Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

29 Temmuz 2008 Salı

Ne güzel bir yağmur yağdı dün gece, umarım bir ara kuvvetlenen sağnak , yine alt yapısı olmayan yerlere zarar verip, insanların canını yakmamıştır. Bu ara bol bol yanan şey canımız zaten. Bazen bir kabus olsa tüm bunlar ve uyansak diyorum. Ama yok kabus gittikçe derinleşmekte.
Cayır cayır yanan ormanlar, sürekli şehit haberleri, AKP davası, kon kon kelebek Ergenekon davası derken Güngören deki patlama tüy dikti. Evinin balkonunda bombayla ölüyor bu ülkede artık çocuklar.
Ben Atatürkün bir sözünü hatırlatıyorum,



Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, bu satıh vatan topraklarıdır.

Herkesin Miraç Kandilini kutluyorum

******************************************************************

Sıra bizim ev de, ev de hayat tatil havasında ağır ağır seyrediyor. Geç kalkılıyor. Geç kahvaltı yapılıyor ve ne çabuk akşam oldu deniliyor. Bu ne kadar çabuk akşam oldu kısmına evin çalışan kısmını oluşturan kocam çok kızıyor. Kızların hemen her gün programları var, ama akşam sofralarında birlikteyiz. Bu genel şaşmaz kural. Sonra dileyen yine dilediğini yapsın. Cunta yok ayol. Haber verilirse akşam yemeğine dışarda kalınabilir. Hatta gelince anne sen ne yaptın diye mutfağı karıştırmak yine serbest.

Tatilimiz 4 Ağustos da başlıyor. İstikamet Kaş ve dolayları. Nalanın diktiği bayrağı teslim alacağım. Henüz bir tatil hazırlığım yok ama. Eskiden bavulu ortaya atar, gelip geçerken bir şeyler atar ya da çıkarırdım. Kitaplarımı az biraz hazırladım o kadar. Ülkede cereyen eden olaylar benim yaşam enerjimi alıyor.

Tatili şimdilik iki hafta olarak planladık. Naziş gelince iş başı yapacak. Şimdilik benden ve bizden bu kadar...

24 Temmuz 2008 Perşembe

evden mevden, fındıktan fıstıktan

Yazasım mı ?yok, aksiyon mu? yok, havadan mı?, sudan mı? bilmem. Kaç kez açtım sayfayı yazmak için sonra bön bön baktım kapattım. Coşamadım, akamadım. Daha da bi anladım ki ben kış insanıyım.

yazamadığım günler de ne yaptığımı hatırlamadığımı söylesem ayıp olur mu?. En yakın tarih dün. Sabah Meralin telefonu ile uyandım, -Meral ablamlar (biz ge gelin Meral, kızımız Meral muhabbeti var , karışmasın diye:))ve Şule ablam (kayınbiraderimin kızı) geliyo geliyo yenge siz de gelin dedi. Kızların da hayret ki hayret programları yoktu. Gittik .

Valla kalabalık ama çok eğlenceli bir ekip olduk. Kızlar bile akşam babalarına halamların bu kadar eğlenceli olduğunu bilmiyorduk dediler. Tabii kızlar iş ve okul dolayısıyla pek birlikte olamıyorlar ama halalar yani görümcelerim benim okey grubumdalar hehehee. Bir gün resimlerini koyayaım size . yedik içtik güldük eğlendik akşam oldu evlerimize dağıldık tabii. Çocukken akşama kadar oynar oynar akşam evlere dağılırken - evli evine , köylü köyüne , evi olmayan sıçan deliğine der evlerimize koşardık. Bilen var mı bu tekerlemeyi.



Bu gün günlerdir beklediğimiz aksiyon geldi. Hala kızı Meral ile Cevahire alış- verişe giden Gamsegamse kolunu çöp konteynerine çarpmış, çizilmiş. Hemen Cevahir de sabunlu suyla çok çok yıkamış, eczaneye gitmişer, eczacı steril etmiş, temizlemiş yarayı tetanos aşısı olsanız iyi olur demiş. Zataen Zuzun iş yeri yakınlarında , dönüşte birlikte eve döneceklerdi. O hemen tanidık yer ayarlamış aşı olmaya gideceklerdi. Ben de onları bekliyorum şimdi.



