Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Ağustos 2017 Pazar

ETS Gemisi ile Yunan Adaları

Karı koca iki yıldır hayalini kurduğumuz, gemi ile Yunan Adaları seyahatini 30 temmuz 3 ağustos tarihleri arasında gerçekleştirdik.
Bu yazıda elbetteki adaların tarihinden coğrafyasından söz edecek değilim.Ben kendi gezimi anlatırken siz de adalarda ne yapılır, ne yenilir, en ekonomik nasıl gezilir ve nereleri görmezsen olmazın ip uçlarını bulacaksınız.

Gemiden bilet almadan önce yolculuk için hangi kabinler daha uygundur onu araştırmakla işe başladık. Bir kere kesinlikle penceresiz olan iç kabinleri tercih etmemenizi öneriyorum. Biz premium dış kabin aldık. Güverte almaya da gerek yok. Standart dış kabin ve premium dış kabinler ideal.Beşinci kat gürültülü ve sallantılı. Benim tavsiyem 6.kat kabinler.
Gezimizin ilk durağı Çeşme/Ilıca idi. Burada Fatih,  Meral, Cansu ve Cem ile kahvaltıda buluştuk. gezinin ilk notları üstünden geçtik. Biz daha gezi başlamadan ne yapacağımızı biliyorduk ve bunun çok faydasını gördük.

Bize gelen maillerde saat 14.00 bavulları teslim edeceğimiz, saat 16.00gibi de gemiye alınmaya başlayacağımız bildirilmişti. Biz de bavulları teslim eder, yemek yeriz diye düşünmüştük ama bavulları teslim ettiğimizde gümrük önündeki kuyruğu görünce hemen kuyruğa girdik.Hava çok sıcaktı. Bu kuyruk nasıl bitecek derken, artık tipimiz nasıl kayık, bakışlarımız nasıl umutsuzsa o an bir ETS görevlisi gelip sizi gölgeye alalım deyip bizi içeri soktu:). Pasaport kontrolünden geçtikten sonra, geminin kendi standına geldik. Burada limonata ve kurabiye ikram edip, pasaportlarımızı alıp  gemiye giriş ve çıkışlarda kullanacağımız pasaport yerine geçecek kartlarımızı verdiler. Ve direk 9. kata çıktık. Orada sandviç ve içeçecek ikramı vardı. Daha sonra odalarımızın hazır olduğu anonsu yapıldı ve odalara geçtik. Yarım saat sonra yapılan anaonsla da  dolaplardaki can yeleklerimizi giyip tatbikat için 10. kata çıktık.
Saat 18 de ise yeniden bilgilendirme toplantısı için 8. katta buluştuk. Burada adalarda yapılacak olan kara turları hakkında bilgi verdiler. Biz zaten gitmeden önce bu konuyu halletmiştik aramızda. Rodos'ta tur almayıp kendimiz gezecektik, Mikonosta ise sadece ring seferi alacaktık Santoroni de ise mutlaka tur alacaktık hem de plajlısından:)) Santoroni de mutlaka tur alınmalı... Tur kişi başı 60 euro, Mikonos ring ise 10 euro... Bunu gün boyu kullanabiliyorsunuz.
Şimdi gelelim gemi yaşamına... Gemi personeli genellikle yabancı uyruklu ama ingilizce ya da tarzanca olarak çok kolay anlaşıyorsunuz. Hepsi çok güler yüzlü ve hizmette hiç kusur etmiyorlar. Odaların sonuçta bir gemi odası olduğunu unutmayın. Dolabınızda bol askı, Türkçe yayın yapan tv, minik bir buzdolabı ve kasa var. Bizim odamız iki adet lumboz pencereli idi. Kare olanlar ve tek pencere olan odalar da var. Odalar her gün temizleniyor ve günde iki kez havlu servisi var. Dolapta yedek yastık ve battaniye mevcut.
Yemekler açık büfe ve çok zengin. Diyet yapanlar içinde diyet yemekler bölümü var. Yemek salonu iki adet. Gönlünüz hangisinde isterse onda yiyebilirsiniz. Size verilen kartlarda günlük olarak; iki adet su, iki adet sıcak içecek, iki adet soğuk içecek ve iki adet de  alkollü içececek yüklü. Sular günlük odanıza bırakılıyor. Saat beşte beş çayı saat 12  ve 001 arası çorba servisi var. Her sabah kapınızın altından atılan gemi gazetesinden o gün yapılacak turlar ve akşam gemide yapılacak etkinlikler ve uğrayacağınız ada ile ilgili bilgileri okuyabilirsiniz. Odadaki dahili telefondan odadaki herhangi bir aksaklıkla ilgili  arama yapabilirsiniz.Akşam yemeğinden sonra hangi salonlarda ne tür eğlenceler var sürekli anonslarla bildiriliyor. Gemi içinde free shop ve casino gemi açık denize açıldıktan sonra açılıyor.
(gemideki ilk akşamımız, bu masayı genelde kimselere kaptırmadık:)))
İlk gece yabancı uyruklu gemi personelinin yaptığı bayrak seremonisi çok eğlenceliydi. Türk personel çıktığında ise Atatürk'ün sesi ve İzmir Marşı yükseldi hoporlörlerden  ve 1000 kişi hep bir ağızdan söyledik ve o duyguyla da  odalarımıza geçtik.
  RODOS


