Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

10 Aralık 2010 Cuma

sabah sabah vır vır vır dır dır dır

Gitmek zorlaştığında zorluklar gitmelidir... dünkü filmimin cümlesiydi....Esay Virtue... Türkçe adıyla Evlilik Sınavının yani...Bu filmi bulmanızı ve mutlaka izlemenizi istiyorum...Bir tango sahnesi var işte bu kaçmaz...kaçmamalı

Sabah uyandığımızda rüzgar ağaçları yere eğiyordu ve yağmurda elinden geleni ardına koymuyordu... Kızlara böyle giderse gidemezsiniz dedim... onlar da bana tuhaf tuhaf bakıp nası yani dediler:)) Kocam Gamse'ye servise kadar şemsiye tuttu ve sımcak simitlerle geldi...Gamsenin servisinin kalktığı yerde bir fırın var, sadece simit ve kurabiye fırını... şu modern Komşu Fırın'lardan falan değil ha... bildik eski fırınlardan, sahibi de eski tip zaten:))) Bir gün dedim ki - dünkü simit çok tuzluydu- aaaa, bu gün biri daha söyledi bunu dedi... Neyse işte sabahın altısında çayım beyaz peynirim ve simitimle En Son Babalar Duyarı izleyerek kahvaltı yaptık... Sonra ben kahvemi alıp film izlemeye çekildim Koca da haberleri izlemeye koyuldu.Ben internetten son haberleri sürekli izlediğim için , ne dese biliyorum dememe çok gıcık...



Bu günün filmi ise Catherine Zeta-Jones, Aaron Eckhart filmi ;ben ikinci kez zevkle hatta hiç izlememiş gibi zevkle izledim... Bu yağmurlu güne , dışardaki rüzgara ve kahveme çok yakıştı...
Hadi bu filminde cümlesini verelim:)
Keşke hayatın da yemek gibi bir tarifi olsaydı...En iyi tarif de kendi kendine hazırladığın tarifmiş...


Baş aşçı Kate Armstrong (CATHERINE ZETA-JONES) hayatını, Manhattan’daki 22 Bleecker Restaurant’ı yönettiği gibi yönetmektedir: Çevresindeki herkesi hem etkileyen hem ürküten hata kabul etmez bir yoğunlukla. Kate çılgın tempolu her öğünde nefes kesici bir ustalıkla tüm gücünü ortaya koyarak, yüzlerce yemeği koordine eder, leziz soslar hazırlar, her bir yemeği mutlak bir mükemmellikle pişirir ve süsler. Perde arkasında daha rahat olan Kate mutfağının güvenli ortamından sadece kendisine mâl olmuş bir yemekle ilgili iltifatları kabul etmek, ya da nadiren, onun tekniğini sorgulamaya cüret eden bir müşteriyle kapışmak için çıkar. Kate, işten sonra, çoğu akşam gece yarısı bile olmadan yatar ve şafakla birlikte kalkarak o günün taze yemeklerinde kullanılacak balıklar için rakiplerini alt etmek üzere balık pazarına gider. Kate’in mükemmeliyetçi mizacı, ekibine katılan, neşeli ve vurdumduymaz yeni aşçı yardımcısı Nick Palmer (AARON ECKHART) tarafından sınanacaktır. Mutfakların yeni yükselen yıldızlarından biri olan Nick çalışırken opera dinlemeyi ve etrafındakileri güldürmeyi tercih etmektedir. Gerek hayata gerek mutfağa gelişigüzel yaklaşımı Kate’inkinden daha farklı olamaz; ama yine de aralarındaki elektrik yadsınamaz ölçüdedir… tabi granit tezgahtan aşağı sallanan çatalların çıkardığı sesleri andıran uyuşmazlıkları da öyle. Kısa süre önce hiç beklenmedik bir şekilde hayatına giren 9 yaşındaki yeğeni Zoe’yle (ABIGAIL BRESLIN) başa çıkmak zorunda oluşu evdeki dengesini de alt üst etmiş olmasa, işteki bu çalkantıyla başa çıkmak Kate için daha kolay olabilirdi. Parlak ve algıları güçlü bir kız olan, balık kroketi kaz ciğerine tercih eden Zoe doğal olarak Kate’in günlük yaşantısını sekteye uğratmaktadır, ama Kate nasıl yapacağını bulur bulmaz onu evinde gibi hissettirmeye kararlıdır.