Zuzun Ordu seyehati bitti ve geldi. Resimdeki fındıkları o getirdi Ordudan. Kendi bahçemizden. Yılın ilk mahsulatı. Kocam bir tek bu haldeyken yer fındığı sonra ağzına koymaz. Biz fındığı genelde kavrulmuş tüketiriz. Gamze çok küçükken bahçeye gitmiştik. Demek ki ilk kez taze fındık yediriyordum. Kırdım ağzına verdim , aa pişmemiş daha demişti.




Bu yıl fındık rekoltesi çok yüksekmiş. Dayım- artık pırasa fiyatına satarız diyor. Dedemin vefatından sonra ihracat işini bıraktık çünkü artık biz de üretici olarak satıyoruz fındığı. Aganigi maganigi diyerek olmuyo bu işler. Dünya fındık ihracatının 4/3 ünü karşılayan Türkiyede sağlam bir fındık politikası gerekiyor. Çünkü ne kadar alternatif denenirse denensin çikolata yapımın da fındığın yerini hiç bir şey alamadı. Ay yeter bu kadar bu konu



Akşam yemeğinde Zuz var. Pancar çorbası ve Karnı yarık yaptim. Yanında halis muhlis ev yapımı erişte. Ordu'dan gelme. Bi de cacık. Verdiğim linkte pancar çorbası tarifi ve Ordu var . Eğer üşenmesseniz bakın Ordulular nasıl birileri, Ordu nasıl bir yer.. Video muhteşem bana göre.

http://www.cnnturk.com/VIDEO/index.asp?pn=1&prid=1688

19 Temmuz 2008 Cumartesi

akşam akşam

yani laf olsun , torba dolsun kabilinden bir yazı olacak bu. Aynı dar alanda kısa paslaşmalar gibi bir hayatım var bu günler de. Çok kısa mesafelerde geziniyorum. Mesala dün yine hala görümce muhabbeti yaptık kızlarla. Görümce ile aynı mahallede oturmak süper valla. Geçen sabah dışarı çıkmıştım henüz kahvaltı bile yapmamıştım üstelik , hatta ve hatta kızlarda kahvaltıya dışarı kaçmışlardı. Baktım uzaktan görümcem görünüyor. Beni görünce beklemiş. Dönüşte gel kahvaltı edelim dedi. Balıklama atladım. Kızı Meral de tam kafa dengimdir. Gittiğimde süper bir kahvaltı beni bekliyordu.

İstanbul, dilim taş altına, Allah nazarlardan saklasın, sıcak bile olsa akşamları çıkan hafif rüzgarla tadına doyulmaz bir halde. Hani öle boğucu sıcaklar, insanı daraltan nem falan yok. Yok dimi bana öyle gelmiyor yani. Dün akşam kocam bile geçen yıl bu zamanlar daha sıcaktı diye bir hatırlatma yaptı. Gerçi geçen yıl ben bu zamanlar kirişi kırmıştım İstanbuldan. Ayyy ne güzeldi Ordu ve Niksar gezilerim. Gelirgelmez de Bodruma gitmek kaymaklı ekmek kadayıfı gibi olmuştu. Geri döndüğüm de artık sonbahardı İstanbul.

Tamam hepiniz ağız birliği etmişcesine beni tiye aldınız, bir önceki yazımdaki yemek yapma modumla ilgili. Ama ayol ben size dememdim mi, buğday haşlanmış vardı, sarmaları Naziş sardı, içi de zaten yine dondurucu da vardı. Neyse gün olur devran döner sıra bana gelir.

Gamsegamse tatil için gün saymakta, Nazlı hanımefendiler ise tatilin ikinci yarısı katılacakmış bize:)). Gamsegamse ile biz lastik gibi uzatabileceğimiz kadar uzatma kararı aldık bakalım ne kadar ne yapabileceğiz.
resimler Gamsegamsenin bu günkü Oyuncak müzesi gezisinden. Kahramanımız masal ve çizgi film kahramanları ile



Geçen gün yine bir hoş olay yaşadım blog sayesinde. Kapı çaldı , posta diye bir ses, gerisi yok. Aşağıya indim koca bir zarf. Üstünde ismim yazılı gönderen mavianne yazıyor. İçini nasıl heyecanla açtım anlatamam. Taa Hollanda da beni hatırlamış, lale şeklinde bir yelpaze, şık bir anahtarlık ve esliğinde çok zarif bir kart göndermiş. Çok duygulandım. Ne güzel insanlar tanıyıp , ne güzel olaylar yaşıyorum burada hep daim olsun inşallah.