Sabah biz karı koca erkenden kahvaltıya çıktık,kahvaltımızı yaparken ben birden başımı kaldırınca yukarıdaki manzarayı gördüm. A aaa Rodos'a geldik diye bağırınca herkes telefonunu kaptı fotoğraf çekmeye koştu.Ben de hemen bizim Rodos Şövalyelerini arayıp geldik dedim.:)
Rodos için size ilk söyleyeceğim şey kalın tabanlı ayakkabı alın yanınıza. Bana  Bahar söylemişti. Ben de size söyleyeyim. Valla tabanlarınız mahvolur gezi burnunuzdan gelir. Çünkü;Rodos'un yolları budur.
Yunan Adalarında her adanın bir sembolü var. Rodos'unki ise geyik. Bunu rögar kapaklarında bile görmek mümkün.


Rodos'a ilk gidenleri iki sütun üstünde yükselen bronz geyik heykelleri karşılıyor. Bu sütunların yerinde çok eski çağlarda iki büyük ayak varmış.Her iki bacağı Rodos Limanının  iki yanına basan dev bir bronz  heykel varmış. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan bu heykelin depremde yıkıldığı sanılıyor.
Biz Mandraki Limanında gemiden indiğimizde Marmaris  Marmaris diye teknelerine müşteri toplayanları gördük. Zaten taksiciler Marmaris limanı diyorlardı.
Biz Rodos'ta  kara turu almadık. Çünkü Rodos'ta  gezilecek her yer, şehrin merkezinde. Lindos köyü vardı ama biz onu baştan eledik. Çünkü o zaman şehri tam anlamıyla gezemeyecek ve denize giremeyecektik. Onu bir daha ki sefer direk Marmaris'ten geçer gezeriz dedik.Ve çok doğru bir karar vermişiz turdan gelenler hem çok yorgun hem de  bizim yaptıklarımızın yarısını bile yapamamışlardı.
Biz gemiden inince hemen iskelenin karşısından kalkan üstü açık otobüslere binip şehirde bir saatlik tur yaptık ve bu arada denize gireceğimiz plajı saptadık:) Otobüs turu 12 euro idi. Pazarlık yaptık 10 euro ya aldık. Bunu hiç unutmayın Yunan da bizim kadar seviyor pazarlığı. Bizim ekibin pazarlıktan sorumlu üyesi Fatih'ti. Onun tercümanı ise Cem'di:)
Otobüste giderken Cem burada iniyoruz dedi ve biz de hemen indik:)Ekibimiz son derece uyumluydu. Hiç bir şeye tek başına karar vermedik ve hep en iyi kararı vermiş olduğumuzu gördük, sonunda... Biz dört numaralı durakta indik. Bu otobüs biletlerini gün boyu kullanabiliyorsunuz.
Otobüsten indiğimiz yer tam da geyikli sütunların olduğu yerdi.
(foto: Cansu)
Burada fotoğraf molası verdik, meydandaki kiliseyi gezdik ve yolun karşısına geçip oradan  kalenin içine girmek üzere yürüdük.
(foto: Fatih)
Kale girişindeki dükkanlardan mutlaka sünger alın. İnanılmaz yumşak,ipek gibi. Kızlar keşke bir kaç tane alsaydın dediler. Burada da pazarlık yaparak  iki tanesini 5 Euro ya aldık. Aynı süngerler Mikonos'ta 9 , Santoroni'de 11 Euro idi.




