Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

14 Nisan 2009 Salı

biraz hastalıktan biraz da Paskalyadan,

İyimiyim bilmiyorum, hala savaş baltalarını topraktan çıkarmış apaçilere benziyorum biraz . Ama artık o iğneler betiyormuş hissi yok. Ve hastalığın seyri yavaşladı. Dr bunun normal seyir olduğunu söyledi. Daha ileri tetkiklere sonra bakılacak.

Cumartesi gecesi alerjim birden tavan yaptı. Yüzümde sanki bir maske oluştu. Kollarım ve bacaklarımda enine boyuna çizgiler. Çizgiler olmadığı zamanda sanki üstüme kaynar su dökülmüş de haşlanmışım gibi bir görüntü. Durun yav , ben biliyom bunu geçen yılda oldum. Bu kadar fazla değildi ama yine de aynı şeydi, şimdi ilacımı içerim desem de , bizim hastanenin yolunu tuttuk reklam olmasın bilmem ne hospital işte.Bizim dememin nedeni zırta da pırtta da elimize iğne batsa oraya gidildiği için kanki olduk artık. Neyse gittik ki nöbetçi Dr , tam da benim doktorum. Boyu bosu endamı oniki dev adamdan biri diyeyim anlayın siz. Konuşurken başınızı göğe dikmeniz falan gerekiyor. Hemen anladı vaziyeti, ödem çözücü ve anhistaminik iğne vuruldu. Üst solunum yolu enfeksiyonum da varmış eşlikçi olarak.Kocam Dr a hem alerjisi var hem de dışarı çıkıyor , koruda yürüyor dedi dedi , Dr da tabi çıkacak dışarısı o kadar güzel ki dedi. Helal olsun Dr dedim ,kalıbının adamıymışsın

.Neyse o fasıl bitti şansımız nöbetçi eczane de tam yandaydı. Ama ne kalabalık. Biz orada sırada beklerken , tabi meraklı turşucu Gamsegamse de yanımızda. Şimdi durmadan telefon açarım kızarsınız, en iyisi ben de sizinle geleyim demişti. İşte biz oturmuş sıra beklerken Anne gözaltlarında su torbası gibi bir şeyler oldu dedi Gamse. Etrafta hiç ayna yok. Kapının camından bakayım dedim , kapının otamatik olduğunu unutmuşum hehehe kapı açıldı tabi ben önünde durunca, hastaneye geri dönelim falan derken de o görüntü kayboldu yani ben göremedim nası bir şeydi. O gece rahat uyudum. Sabah aynaya bir baktım yine örümcek adam maskesi takmış gibiyim. Dün pazara gittim bir şeyim yoktu, eve gelince aynaya bir baktım yüzümü sanki kedi tırmalamış ama bu gün bir şey yok.

Bu arada bizim ev renkli paskalya yumurtaları ve paskalya çörekleri ile doldu. Komşular ve arkadaşlar taşıyor da taşıyor. Yumurtaları , taze yeşil soğan ve maydonozla salata yaptım. Bir gün önceden hazırlayaıp boyadıkları için , bekletmemek gerek. Gıda boyası ile boyuyorlar zaten. Annem küçükken biz komşulardan özenince yumurta haşladığı kaba soğan kabukları atar bizim yumurtalarımız da renklendirirdi. Dün de Nazlı'nın sınıftaki partneri paskalya hediyesi olarak çok şık bir bluz, hiç tatmadığımız bir peynir( kaşara benziyor daha sarı ve biraz tatlı bir peynir) ve de çikolata getirmişti. Düşünün bir Musevi Okulu, Hristiyan bir öğretmen , Müslüman bir öğretmene kendi bayramı dolayısıyla hediye getiriyor.Çünkü bizim gerçek kimliğimiz dinlerimiz , milliyetlerimiz değil , kimliğimiz insan olmak. Benim ve kocamın büyüdüğü bu zenginlik içinde çocuklarımında olmasından dolayı son derece mutluyum. Bu kültür zenginliğinin bize çok şey kattığına, görüş açımızı genişlettiğine dünyaya sadece kendi penceremizden bakmamamızı sağladığına çok ama çok eminim.

Yattığım yerde boş durmadım , 10 Mayıs için Sapanca- Maşukiye gezisi ayarladım, Athena Tour aracılığıyla. Okey oynadığım grupla gideceğiz. Tabi bi aksilik olmazssa. Kitabımı okuyorum çoktandır böyle simgeli sembollü anlatımlı kitap okumamıştım. Sembolik akım dan edebiyatta da , resimde de hiç hoşlanmadım zaten. Belki biraz şiir o da Ahmet Haşim'in Merdiven şiiri hatrına)).Hadi şiiri hatırlayalım.

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…

Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…



İşte şimdilik hal ve durum bundan ibaret bi süre daha ev de takılacağım anlayacağınız üzre:)))

not. asmira ya teşekkürler, şiiri Ahmet Hamdi Tanpınar olarak yazmışım.Neyse yanlıştan döndük. Ama Ahmet Haşim olarak düşünülüp öyle yazılmıştı. Ezbere yazınca yani copy-paste yapmadığımı anlayın:)))))