Şimdi ben kocamla dans yarışması izlemek üzere salona yol alıyorum. Tatsız çıkan kavunun üstüne dondurma koyup servis edicem hehehee. Benim anneannem siz seferberlik görmedinizmi derdi bize:)). Ay kız anneanne nerden görelim deyince de kızardı. Yani hiç bir şey ziyan edilmez , kavun tatsız mı çıktı üstüne dondurma koy, koca pazı yemiyomu, gözlemenin arasına koy ıspanaklı gözleme diye yuttur. Dünden kalan makarnanın üstüne sarımsaklı yoğurt koy , üstüne de azcık kıyma kavur, nane ve kırmızı biber ekle cos diye gezdir üstüne . Kapış kapış yensin. Anneannemin seferberlik tarifleriyle yine aranızda olucam söz:))

17 Temmuz 2008 Perşembe

Evden bi r de , bir hatta iki sivrisinek hikayesi



Biz İstanbulular olarak iyice bir serinledik dün. Yağan yağmur çok güzeldi, ammaa akşam haberlerinde bu yağmurun herkes için aynı anlamı taşımadığını bir kez daha anladık. Yine alt yapısı olmayan seçim semtleri için kabus oldu. Hava öyle bir karardı ki bir ara ev de ışık yakmak zorunda kaldık. Bu gün de dünün serinliği var biraz .
Bu gördüğünüz karikatür, bizim banyoyu tasvir etmekte. Nazlının arkadaşı tarafından çizildi. Baktım sürekli firar etmekte bizim kamlumbağagiller , nam-ı diger gamsegiller attım onları banyoya. Kendileri istedi bunu, geçen yıl bizimle Bodrum tatili bile yapmışlardı, ama bu sene hiç heveslenmesinler çünkü dana kadar oldular artık.
resimde ki bileklikler Gamzenin geceleri yaptığı takı üretiminden örnekler. Uçlarına gümüş objeler ve minik kurdeler bağlıyor ve çok şık oluyorlar. Resimde tam çıkmadı haliyle.


Ev de bir yaz rehaveti var. Mesela ben daha fazla evdeyim hehee. Kızlar da daha çok sokakta. Bu ara , yemek yapma modumdan da çıktım. Ama ev halkı daha memnun. Dün mesela patates köftesi yaptım yanına da domates biber ızgara. Yanına yoğurtlu soğuk buğday çorba ve zeytinyağlı yaprak sarma. Ama hemen açıklayayım. Dondurucuda haşlanmış buğday vardı. Hafif ısıtılıp üstüne yoğurt ve hafif bir sos gezdirildi. Yaprak sarmanın içi ise yine dondurucuda bir önceki sarmadan kalma içdi veeee vay anasını sayın seyirciler Naziş>le birlikte sarıldı. Kızımın ellerine sağlık olsunnn.. Ama patetes köftesi taze tazeydi bakın. Bir kaç haşlanmış patatesi(soğuk olsun). İyice ezin ya da rendeleyin, istediğiniz baharatları katın. Karabiber , kırmızı biber kimyon ve tuz koydum ben. Sonra bir yumurta kırın içine, biraz kaşar rendeleyin, iki kaşık nişasta koyun. Ele yapışırsa biraz daha nişasta ekleyebilirsiniz. Köfte şekilleri verin. Önce una sonra yumurtaya batırın kızartın. Affiyetler olsun. Bir nevi patates kroket gibi işte. Bizim yumurtalı ekmeğin Fransız tostu olması hikayesi. Ben size istesem köfte şekli verin pane edin de derdim hehehheeehe,