Kocamla biz sünger pazarlığına dalınca  grubu kaybettik ve herhalde buradan gittiler deyip şu üstte gördüğünüz

yola çıkan kapıdan girdik.Ben de Şövalyeler Yolu herhalde bu, atla dıgıdık dıgıdık gidiyorlardır diye düşünüyordum:)Bu yoldan epey bi yürüyüp


Bu kapıdan girdik ve Old Town'a göbeğinden daldık. Halbuki şu şaşalı kapıdan girmemiz gerekiyordu. Fatihler buradan girmiş.
Biz biraz yürüyünce bir saraya çıktık ve ben bunun ''Büyük Üstatlar Sarayı/ Grand Master'' olduğunu anladım. O sırada  ben yine aldım başımı gittim ve  bu koca sarayı tek başıma doya doya gezdim.Param, suyum yanımda gemi de limanda ne korkacam gezdim bi güzel. Dışarı çıktığımda kocam  merdivende kucağında çantası oturuyordu, biraz sonra da ekip tamamlandı ve onlar sarayı gezdi. Saraya giriş 6 Euro...Saray, Rodos Şovalyeleri'nin idari merkezi ve aynı zamanda Rodos'a ait sosyal ve entellektüel sınıfın merkezi olmuş.
(foto: Meral)
( Cansu ve Cem iki kardeş gezinin tüm teknik sorumluluğunu üstlendiler. Hatta gittiğimiz yerlerde Wifi şifrelerini bile tek tek telefonlarımıza onlar girdi)
(Meral bu açıdan sarayı fotoğraflamak için çok uğraştı)




Büyük Üstatlar Sarayından çıkınca  Rodos'ta ki tek ibadate açık olan İbrahim Paşa Camiini görmek istedik. Camiyi sorduğumuz herkes biraz garip davrandı zaten camiye gittiğimizde cami kapalıydı ve abdest alınan şadırvan çeşmesinin suyu kör tıpalarla tıkanmıştı. Rodos'ta gördüğümüz Türk mezarları da acınacak haldeydi. Halbuki burada 3500 Türk yaşıyormuş ve Türk turiste  çok iyi davranıyorlar.Türkçe bilen de çok. Türk cemaat sanırım bu yönden iyi çalışamıyor. Şövalyeler Sokağındaki Cem Sultan'ın evinin tabelası da bu yıl sökülüp, kaldırılmış.
Şövalyeler sokağının girişi
foto: Zeki

şövalyeler sokağı... Bu sokağı bu kadar boş yakalamak için çok bekledim hatta grubu yeniden kaybettim:) Koşa koşa buldum.



Cem Sultan'ın evinin önünde bizim Cem Sultan:)




Rodos'ta dilenci yok ama bunlardan bol bol var. Eğer kaza rıza fotoğraflarını çekerseniz para almadan bırakmıyorlar.



Artık acıkmıştık ve Rodos'taki en nazik  tavernacı Niko'yu bulduk. Fatih yine pazarlığını yaptı. Niko,Erkeklere gizli gizli fazladan uzo ikram etti:) Elimizi sıkarak uğurladı bizi...

 Artık programımızın plaj kısmına gelmiştik ve çok da ısınmıştık. Cem bize dedi ki Akvaryum plajına çok yakınız, yürürüz... Gerçekten de 10 dk lık bir yürüyüşten sonra kendimizi plaja attık. Giriş ücreti ödemek istediğimizde birazdan kadın arkadaş gelip toplayacak dediler. Biz denize girdik, çıktık  baktık ki büfe de kapanmış, plaja bakanlar da gitmiş. :) :) plaja bedava girmiş olduk.
Akşam yemeği için gemiye döndük. Saat 21.00 gibi de Rodos'tan demir aldık.
Biz Rodos'u çok sevdik umarız o da bizi sevmiştir ve umarız ki yeniden görüşürüz.

Mikonos'ta buluşmak üzere....