Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Mart 2011 Cumartesi

Aysel'le

Saat gecenin yarısı ...dışarıda sağanak yağmur var...cama öyle bir vurdu ki tıp tıp diye kan uykulardan uyandırdı beni. Uyanınca alerjim başladı...kalktım ilacımı içtim...uykum gitti.

Kaldığımız yerden devam edelim. En son çarşamba günü yazmışım. Perşembe günü okey grubumla bizim evde toplandık. İlmiyem de geldi...koca bir tepsi revaniyle:))Ben de elimden geleni ardıma komadım.Ağırlama işini itina ile yaptım.Akşamda Fatmagül'dü Türkan'dı dizi şenliği yaptım.

Kitabım aynı...Sen Dünyaya Gelmeden... İtalya'dan , Saraybosna'ya döndük yeniden...Savaşın ayak sesleri başladı.Başçarşı'yı görme isteğim hala doruklarda...

Dün Aysel'le buluştuk Kadıköy'de...Çok eskiden beri beni okuyanlar tanışma hikayemizi bilirler.Biz Aysel'le birbirimizi görmeden bir yıl mektuplaştık. Arada telefonda konuştuk. Yani şimdinin internet arkadaşlığı gibi... Ben henüz ortaokuldaydım o zaman. Biz Ordu'daydık O İstanbul'da. Benim dedemle Aysel'in babası arkadaşmış. Dayımda Üniv. öğrencisi o zaman. Aysellerin evine kiracı olmuş. Senin yaşlarında yeğenim var tanıştırayım demiş. O deyiş bu güne geldik.Kalamış'da sandalla gezinilebilen...Fenerbahçe'de denize girilebilen Bağdat caddesinin çift yönlü olduğu yılların ...yazlığa Kumburgaza gidilen...yazlık sinemaların...tren geçerken koşup , köprü altında dilek dilediğimiz yılların anıları var dağarcığımızda...O zamanlar Uludağ'da iki otel vardı biz kendimiz daha lisede kardeşlerimizi alıp Uludağ'a gittik. Kar; diz boyu, biz hiç basılmamış yerlere basacağız diye göle düştük ve kendin pişir kendin ye usulü bir ocakbaşı salaş lokantanın ateşinin başında kuruduk. Kimin annesi babası seyehatte ise onun evinde deli gibi partiler verdik. Sabahlara kadar sohbetler ettik. Bir köy evinde kalıp geceleri çok korkup gündüzleri çok eğlendik.Bir koçun boynuzlarından kurtulmak için deliler gibi koştuk. Birlikte çok ağladık çok güldük.En keyifli anımda da en üzüntülü anımda da hep yanıbaşımda olmuştur.Annemin son dakikalarını birlikte yaşadık ve birlikte uğurladık.İstanbul'dan uzak kalığımız yıllarda da yaşadığımız yere ailesiyle bizi ziyarete geldi . Orada olduğum yıllarda kolilerle ulaştırdı bana yeni çıkan kitapları..Kısaca Aysel bu dünyada ki en eski tanıdığım en kadim dostum.İlerlyen günlerde macera dolu resimlerimi koyarım buraya...
Dün Hümeyra'da buluştuk...biralarımızı , bira tabağımızı söyledik zaman zaman gözlerimiz dola dola zaman zaman güle güle uzun sohbetle yaptık. Akşam olunca Gamse ve Meral'le Bağdat caddesinde buluştuk. Cafe Crown da oturduk. Bi sürü pasta çeşidi söyledik paylaşa paylaşa çayla yedik:))Bi sürü program yapıp ayrıldık. Eve dönüş yolunda bi baktım Zeya kaldırımda telefonla konuşuyor. Arabanın camına vurdum ama görmedi...Eve gelince salona hiiç uğramadan direk yatak odalarına geçtik. Cuma akşamları sadece kitap okuyorum çünkü...

Yağmur son hızıyla devam ediyor. Henüz hiç bir programım yok ama Nejat İşler ve Yiğit Özşener'in iki radyocuyu canlardıkları Kaybedenler Klubünü izlemek istiyorum.Kaybedenler Klubü programlarının ismi. Ama bu satırları yazarken bir taraftan da baktım ki 25 Mart da gösterime giriyormuş. Ama yine görmek sitediğim Nurgül Yeşilçay'lı Çaınar Ağacı gösterime girmiş. Sanırım yarın ona gideriz. Bu havalar son sinema havaları çünkü. Gerçi ben, yazın sıcağını, serin sinema salonlarında geçirmeye de bayılırım. Hele bir keresinde öyle üşümüştük ki; ben fularıma sarınmaya çalışmıştım. Sinema REKS'de...

Ben bu gece yarısı programını burada bitirip biraz uyumaya çalışayım. Hazır alerjimde sakinleşmişken. Doktorum buna baskılamak diyor)) yani alerjimi baskıladım şimdi . Ortadan kaldıramıyorum namussuzu...

7 yorum:

  1. Ne güzel bir arkadaşlık,ne güzel bir dostluk yıllardır bozulmadan bugünlere gelen...Birlikte büyümüşsünüz kardeş gibi,Allah bozmasın Lale ablacım:)
    Bir de geçmiş olsun çok...

    YanıtlaSil
  2. Ben alerjinin kaynağını buldum Lalem: Çok gezmek:))))
    Sana gezmek alerji yapıyor, otur evinde, dikiş dik, nakış işle, yemek yap bak bişey olacan mı:)) Ben hep evde oturuyorum görüyorsun ne alerji oluyorum ne bişey, bacıkuşundan örnek al:))
    Hadi hadi seni daha fazla kızdırmadan öpüp kaçayım:)

    YanıtlaSil
  3. =).. sözcükleri ve seni ve allerjini ve gezmelerini seviyorum.. içimi ısıtıyolar..

    YanıtlaSil
  4. ben telefona fena dalmışım demek ki :):)

    kaybedenler klübünün kitabı mı var dı yazarı hikmet akarsu olabilir mi? bir yerlerden aşina geldi bana.

    O Saraybozna fena dağıtacak demedi deme :)

    sevgiler

    YanıtlaSil
  5. O namussuz alerjiye bir tokat atayım gitsin gelmesin bir daha :)okurken hümeyradaydım bende bir an ;)eniseyle ben gibi dostluğunuz kardeşten de öte ne mutlu..burası da yağmurlu,elimde kalın bir kitap var işte kısa zamanlarda okumaya çalışıyorum simdilik :)çook öpüyorum canım.
    asis

    YanıtlaSil
  6. Çocukluk arkadaşlıkları güzeldir.Özünde her iki tarafında hafızasına düşen tarih yatar.Memleketin gelmişi, geçmişi, değişimi vardır orada.İyi yönde ise mutlanırız, kötü yönde ise ruhumuza hüzün çöker.

    YanıtlaSil
  7. O alerji de öldürmüyor süründürüyor galiba.
    Çınar ağacı güzel mi yaz bize olur mu Lale'cim, çok geçmiş olsun tekrar.

    YanıtlaSil

içinizden geldiği gibi yorumlayın ama unutmayın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner:))