Dün geceden bir sivrisinek hikayem var bi de. Tam yatıyordum, kocam- lale galiba sivrisinek var dedi. Nassı yani dedim. Nerden girecek, hem her gün ilaçlanıyoruz alimallah, semtte bile yok o dediğinden. Hemi de pencerede tel var. Acaba rüyamı gördüm dedi. He he he öyledir dedim. Gece bir uyandım parmağım hem kaşınıyo hem de tepem de bir vızıltı. Işığı yaktım yok aradım taradım yok. Biliyorum o benim tepemden gitmez. Mal bulmuş mağribi gibi saldırır. Aklıma geçen yaz Orduya giderken aldığımız sinek - böcek kovucu geldi. Hemen ondan sürdüm koluma bacağıma, gizlice kocamın üstüne de sıktım yattım. Sabah bi baktım tv nin üstünde ama kaçtı elimden namussuz. . Şimdi onu geceye kadar bulup haklamam lazım. Bunu anlatırken aklıma geçen yaz ki sivrisinek olayım geldi. E akla geldi bi kez anlatıcaz.



Geçen yıl Orduya gittiğimde bir gecede köyde yatalım dedim. Herkesi kandırdım. Sülalece gittik . Harmanda oturduk. Sütlaçlar , 150 yıllık sahanlarda sahanda yumurtalar pişti, helvalar kavruldu. Cümbürcemaat okeyler oynandı. Sıra geldi yatmaya. Ben Mecbure Teyzemle aynı odada yatıyorum. Gece yatarken sinek kovucu sıktım, istermisin diye de sordum teyzeme, o da deodorant sıkıyorum sanmış- yok , dedi. Ben gece misler gibi uyudum. Teyzem mahvolmuş, sana baktım hiç gelmiyolar diyo, hepsi benim başıma çöktüler)). İşte böyle bir sivrisinek hikayesinden sonra da bilmem okurmusunuz bir de Ezop tan gelsin




Sivrisineğin Aslan Karşısındaki Galibiyeti



Sivrisinek vız vız uçarken, ,aslanı görmüş. Aslan da kurum kurum
kurumlanıyormuş. Kolay mı bunca hayvanın kralı olmak? Kurumlanır elbette.
Sivrisinek, aslanın bu kurumuna bozulmuş. Karşısına dikilmiş, elleri belinde
meydan okumuş: - Ne kurum kurum kurumlanıyorsun? demiş. Aslansan aslanlığını
bil. Önüne geleni pençelemek, ona buna homurdanıp kükremek de ne oluyormuş?
İşte; evlerde kanlar kocalarına da aynı şeyi yapıyorlar. Aslan mı onlar da
şimdi? Senin bu ettiklerin canımıza tak dedi artık. Erkeksen çık karşıma da
dövüşelim, bakalım kim kimden yavuzmuş? Kanatlarını germiş, iğnesini sivriltmiş,
vız vız diye saldırmış aslana. Aslanın en yumuşak yeri burnu ya, ordan sokmuş
iğnesini, şişirtmiş. Aslan, sivrisinekten kurtulayım derken pençeleriyle burnunu
paralamış, kan içinde komuş. Bakmış sivrisinek zorlu, bir şey yapamıyor ona.
-Tamam, sensin! demiş. Sivrisinek, aslanı yendim diye bir gönenmiş, bir
sevinmiş, sormayın. Başı dönmüş uçarken, örümceğin ağına düşmüş. Çabalayıp
durmuş, canını kurtaramamış. İnim inim inlerken: - Hey yüce Tanrım! demiş. Şu
işe bak, koskoca aslanı pes ettirdim de, şimdi şuracıkta pis bir örümceğin
ağında can veriyorum. Hak reva mı yani? Güçlülerin de mutlaka bir zayıf yanı
vardır. Onu bulup güçlüyü yenince insanın başı dönmemeli. Kendi gücünü bilmeli,
ona göre davranmalı.


Bu günlük yeter bu kadar.

15 Temmuz 2008 Salı

Sıccak çok sıccak

Evet sıcak bir gün. Ve ben klimayı dumura uğratmış durumdayım. Aç kapa aç kapa artema durumları.Yarın sıcaklık sekiz derece birden düşecekmiş. Yani düşe kalka gidecek bu yaz.
Bu sıcak günlerde tatile gideceğimiz güne kadar şöle bi rehavet içinde geçireyim diyorum. Ülke gündemi yeterince hararetli zaten; bi de ben hararet yapmayayım luzumsuz hareketlerle.

