük... Pembe şapkasıyla , kapkara güneş gözlükleriyle pek şıktı:)) hemen sizin için resimledik olayı, Gamse hemen bir t-shirt çekti üstüne ve konu mankenliği yaptı.


O tarafa giderseniz Çakraz'ı da mutlaka görün derim, sapsarı incecik kumlarında bi güneşlenin derim ama konaklama için bana sorun ki konaklamamanız gereken yeri söyleyeyim en azından:)))
Dönüş de Zuz'la Çakraz'ı da çaktık beraberrrr İstanbul da da yaşadık beraberrr diye şarkı söyleye söyleye eve geldik...

Bir de Bartın Bartın diyelim ondan sonra İstanbul yazıları başlayacak...
Yarın Cancan'ım geliyor nasıl nasıl özledik anlatamam... Giderken bavula iki tane giysisini koyduk... ev de birini bir koltuğa diğerini bir koltuğun üstüne attık... delimiyiz neyiz diyorum ...