Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Kasım 2011 Cuma

dizi muhabbeti

Sabahın körü...Yedi Tepe İstanbul'u izliyorum. Bu dünyanın en kenar mahallesinde geçen hikayeyi niye bu kadar sevmişim düşünüyorum. Kahramanlarından birinin adı Lale diye mi? acaba...olabilir. Lale şimdi Olcay'a ; Benim hayatım değişiyor, sen yanımda yoksun dedi. Sanırım bu mahalle hikayelerini, arkadaşlık hikayelerini seviyorum. Şimdi daha iyi anlıyorum , siteleri falan görünce, sitelerde oturan arkadaşlarıma gidince bi dikiliyorum, bi yabancılaşıyorum. Ben sonradan yapılaşmaya değil, öncesi olan, yaşanmışlığı olan şeyleri seviyorum. O yüzden o eskicilerin önündeki resim kutularının önünde dakikalar geçirmem.Sahi siz hiç baktınız mı? onlara...Tanıdık birinin resmine rastlayacağım diye de küt küt atar yüreğim. Ödüm kopar

İlk bölüm videosu
Yedi Tepe İstanbul bitince de Yedi Numara başlardı.Hani üniversite öğrencilerinin birlikte yaşadığı evde geçen maceralarını anlatan dizi. Naziş de o zaman İzmir de Ege Üniv.de öğrenciydi. Kocam , onunda, böyle korumacı ev sahipleri olması düşünü kurardı. Naziş'e söylediğimizde nası yani, yatmadan önce ev sahibi gelip bana süt mü? içirecek derdi:)

Dün tembelliğin kitabını yazdım. Salona dahi geçmedim.Yatağımın üstüne laptopumu, Penguen ve Uykusuzu, kitabımı, defterimi kalemimi, sehpa vazifesi görecek yatak tepsimi aldım yayıldım.Bir tek çay , kahve yapmaya kalktım. Akşama doğru Ataletim canım benim aklıma acıbadem kurabiyeleri düşürdü onları sipariş verdim bi de:) yok onun söz ettiği kendi nostaljik kurabiyesiydi ama benim nostaljik kurabiyem acıbadem kurabiyesi. Sabahnur teyzemim kurabiyeleri. Tuhaftır geçen gece de Özlem'le facede uzun uzun bu kurabiyelerin muhabbetini yapmıştık.Bir de film izledim bu arada ama nasıl kötüydü anlatamam.Ruh Eşi.Bir kadını korumak için görevlendirilen koruyucu meleği ona aşık olup, kadına aşık olan insan evladı ile çatışmaya giriyor.Ne sevimli bir hikaye dimi ama nasıl sıkıcı hale getirilmiş.İzlerken gerdi beni. Sanki izlemek mecburi gibi de sonuna kadar izledim valla... Sonunda melek aradan çekildi :)Koca biçimsiz, korku filmlerine yakışacak kanatlarıyla uçtu gitti.Ama filmin geçtiği yer olan Porto Rico tüm güzelliği ile karşımızdaydı. Geçen günkü, Misafir filminin Kütahya'da geçtiğini ama filmde Kütahyanın olmadığını söylerken işte bunu kastetmiştim.Filmin geçtiği yeri vurguluyorsan ona da rol vericen. Racon bu.

Akşam , Fatmagül akşamıydı. Bu bölüm hoşuma gitti. Ama bitsin artık.Kerim'in kardeşi ne sıkıcı bir tek. Güya sarılarak sürekli Fatmagül'ü teselli etti. Teselli ederken yapış yapış, bi vıcık vıcık ııııyyy sevmedim o tiplemeyi. Sürekli bi ağlak .Amaaa sen benim kardeşimsiiiinnnn.O şimdi konuşmak istemiyorum, beni acıtıyor dedikçe amaaa bilmek istiyoruuummm.Ben artık dizilerde ki tiplere gerçek muamelesi yapıyorum,onlarla çatışmaya bile girdim baksanıza. Bu gün dışarı çıkayım, koruda moruda yürüyeyim , beynime oksijen gitsin biraz hehehh.