Ama bir depresif hailim de yok değil. Dün gece yok bunu izleyelim, olmadı şunu izleyelim, ben gazete okuyayım kaşur kuşur derken , kocam soluğu yatak odasında aldı. Üç dizi ve bir yarışmayı bir arada götürmeye kalktım, e performansları ancak bir araya gelince bi işe yarıyordu :)). O arada da gazetelere bakıyodum hehehe. En sonunda koca kaçtı işte.

Sonra Gamsegamse ile takı olayına girdik. Çok güzel bilezikler yaptı. Sabah kalktığımda ayağımın altına batan boncuklar da olmasa daha iyi olacak ama. . Bu kızın kışın kağıtlarında yüzeriz, yazın boncuklarında. Ona ayrı oda değil ayrı bir kat vereceğim bir evimiz olmalı bizim.

Nazlı kendi aleminde hafta sonları Zuza kaçıyor. Biz yatınca da salona kurulup yabancı kanallarını izliyor.

Bu arada tatile götüreceğim kitapları ayırıyorum. Biraz hafif kitapları tercih ederim tatilde. Kocam da tam tersi ağır ağır takılır. Nalan da Kaştan bildiriyor, onu okudukça sabırsızlanıyorum.

Bizde kayda değer bir şey yok anlayacağınız.Iscak ıscak takılıyoruz. Hadi kalın sağlıcakla ve serinlikle

11 Temmuz 2008 Cuma

keyifli bir gece, mutlu bir sabah

Dün geceyi anlatmak üzere başlayacaktım yazıma ama, bir bebek haberi bunun önüne geçti.Beklediğimiz bebek geldi iki saat önce. Zuz'un ortağı Berfu'nun oğlu CAN bey dünyamızı şereflendirdi. İnşalah dünya onun gelişiyle daha bi renklensin, barış dolu olsun.Bu arada Zuz doğum günümü kapacak diye ödü kopuyodu:)). Onun doğum gününden iki gün önce ama bu kez de erkek kardeşimin doğum gününde doğdu. Tabii buradan kardeşime , METİN'e de mutlu sağlıklı nice yıllar. İyi ki doğdun kardeşim , iyiki benim kardeşimsin.


Gelelim dün geceye. Biz yani, ben , Zuz, Nazlı, Gamze, Nalan , Nurdanacar hep birlikte zeya'nın evindeydik. Yine çok güzel saatler geçirdik. zeyanın enfes yemekleri eşliğinde. Gamze yemekler talana uğrarken son anda bir resim çekebildi)). Zuzun yaklaşan doğum günü ve benim de geçen doğum günün için hediye bombardımanına uğradık eh bu kısmıda pek keyifliydi tahmin edersiniz ki. Nalan daha altı hafta burada fırsat buldukça planlar yapacağız yine.





Gece Nalan bizi eve bıraktı. Kocam henüz daha yatmamıştı geldiğimizde zeyanın gönderdiği ekşi karadutlara daldı. Zeya sevaba girdin valla en sevdiği şeylerden biridir. Ben de oturdum zeyanın hediyesi olan kitaba baktım biraz, o kadar almak istediğim bir kitaptı ki, sanki içimi okudu. Acaba diyorum önceki gün birlikte yaptığımız motor yolculuğunda benim denizin iki yakasına bakarak , çok seviyorum bu şehri demem seçiminde etkli olmuş mudur. Kitabın adı ''İSTANBUL da ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey''. Yanında da buraları gezip gördükçe izlenimlerimi yazmam için çok şık bir defter var. Hemen karıştırdım , yaptıklarım var mı ? diye. E olmaz mı? var tabi. Ama daha çoook var gezmem , görmem yapmam gereken şey. Ben şimdi pazartesinden itibaren vira bismillah derim))
2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul İçin Keşif Planı.Akdoğan Özkan'ın 2007 yılının satış rekorları kıran "Türkiye'de Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey" kitabından sonra, serinin ikinci kitabı...Özkan bu kez bizi 2010 yılının Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'a götürüyor... Hayata ilişkin beklenti ve arzularını İstanbul'la buluşturmak isteyenler için. Hayatlarını bu şehirde olağandışı kültürel lezzetlerle ve keyifli aktivitelerle zenginleştirmek isteyenler için... En iyi bildiğimizi sandığımız şehrin şifresini kırıp sırlarını bize açıyor. Bir dünya başkentinin pek bilinmeyen kıymet ve harikalarına çeviriyor dikkatlerimizi Özkan. İstanbul'un en romantik koordinatlarının izini sürüyor... En gizemli durakların, en güzel kültür rotalarının, "çok yıldızlı" maceraların, olağandışı lezzetlerin... Hayatın hayhuyu arasında İstanbul'un belki kucaklama fırsatı bulamadığımız zenginlikleri için bir keşif planı sunuyor... 2010'dan önce herkes şehre yabancılığını atsın diye...


