Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Ocak 2011 Çarşamba

Ütüye devam

Dünden itibaren başlayalım... Öğle saat 12 gibi eve gelmiştim...Biraz dinlenip vira Bismillah dedim...Kızlar odalarını topşamaya fırsat bulamadan çıkmışlardı... Bu konuda söylenecek bir söz yok... her sabah 0.5.30 da ayağa kalkmak ve günün havasına girmek kolay değil... Neyse ben bi elden geçirdim... Ben olmadığım için herkes akşamo odasında takılarak geçirdiği için salon topluydu...Ütünün fişini çekip evden çıkmıştım biliyorsunuz , o işi tamamladım. Yni gerilmenin bir anlamı yok gezme tozma işine devam)) Akşam yemeği faslına geldi sıra, önce bir zeytinyağlı attırayım dedim... Portakallı kereviz pişirdim... O caktan inmeden bir beş dakika falan önce incecik doğradığım sağlarını ve yapraklarını da ilave ederim yemeğe ama bu kez çok fazla yaprağı ve sapı vardı ve atılamayacak kadar güzel ve tazeydiler...Bizim yemekçiler bunu bir şekilde değerlendirmişlerdir dedim... Googleye mektup yazdım... kerevizin sapı ve yaprağı elimde kaldı napiiim... Çorba yap dedi:) elli çeşit çorbası vardı... Aklıma en yatanını yaptım. Şahane oldu. Naziş bu ne kadar güzel bi çorba dedi hatta ve hatta. Tarifi en sonda vereceğimdir aceleye mahal yok.

Akşam dizi faslı... Mete müdürü döver dedim ama dövmedi... Sonrası kitap okumaca, okurken sızmaca gece mide ağrısıyla uyanıp felaket bir gece geçirmece şeklinde cereyan etti...
Sabah biraz daha devam etti. Neyse ilaç neyin derken kontrole girdi... Cancan gelince hepten gitti... Ciciannesiii ciciannesii diye arkamda gezdi... Cicianneyi ,ciciannesi şeklinde söylemeye çevirdi... Oyun hamurundan ne eserler yaptık. Kendimle iftihat ediyorum. Bir köpek yaptım şahaser... tabaklar , çatallar yaptık, tabağın içine köfteler yapıp koyduk. Oyun bile sonunda yemeğe döndü ya ohi dedim... Sonra penguen dansı izledik, izlerken dans etttik... ve Dedenin kokusunu ve fotoğraf makinesini eline alıp uyudu. Bakın bu bir ritüel... uyku gelince ille benim kocanın kokusunu eline alacak, diğer eline de bozuk fotoğraf malinesi var, onu alacak...illede bizim yatağın üstüne çıkılacak... orada uyunacak...Tam bir saat uyuduktan sonra kalkıp ciciannesiii diye beni anons edecek, ben yanına gidip yatacağım ve iki saat daha uyunacak... sanırsınız kurulu saat bu sıra hiç bozulmaz.

Kar bekliyoruz, kızlar tatil yaklaştıkça sabırsız... Bir sürü program yaptık... Eğer her şey yolunda giderse A palanlar B planları hazır... Hatta kuzen Oya'ya yapacağımız ziyaret için mönü bile verildi...Benim de bir Zeyrek planım var ...

Sarmaşık; dün gece biter sanıyordum bitmedi... Ama araştırmacı kişiliğim devrede... Bu kitap bir roman olabilir ama sanata yolculukda yapabilirsiniz isterseniz...

Türkan'cı lar unutmayın , Türkan bu akşama alındı... Muhteşem Yüzyılın hemen arkasına takın...

ŞİMDİLİK GİTTİM BEN

Kereviz Sapı Çorbası
kaynak:Mutfakta bir anne

Malzemeler:


1 demet kereviz sapı (yaprakları ile birlikte)

3 çorba kaşığı un

6 çorba kaşığı yoğurt

1 adet yumurta

1/2 adet kuru soğan

3 yemek kaşığı zeytinyağı (annemin tarifinde tereyağı)

1 adet havuç

1 adet kırmızı biber ( çuşka)

6 su bardağı sıcak su


Yapılışı:


Kereviz sapı ve yapraklarını çok iyi yıkayıp, kaynar suya sokup çıkarıyoruz. Süzgece alıyoruz. İnce doğruyoruz.


Kuru soğanı çok ince doğruyoruz. Havucu rendeliyoruz. Kırmızı biberi küçük küçük doğruyoruz.


Zeytinyağında soğan, havuç ve kırmızı biberi kavurup sıcak su ve kereviz sapını ekliyoruz.


Çorba kaynamaya başlayınca unu, yoğurdu ve yumurtayı çırparak hazırladığımız terbiyeyi çorba suyu ile alıştırarak ekliyoruz.


Un pişene kadar bir süre daha kaynatıyoruz.


Afiyet olsun