Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

23 Şubat 2010 Salı

Blogspot çok gıcık iki gündür... Ama maşallah herkes yazılar eklemiş, banamıydı sadece dedim ama Zuz, ben de açamıyorum dedi.

Dün Zuz işi kırdı. Kendi işini kıran bir bunlarda gördüm zaten. İki ortak bu konuda çok uyumlular. Diğer ortak Cancan'ın Annesi Berfu , artık biliyorsunuz. İşte Zuz dün işi kırınca, hadi gel diye tuturdu. Aman geç oldu, erken haber verseydin falan dedim ama yine de gittim . Evlerimiz aynı yakada ama ters yönde . Kocam evdeydi ben çıkarken, kimseye bulaşmadan güzel güzel git gel dedi. Bana , benim gibi bir hamfendüye hem de:)). Lüzumsuz hareketlere gıcık olup arıza çıkarabiliyorum bazen de o yüzden :))

Neyse gittim sonunda, kardeş kardeş oturduk, kısır yaptık, çay içtik. Enfes köy sucuğu, ay nası demeyin Çatalca'nın bir köyünden almış. Kasap kendi yapıyormuş. Ama enfes bir şeydi. İşte o sucuğuda ızgaraladık , yedik içtik anlayacağınız. Benim kızlar okuldan çıkıp bir bir arayıp da Zuz da olduğumu öğrenince feryat figan ettiler; haber verseydiniz, servisle oraya gelirdik diye. Zuz akşam spora gidecekti altı gibi ondan çıktık birlikte taksiye bindik. Onu Natilius daki spor merkezine bırakıp ben taksiyle eve devam ediyordum ki telefonum çaldı, Gamse- Anne teyzemin çantası arabadamı kalmış dedi, bir baktım ki yanımda duruyor. Spor çantasıyla birlikte tutuyormuş, bir inmiş elinde spor çntası ve bu çantanın sapı var. Tekrar geri döndük taksiyle, çantayı verdim eve geldiğimde Ezel başlamıştı.

Ezelden sonra odama gidip kitabımı bitirdim. Muz Sesleri bitti. Umarım Beyrut hep portakal çiçeği kokar ve duyulan tek ses MUZ SESLERİ olur. Bu akşam başlayacağım kitap ya Haruki Murakami den Sahilde Kafka ya da Zadie Smith'in İmza Toplayan Adam.Belki de bir Sofi Kinsella sokarım araya beynimi boşaltma niyetine. Bazen bir romantik -komedi tarzı okumak hoş oluyor çünkü. Bu ara İstanbulun Tramvayları Dan Dan da arada gidiyor. Selim İlerinin bu İstanbul serisini çok seviyorum zaten.

Bizim kızlar bu ara sürekli falso vermekte. Bu gün de Gamsegamse ile dr daydık. Gastrolojik bir durum yüzünden. Yalnız biz , kızların çocukluklarından beri ne zaman dr a gitsek ; ilk iş kan tahlili isterler. Akça pakça, ilk günkü bembeyaz , kar gibi kızlarım var :))) ne desek boş illede isterler. Bu günkü dr hanıma da izah ettim ama yok ben göreyim çok merak ettim dedi. Gördü sonunda gayet de kanlı canlı çıktı. Bir Pelin Batu'dan duymuştum bir de bunu beyaz ten yüzünden sürekli kansız sanıldığını. Neyse , gitmişken bir de göz muayenesi oldu, o da 0.75 miş. Gözlüğe bile gerek yok dedi. Geçen yıl ki kontrol de gözlük vermişti aynı dr hehehehehe,almıştık hem de.

Balkondaki sardunyalarım dondu bu kış. Çok hüzünlü bir görüntü oluşturuyorlar. Onların arasından da mor sümbüller kafalarını uzatmış. En sonunda bu gün sardunyaları dibinden kestim. Babam belki kökleri sağlam kaldıysa yeniden çıkarlar dedi. İnşalah ya, çok güzel bir cinstiler, ithal demişti çiçekçi,büyüdükçe aşağlara sarkan cinstendiler:)))

Bu günlük de bu kadar. Yarın Cancan günü. Gamsegamse de ev de raporlu , şenlik var yani.

Not. Ayakkabı işi tuttu ...