Bu kadar büyük bu kadar düzenli değildi, kendiliğinden oluşmuş bir lavanta tarlasıydı... Bir tren yolunun kenarındaydı ve Halamın kızı ile biz her yaz tatilinde o lavanta tarlasında aynı bu küçük kız gibi koşardık...
Dün akşam haberlerde izlediğimiz, nereye kaçsak karşımıza çıkan kurban manzaralarını unuturuz belki...Canını kurtarmak için denizde beş mil yüzen boğa, Ankara sokaklarında 7 saat koşan boğa beni neredeyse ruhi bunalıma soktu...
Bayram deyince aklıma lavanta kokusu gelir...Lavanta kokulu çarşaflar, dikiş makinesinin üstünde duran - benim çok sonraları milyon parçaya ayırdığım kristal kolonya şişesi-İlle de kırmızı rugan ayakkabı...Bayram yazısı sonra şimdi lavanta tarlasında koşma zamanı...
not: resim bende görünüyordu ama sizde görünmüyormuş... yeniden düzenledim umarım artık görebiliyorsunuzdur, tamda Balkahve'nin tarif ettiği resmi:)