Keyiflli bir gece geçirdim, sabah da bir bebek haberiyle mutlu uyandım , gerisi de inşallah öyle gelsin.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

taze taze

Evet hem de çok taze, hepsi bir kaç saat önce yaşandı çünkü. Ececimle tanıştık bu gün, o bizi sevdimi bilmem ama biz onu çok ama çok sevdik. Kim bu biz. Nalan , zeya ve ben.

Günler öncesinden yapılmış bu programı gerçekleştirmek için sabah evden çıktım. Meteorolojiye göre oldukça sıvcak bir gün olması gerekiyordu ama püfür püfür bir rüzgar eşliğinde ben Beşiktaşa geçtim. Zeya ile iskelede buluşacaktık; vapurlarımız neredeyse yanyana ulaştı iskeleye. Hemen buluşma yerimize gittik. Gittiğimizde Ece bizden önce gelmiş, çayını yudumluyordu bile. Uzaktan el salladık birbirimize, hayır hayır daha önce hiç karşılaşmadık. Ama bilmem bu blog dünyasının sihri galiba. Hemen arkamızdan Nalan da katıldı bize. Birlikte sabah kahvaltısı yaptık. Huuuu Özsüt sakinleri , peyniriniz çok tuzlu. Ben bir şeye tuzlu diyorsam o tuzludur; nokta. Neyse biz dolu dolu muhabbet ettik. Ah Ecenin bize hediyelerini görmeliydiniz. Hepsi göz nuru. Fotoğraf makinesini kızlar alıp çıkmasaydı resmini koyacaktım ama mutlaka ekleyeceğim bu yazıya sonra .Her şey çok ama çok güzeldi.


Ece o kadar işinizn içinde bize vakit ayırdı, kızına da buradan sonsuz teşekkürler, annesini tanıma imkanı verdi bize.

Daha sonra Nalan ben ve zeya güne biraz daha devam ettik. Beşiktaş sahilindeki Beltaş da oturduk, sohbetimize devam ettik. Daha daha sonra da zeya ve ben Nalan dan ayrılıp motorla Üsküdara geçtik. Üstt kata çıktık hemen. Denizin havasını içimize çeke çeke Üsküdara geldik.


Eve gelince kızlar Ecenin marifetlerine bayıldılar. Düşündüm neler kattı bu blog hayatıma , ne güzel insanlar tanıdım. Bir kaç gün yazmayınca Nalan taa Dubaiden panik yaptı, Monitörümüz servise gidince zeya hemen monitör getirdi eve. Mavianne Ankaradan sağlığımla ilgili endişelendi. Annem yapardı , 20 yıldır yemedim dediğim yemeği ,petunya uçakla bana ulaştırdı. Hem de acaip bir insan zinciri kurarak. Öhö dedik mesir macunu tadında ve kokusunda mesir çayını şekerimpembem yetiştirdi. yani daha hatırlayamadığım bir sürü güzellik yaşadım. HEPİNİZ SAĞOLUN , VAR OLUN....

6 Temmuz 2008 Pazar

kon kon kelebek o kanatlar , İlkbaharın gülü yapraklar , bak ne güzel olmuşlar , bir çiçek üstüne konmuşlar.

Geçen sabah uyandım , balkona çıktım ne güzel bir sabah dedim, hava pırıl pırıl , hafiften rüzgarlı, çiçeklerim coşmuşta coşmuş. Tüm sevdiklerim evde, çayım demli , ekmeğim sıcak. Hah sen bunu mu dedin kon kon Ergenekon. Ülkenin havası değişti.

