Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

11 Şubat 2008 Pazartesi

yeni hafta ve geciken sobeler

Yeni bir haftaya başladık. İstanbul yağmurlu. Nazlı bu gün yarıyıl tatilinin bitmesi nedeniyle, iş başı yani okul başı yaptı. Gamsegamse daha 10 marta kadar tatil. Uhuuuuu biz artık onla ne sabah kahvaltıları , ne gece yarısı film festivalleri yaparız. Bu gün saat ikiye kadar kahvaltı yaptık, tv izleye izleye.
Geçen haftayı biraz hızlı yaşadım. Tiyatrolar, okey partileri, arkadaş buluşmalar, misafir ağırlamalar. Yani biraz yorgun ve de hasarlı çıktım. Hatta içim kan ağlayarak pazar günü bir brunch davetini erteledim.
İzlediğim ouun, Size öyle Geliyorsa öyledir. Oyuncuların hepsi ünlü ve dizilerden de tanıdık olunca , ev de tv izliyor hiisine kapıldım bir an. Ama ilk 1o dk biraz adaptasyon zorluğu yaşadım. Yani girizgah uzun tutulmuştu. Sonrası su gibi aktı.

Konu: Esrarengiz bir aile: Adam, karısı, kayınvalidesi. Kasaba halkı yeni taşınan bu üç kişi arasındaki ilişkileri tuhaf bulur. Adam karısının kendi annesi ile görüşmesini neden engellemektedir? Karısını niçin baskı altında tutmaktadır? Genç kadın kimdir? Çevre merak içinde tartışır ve damadı da kayınvalideyi de zor duruma düşürür. Farklı yorumlar ardındaki gerçek nedir?

Şimdi sobelere geleim. İlki mavianne den. Çocuk kitapları ile ilgili. Ama ben bunu kendim ce yanıtlayayım. Çocukalrımı kitap konusunda ilk yıllarda yönlendirdiğim doğrudur. İlk kitaplarını Nazlıya iki aylık hamile iken almaya başladım. Fasikül fasikül yayınlanan, dünya çocuk klasikleriydi. Her kitap beş fasikülden oluşuyordu. Kitap tamamlanınca da cilt kapağı geliyordu arkadan. Çok zevkliydi onlarla uğraşmak. Sonra, uzman tavsiyesine göre çok resimli az yazılı kitaplar aldık. Daha sonra da az resimli çok yazılıya geçtik. Biz Milliyet Çocuk kitaplarıyla büyüdük. Onlar halen Zuz da dır. İhtilal yaptı hepsine el koydu. Nazlının kitap okuma tarzı bana benzedi. Yani okurken top patlasa duymaz ve her ortam da okuyabilir. Çünkü okurken dış dünya ile ilişiği kesilir. Ama burada fırsatını bulmuşken, sesini tanıdığım yazarların kitabını okuyamam. Mesela Can Dündarın bir kitabını okumaya kalksam , o kitabı sanki bana o okur. Çok rahatsız olurum. Böyl de bir huy görülmüş mü bilmem. Aziz Nesin le öğrencilik yıllarım da tanışmıştım. O zamana kadar da ''Maçinli Kız İçin Ev '' hariç bir çok kitabını okumuştum iyiki de. Kankicim bu sobeni tam anlamıyla kapsamadı ama , iyi oldu be! bende bi çok unuttuğum şeyi hatırladım. Zuz dan kendi kitaplarımı geri alayım mesela:))
İkinci sobe Sibelden. masa üstüm ve yapamayıp içimde kalanlar
Msa üstümüz çok ilginçtir. Kızlarla ortak bilgisayar kullandığımız için. Nazlı üçe bölmüş. Hepimiz ayrı kullanıcı olarak giriyoruz bilgisayara. Benim masa üstüm de aile resmimiz var. Bir tatil dönüşü. Ayvalık - Ören den dönüyoruz. Bavullarımız önümüz de.


ikinci soru ise yapmaya fırsat bulamayıp içimde kalanlar.
Kumburgaz dönemlerimizde tramplenden atlamak için bişiğimiz de Hotel Marine vardı. Ona sızardık deniz tarafından , arkadaşlarla. Hiç en tepesinden atlamadım. Çünkü atlarken kuş gibi kollarımı açtığımdan, kollarım cayır cayır yanardı sonradan
Bir de hep sanat tarihi okumak isterdim. Zuz la düşünürüz hep, bizim üniversiteler de akşam bölümleri aç. İnsanlar gidip , ilgi duydukları konuda ağitim alsalar.
Sibelcim şimdi daha aklıma gelmiyo ama ben eklerim zaman zaman içimde kalanları ha' ne dersin.
Sibelcim şimdi daha aklıma gelmiyo ama ben eklerim zaman zaman içimde kalanları ha' ne dersin.
Hadi gittim ben. Bu gün pazarımız var. Gamze ile dolaşacağız biraz.