Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

9 Eylül 2016 Cuma

Sonbahar, hoş geldin canım

Dün bizim ev iliğine kemiğine kadar temizlendi pür pak oldu. Negatif enerjiler de gitsin diye beyaz sirkeli sularla sildi bilmiş Nurcan :) Hen bugün Jüpiter'in iyicil etkilerini hissedeceğimiz bir döneme girmişiz. Tüm burçlar hissedecekmiş bunu hadi gözlerimiz aydın olsun.
Sonbahar en en sevdiğim, kendimi en iyi hissettiğim mevsim geldi. Bu ara o yüzden biraz dışarlardaydım.
Mine Flora'ya gittim bir gün bağbozumu yaptık resmen. Üzüm , elma, armut , ceviz, hünnap topladım. Sebze bahçesinde artık tek tük kalan domatesleri biberleri topladım. 
Eve gelİnce o güzelim İsabella üzümlerinden şurup yaptım.Şişelere doldurdum. Dayanıklı olması için biraz konsantre yaptım, artık canı isteyen sulayıp sulayıp içsin. Kırmızı yeşil domatesleri ve  minnacık biberleri sızma yağda birazcık soteledim enfes oldular.







Geçtiğimiz günlerde ise günün erken saatlerinde  Adile Sultan Kasrı Öğretmenevi'nde yazı uğurladık ailece. Çok güzeldi, Çam ağaçları altında, kuş sesleri arasında etrafımızda dolaşan  minik kedilerle  çok keyifliydi.






Salı günü ise çoğunuzun tanıdığı Butterfly ile buluştuk. Her Türkiye ziyaretinde görüşmeye çalışırız. Ben her seferinde sorarım ona, en çok neyi özledin nereye gitmek istersin diye ona göre program yaparız.
Bu kez Fatih Kadınlar Pazarına gittik. Önce At Meyda'nında gülibrişim ağaçları altında Eski Kafa Kafe de kahvelerimizi içtik. Bu kez reyhan şerbeti ile sundular çok hoşumuza gitti.  Şeref Büryan her zamanki gibi muhteşemdi. Ah Ecemkuşum borcum var sana biliyorum. Yemek sonrası kahvesi için Zeyrek Divan Kafe'ye geçelim dedim ama artık orası İstanbul Kitapçısı olmuş. O eski şıklığı gitmiş biraz ama çalışanlar çok nazikti. Fonda İnce Saz çalıyordu ve tabiki fiatlar daha ekonomikti. 




Dün akşam da  Zeya ve Peren ile Kadıköy Cafer Erol'da buluştuk. Üst katları çok şık olmuş. Pastaları çok lezzetliydi, çalışanlar inanılmazdı ve de sanırım artık akşamın son konukları olduğumuz için ne ağırlandık ne ağırlandık. Bizim sipariş ettiklerimiz dışında ki ikramlarla  da gönlümüzü çok hoş ettiler.


Hani kitap hani dilm diyenlere :) Sonbaharın gelişiyle sabah sabah film şenlikleri başladı. Kah okuma odasında sabah çayımla tabletletten ya da salonda kanepede yata yata büyük ekrandan izlemeler tam gaz. Bu arada  beni yıllardır izleyenler bilir ki sabahları güne yeşil çayla başlarım. Şimdi yani 7- 8 aydır bu durum biraz değişti aslında. Artık güne vir dilim ananas ile başlıyorum. Gece yatarken bir dilim sabah vir dilim. Çok az su içtiğim için biraz su ihtiyacımı da gideriyor. Daha önce de yazmışımdır belki artık ananas semt pazarlarında bile var.
Önereceğim iki film var.
Stanley ve İris Jane Fonda ve Robert de Niro'nun gençlik filmi.  İkisi de pastane de çalışan ama birbirini tanımayan Stanley ve İris'in çok samimi bir hikayesi.İris istemeden, Stanley'in okuma yazma bilmediğini patronlarına söyleyerek onun işten çıkarılmasına neden olur ve sonradan onu telafi etmeye çalışır.
Aşk ve dostluk ise Jane Austen uyarlamaları tadındaydı fakat alt yazı çevirisi biraz sorunlu gibi geldi bana.
Kitaplara gelirsek, Büyüleyici Bağırsak bilimsel olmasına karşı çok eğlenceli  bir dille yazılmış. Özellikle bu konuda sorunluysanız tam size göre. Zavallı Berta Teyze üzerinden anlatılan sorunlar ve çözümlemeler özellikle çok eğlenceli.

İkinci söz edeceğim kitap ise ironik bir dille yazılmış olmasına karşılık insanın içini acıtan bir  kitap.Engelli iki çocuğu olan babanın ağzından anlatılan hikayeyi çok beğendim.



İşte bööle böle benden bu kadar.
Sanırım bir çoğunuz bayram tatili nedeniyle yollara düşmüşsünüzdür. Benim bayram programımda biraz memleket havası var ama bayramın sonuna doğru.
Hepinize iyi bayramlar...