Bir haftadır evdeyim, hadi itiraf edeyim güçcücük bir operasyon geçirdim. Bir tek mavianne önceden biliyordu. Geçen hafta geldiğinde ; buluştuğumuzda konuşmuştuk. Çok eften püften bir şey bence ama kocam ve Gamsegamse ikilisi neredeyse bakınca bile enfeksiyon kapacağım vehametine kapıldılar. Operasyon sonrası Ordu^'ya giden Kuzen tayfasının da olayı abartması ve akrabaların gece gündüz araması sonucu az kala ben bile ben bile önemli bir olay var sanacaktım. Yav , ben doğum yaptıktan sonra , doktor beni muayeneye gelmişti de, oda da bulamayınca yaygarayı koparmıştı hastam nerde diye. Hemşireler odaya doluşunca ben perdenin altından çıkmıştım. Pencereden bakıyordum da:)). Sonra eve çıkınca da aynı şeyi yapınca, kayınvalidem bari misafir gelince yat da nazar değmesin derdi. Hey gidi günler hey.

Bu gün ilk kez dışarı çıktım. Gamsegamse ile Capitole gittik. Hem biraz alışveriş yaptık hem yemek yedik.Erken ,indirim dolayısıyla mağazaların salı pazarından farkı yoktu. Hatta yerde denenip denenenip yerlere saçılan , ezilen ayakkabıları görünce , yani dünya para verip bu ezilen büzülen ayakkabıları mı alacağım dedim. E capitol de bizim mahallede olunca , bi sürü tanıdık çıkıyo tabi. Bir ara yemek masasında beş kişi oluverdik. Sohbet muhabbet derken , bir baktım saat altı olmuş. Koşalım eve dedinm hiç yemek yok. Hemen susuz tavuk pişirdim. Tarifini birazdan vericem. Bir de kocamın sevdiği bir yaz yemeğimiz var onu yaptım. Biraz kıyma ile soğanı soteliyoruz. Sonra bir tatlı kaşığı kadar da salça. Bir kaç adet de sivri biber doğrayın atın içine. Bu arada bir kaç adet de domatesi rendeleyin salın içine . Domatesler iyice pişince iki üç çorba kaşığı pirinç ve sıcak su ilave edin pişirin. Ne çorba gibi sulu ne de çok koyu olsun. Anladınız siz onu.

Gelelim sususz tavuğa , bu aslında Ruhat Menginin yılbaşı hindisi tarifinden bozma bir tarif. Hehe şaşırmayın valla geçen yılbaşında vermişti köşesinde tarifi. Şimdi efenim tavuğunuzu bi güzel yıkayın. İçini dışını tuzla ovun. Üstüne küçük çentikler atın. Soyduğunuz sarmısak dişlerini bu çentiklerin içine yerleştirin. Biraz da sevdiğiniz baharatları katın, ben tane karabiber falan da koyuyorum. Tencereye tavuğunuzu oturtun, ağzını kapatın. Hiç su koymayın sakın. Tencerenin kapağı ısınana kadar kuvvetli ateşte pişirin. Kapak ısınınca altını kısabildiğiniz kadar kısın 45 dk ya da tavuğun cinsine göre bir saat pişirin. İçindeki su nerden geldi diye de bana sormayın. Çorba, pilav yapacak kadar su çıkacaktır size. Hatta tavuk yarı pişince ben kapağı açtım bir kaç bütün patates attım içine. Yerken de limon ilave edip haşlama olarak yedik. Resim koymak aklıma geldiğinde , tavuk tavukluktan çıkmıştı. Bir tavuk resmi aparayım dedim netten, sonra aklıma annemin sözü geldi.'' kırk yılda bir hırsızlığa çıktım, ay akşamdan doğdu''. Şimdi neme lazım , millet kapıma dayanır benim tavuğum , benim resmim, eser hırsızı diye . Ağır ol molla desinler aha da bu da kocamın lafı pek sever niyeyse bu sözü.


Havalar oldukça iyi gidiyor gibi. Ya da bizi biraz boğaza yakın olmanın ve de ceviz ağacının sefasını sürüyoruz. Henüz klimayı bir kez çalıştırdık.

Durum bundan ibarettir ...

hamiş: Bazen yeni isimler görünce yorum sayfam da memnun oluyorum tabii, ama bakayım kimmiş diye gittiğimde bu blog yalnızca davetli okuyuculara açıktır diyor. Ne yapalım öle olsun.

