Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

1 Nisan 2010 Perşembe

Şimdi kısaca günün özetini yapayım size. Dışarı çıkmak için giyinirken , kocam- bu yağmur sesi mi? dedi. Bir baktım, bir deli yağmur, hava kararmış, ama bir tarafından da sanki merak etme , açacağım birazdan demekte. Bir kaç dk sonra durdu. Ama benim çoook temkinli kocam yüzünden, kışlık palto ve şemsiyelerle çıktık. Yarım saate kalmadan hava bir yükseldi, bir güneş açtı, nasıl sıcak anlatamam. Tabi ben nişan yıldönümü mönümü anlamadan yedim O^'nu. O da susmam için paltomu ve şemsiyeyi aldı :))).

Uğrayacağımız bir iki yer vardı, uğradık. Sonra yine o tarihi pidecide pide yedik. Valla kıymalı, yumurtalısı da süper. Bu kez oturdukta yedik:))) Yolumuz üzerindeki Molla Gürani Camisi var. Molla Gürani ; Fatih Sultan Mehmet'in hocalarından. Cami yapı olarak çok güzel. Vefa'da ara sokaklara gizlenmiş tarihi bir hazine. Bir kilise camii.İstanbulun fethinden sonra camiye dönüştürlen kiliselerden biri.Bizans döneminde Hagios Theodoros Kilisesi olarak biliniyor.

Fakat bulunduğu sokak da , yapının kendisi de nasıl bakımsız anlatamam. Avrupa'da olsa hemen bir çevre düzenlemesi yaplırdı diye , düşünmeden edemiyor insan.
Minaresnii, Antalya'da ki Yivli Minareye benzettim ben.

Helvacı Baba Türbesinin Hikayesini anlatmıştım daha önce. Bu gün önünden geçerken, baktım kadınlar bir şeyler paketliyor, buyrun buyrun dediler. O paketledikleri şeyler, helvaymış. Kapalı kaplara koyuyorlar bir kısmını , gelene geçene veriyorlar. Mesela ben kapıda kadını soru yağmuruna tutarken bir çöp arabası durdu, - Abla üç kişiyiz diye seslendiler. Hemen üç paket sarıp verdiler. Yoldan o anlık geçenlere de hemen birer plastik bardak ve kaşıkla ikram ediyorlar. O semtin yüzyıllardır süren bir geleneğiymiş. Karı koca aldık elimize birer bardak yiyerek devam ettik gezimize. Mutfaklarını falan gösterdiler. Türbenin bir avlusu var. Mis gibi çiçekli, tertemiz.

Daha sonra Beyazıd Kapısından Kapalıçarşı'ya girdik. Hadi oraya bak buraya bak derken Mısır Çarşısına geldik. Ama ben bir yoruldum, artık oyalanmayalım dedim Kocama. Kendimi bir ton hissettim, bacaklarım gitmiyor. Bu arada Kocama- sen çaktırmadan yolumu uzatıyorsun diye çıkışıyorum . Sokaklarda bir kalabalık bir kalabalıktı anlatamam. Hatta Ece ve Kedili Cadı şahidimdir:))) Sanırsınız tüm İstanbullulara dedik ki, bu gün Eminönü, Kapalıçarşı civarlarında buluşalım. Olabilirse ki; olur, biraz da turist neyin de katılsın olayaki ortalık iyice karışsın. Vapura kendimi dar attım. Home sweet home derim de başka bi şey demem...

düzenleme-1: Aşk-ı Memnu iki haftada bir oynasın, özetsiz oynasın ya da biz bir hafta izleyelim bir hafta izlemeyelim...
Ezel'in senaristi beyin kanaması geçirdiği için diziye ara verilmiş...

Gördüğün gibi pek sayın okuyucu, imla yanlışları, kelime düşüklükleri, devrik cümlelerimiz, anlamda kaymalarımız olabilir. Hatta konu bazen iyice dağılıp , toplanamaz hale gelebilir. Ama şu yazıda da görüldüğü üzre, tarihi ve turistik bilgiler, güncel hayata dair dokunuşlar:) ve de magazinsel olaylar hep burada:)))) hele zaman zaman verdiğim şahane yemek ve pasta tarifleri. Ölçü vermiyorum ama olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur.

Dün, bu gün, bu sabah

Bu gün bizim için çok özel bir gün. Nişan yıldönümümüz. Anneminde dediği gibi, kutlanacak ne varsa kutlanmalı görüşünden yola çıkarak, elbetteki bu gün de bizim ev de coşkuyla kutlanır... Kaç yıldı oldu sölemem, dün akşam zeya; neredeyse yaşım kadar dedi:)))

Dün akşam Zeya ve benim kızlarla Capitolde bir kahve molası verdik hayata... valla çok afilli bir cümle oldu. Kahve içtik bol bol sohbet ettik, hatta çıkar ayak ve koşar ayak alış veriş bile yaptık...

Ve bu gece okuduğum kitabımın ayracı çok ama çok özeldi. Amsterdam'dan adımın konulmasına sebep olan ülkeden gelen , lale şeklinde, tahta oyma , ve benim gibi bir kırmızı lale... Zeya , ne diyeyim sana , yine kendimi çok ama çok özel hissetirdin bana ve ne güzel bir güne denk geldi...Dün ayrıca, bir günlüğüne İstanbul'a gelen Mavianne'nin de , görüşemesek de telefonda sesini duydum...

Dünün programında Cancan vardı, Geçtiğimiz Cuma gününden bu güne kadar Pesah tatilinde olan Naziş ile , evde ablası olmanın keyfini çıkardı. Yedi içti, market alış verişleri yaptı, parkta kaydı, sallandı. Hatta sokakda kendi yaşıtı çocuklarla oynamaya çıktı, Annesi gelince .Fakat o yaşıtları ile oynamak yerine, büyüklerle top peşinde koşmayı tercih etti. Boyuna bakmadan, milletin ayağından top almaya kalkıp, gool diye bağıra bağıra üstelik. Bir fanatik Galatasaraylı geliyor ki, sormayın gitsin...

Bu günün programında , Eminönü, Tahtakale, Mısır Çarşısı Kapalıçarşı var...