Çok güzel bir filmle başladığım günün akşamında çok istediğim bir kitabı da yatağımın üstünde bulunca kaymaklı ekmek kadayıfı gibi bir gün oldu.
Akşam yatak odasına girdiğimde , yatağın üstünde ki paketi görünce elime aldım, şaşkın şaşkın bakarken, Nazlı- Anne açsana dedi. Benim mi? deyince- senin yatağının üstüne konmuş paket , başka kimin olacak dedi... Açtım, defalarca elime alıp , dur, önce evdekileri oku. Bu nasılsa burada duruyor dediğim; Zemberek Kuşunun Güncesi çıktı içinden...Haruki Murakami'nin okuyacağım üçüncü kitabı olacak bu yıl...Haruki Murakami ile Bir Dilim Sohbet Zero sayesinde tanıştım. Murakami insanı gerçeklikle gerçek üstülük arasında getirip götüren bir yazar... Durup dururken canınız bir yiyeceği çeker gibi bir Murakami kitabı okumak çeker...Alt metinden gelen müzik sesi... olmazsa olmaz kediler... her şeyi bir cevabı olması, hiç bir şeyin boşlukta kalmaması ... sizi Murakami'ye bağlar.Örneğin Sahilde Kafka'da yaptığına bayılmıştım. Kafka çek asıllı bir yazar, çekçe de Kafka karga demek...Kitabı okuyanlar, Murakami'nin Kafka'nın Değişim'ine de gönderme yaptığını anlayacaklardır...Zira Sahilde Kafka da bir değişim dönüşüm hikayesiydi...Murakami bir site kurmuş gelen binlerce maili cevaplıyor...Kitapların diğer bir özelliği yükte de pahada da ağır olması )))...
Zemberek Kuşuda tam 738 sayfalık bir kitap... Sahilde Kafka da böyle bir kitaptı ve bitmese bitmese diye okumuştum. Ben okudukça sayfalar azalacağına artsa demiştim...Çook yıllara evvel ''Palyaço" adlı bir kitap okumuştum, yazarını şimdi hatırlayamadım, mistisizme ilk orada rastlamıştım. Ama şimdi anlıyorum ki , o kitap benim için bir basamak olmuş meğer...şimdi bir şey okurken basıp gaza gitmiyorum, altta bir şeyler arayıp çıkarıyorum..Elimdeki kitabı bitirmeden başlamayacağım. Yine bir Orta Doğu Hikayesi, daha çok da belgesel bir kitap... başlayıp başlayıp bıraktığım ve artık buluşma zamanımızın geldiğine inandığım Limon Ağacı bitmek üzere...

Dün öğleden sonra Juila Roberts'in izlediğim bir filmini tekrar izledim... Bahçemdeki Ateş Böcekleri ~ Fireflies in The Garden-Ben Julia Roberts'i çok sevdiğim için her filmini izlerim... Bu film de eğer izlemediyseniz önerebileceğim filmlerinden...
Bu gün Cancan günü... Zuz da akşam Bozcaada'ya gideceği için kuaför işleri falan varmış ... Kuaförü bizim burada... yani bu gün Zuz'dur, Cancan'dır uğraşıcaz )))) İkiside sürekli mama diyen cins olduğu için hehehhe. Biri mama der diğer - Abla ne yiyeceğiz der... O kuafördeyken biz Cancan^'la bir koru sefası da yaparız... o kadar seviyor ki, korudan çıkarken ko ko diye geri koşuyor:))
Şimdi onlar gelene kadar bir çay sefası yapayım kendi kendime...