4 Temmuz 2008 Cuma

yaza yaz geldi çarşıya kiraz geldi

Biz evcek evdeyiz bu gün. Ama yarım saate kalmaz dağılırız. Kızların ayrı ayrı programları var. Kocam şimdi dışardan geldi çok sıcakmış hava.

Şimdi kızlar bi taraftan vız vız konuşarak hazırlanıyorlar. Konuları geçen yıl ,Gamsegamsenin bir ay bile kullanmadan çalınan telefonu. Tatile gitmeden bir gün önce Adaya gitmesinin sonucu. Sizin ev de bazı konular temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp ortaya gelir mi böle. Gamse seneye Sosyal Beceri dersine , hocasından izin alıp bizi de davet edecekmiş. Ne amaçla anlamadık. Bir de yanlış anlama notları varmış onları okumamızı tavsiye etti:)).

Yine bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete günlerini yaşıyoruz. Sabah ola hayrola. Kapıyı kim çalar bilinmez. İnşallah gelen sütçüdür)).Henry Jeanson olayı yaşadık blogca biliyosunuz. Yine aynısı olmasın temkinli oalyım. Ülen herkes ağzına geleni yazar burada, ben bişe yazarım hemen biri damlar niye , o demedi bu dedi, niye dedi. O kitabı niye beğenmedin bi daha oku ya da aa neresini beğendin. Artık karar verdim.Bi tek Ayşegülleri yazıcam burada. Mesela Ayşegül tatilde durumları yaşamak istiyorum bu ara. Gerçi bu ara Ayşegül Sirkte gibiyiz aynen.

Bu hafta farkındasınız umarım hep evden seslendim size, ama haftaya tutmayın beni. Şimdiden iki programım var , Nalan taa Dubaiden hazırladı. Ya da ortak hazırladık diyelim)). Her seferinde Nalanın gelmesine 10 gün kala falan biz başlıyoruz mail fırtınasına)

Benden bu günlük de bu kadar , hoş kalın hoşcakalın , nasıl isterseniz aynen öyle kalın...

1 Temmuz 2008 Salı

sabbah sabbah

aaa sabah olmuş dedim. Küp gibi uyumuşum demek. Naziş yürüyüşe çıkmış, Gamsegamse uyumaya devam. Kocam sabah erken gitti zaten. Ben de gözümü açmadan klavye başına oyurdum. Dün bütün gün ev de yoktum. Maillerime neyin baktım. Eve almadığımız bazı gazetelere göz attım. Teknolojik bir kadınım vesselam.

Ben yazın bir tek tatile gittiğimiz dönemlerini sevdiğime karar verdim. Yaz mevsimi doğumlu olduğum halde( uuuy ne dolaştı cümle, kurallara uygun yazılacak diye, şöyle diyebirdim, yazın doğdum), kışı seviyorum ben. Nasılda canlı oluyor insan. Daha yazın başında ben böyle konuştuğunma göre , bütün yaz bu sazı çalacağım anlayın işte.

Kızlar, okul dolayısıyla halalarına gidemiyorlardı. Dün msn de hala kzıyla yazışırken Nazlı,- biz hepimiz evdeyiz bu gün, size geliyoruz demiş. Gittik. Breh, breh , hala da yeğenlerine bir hazırlanmıştı anlatamam. Meral , o kadar merak etmiş ki, bahsettiğim kitabı, - yenge ille bana getir dedi. Götürdüm. Yani görüldüğü üzre , reklamın iyisi kötüsü olmuyor tezi doğrulandı.

Biz de ne piştiyi yazmıyorum ama, bu günlerde sıkça yaptığım bir şey var. Akşamları tv karşısında keşküllü dondurma keyfi. Hazır paketlerde satılan keşküllerden alıp pişiriyorum. Kaseler bölüyorum. Akşam dondurmaları bunun üzerine koyup servis ediyorum. Bolulu Hasan Usta' nın ki gibi olmasa , idare ediyor işte. Geçen yıl Bodrum - Turgut Reis de ki akşam yürüyüşlerinin çoğu O' na doğru olurdu))

Şimdi gidip çayımızın suyunu kaoyayım, Gamsegamse ile şöle güzel bir kahvaltı edelim. Naziş Corn-flakes yiyip işi bitirmiş...