Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

4 Mart 2012 Pazar

Ben bu hafta sonu

Bu filmi izledim...beğendim...Sizin en iyi zamanınız hangisi? yaşadınız geçti mi?...şu an mı?...yaşamadınız mı?
Şişli -Kırık Tabakta yemek yedim...Ay fazla oldu dediğinde yersin yersin çok güzel diyen komşu teyze gibi servis elemanlarının olduğu...anne yemekleri lezzetinde enfes yemeklerin tatlıların olduğu bir yer... Yolunuz öğle yemeği saatlerinde Şişli tarafına düşerse; Ağa Camiine gelmeden ilk ışıklardan karşıda...

Cancan'la Muppet Show İzledim...O artık bir beyefendi...Yemeğini kendi yiyor...Markette çikolatanın ne kadar zararlı olduğunu herkese anlatıyor. Ve çorbasını içtiği yetmiyor gibi-Ciciannenin çorbasını eve götürelim diyor. Ben götürmesi için kapalı kaba çorba koyarken de- çok koy cicianne çok koy diyor. Ve Ciciannesine çekmiş sinemaya ve kitaplara bayılıyor:))
Bu kitabı okudum... Mine söğüt okurken cinlere perilere karışmak her zaman olası... Çok beğendim...

bu kaaaa...

3 Mart 2012 Cumartesi

Ağzında çocukluğunun menekşe şekeri, fındık ağaçlarının dibinden toplayıp solmasınlar diye çay bardağında suya koyduklarının kokusunda hem de...

Aylar önce nette görüp benim de olsa diye hayalini kurduğun kolye boynunda...

Okuduğun kitap çok şık bir kılıfla elinde...(Gamse, benim olsun bu demekte)

Seni tedirgin eden konuyu kafandan atılmış

Sohbetine, bir de kırk yıl hatırı olan bir kahve eklemiş...

Melek kanatlarını omzuna koymuş.


Altı yıl önce bir soba hikayesine gelen yorumla başlayan hikaye bu güne kadar gelmiş...

Üstelik bunların hepsini bir kişi yapmış....


Ataletim canım benim, hayatımızda olduğun için bin teşekkür sana...

1 Mart 2012 Perşembe

bıdı bıdı vıdı vıdı

Dün sabah uyandım ki uuuuu dışarısı kar boran fırtına...Her yer bembeyaz ,lapa lapa kar yağıyor.Kahvaltı için de programım(ız) vardı, Kız Kuleli Kız Kuleli ama malesef hava şartları yüzünden iptal oldu. Kızlar enseyi karartmayın haftaya planı aynen yürürlüğe koyuyorum:))
Buna en çok Gamsegamse sevindi, çünkü dün evdeydi. Hadi birlikte kahvaltı yaparız, evde kız kıza parti yaparız derken, Zuz aradı...Ne yapıyorsun diye, program iptal deyince-aaa, bu gün boşum sana geliyorum o zaman dedi.Açım açım diyerek içeri girdi.Zaten benim de yemek saatim gelmişti. Neyse hadi oturalım dedim. Onların mönüsü şöyle, akşamdan kalan patates kavurmasına(ne yapayım fazla yapmışım)yumurta kırdım, kıymalı börek, ekler, çay...Benimki rokaların üstüne yatırılmış, tavada iki üç cızlatılıp baharatlanmış tavuk parçaları.Zuz dedi ki-iyi de abla, insanın canını istetiyorsun, o tabak öyle olunca tabi herkesin canı ister dedi. Ben de ne bileyim sizin bu gün benim başıma toplanacağınızı, ben kahvaltıya gidecektim, bunu da akşam yemeğim için buzluktan indirmiştim dedim ama gönlüm razı olmadı, kalkıp aynını yaptım onlara da...

Günün geri kalan kısmında Hürriyet gazetesinin internetteki bilgi yarışmasıyla oyalandık.Edebiyat ve sinemada çok iyiyiz ama tarihte çuvalladık.Ben bir ara akşam yemeği için ayrıldım yanlarından bezelye , pilav pişirdim. Kendim içinde, önceki akşam ıspanağı çok çok z yağlı bol soğanlı kavurmuş , bir kısmını yumurtalı yapmıştım. Geri kalanına da, dolapta bir kaseden az kırmızı buğdaydan yapılmış bulgur pilavı vardı. Pilavdan iki üç kaşık alıp tavaya koydum, üstüne de bir kaşık salça ve kırmızı biber koydum , onları bir kaç kez tavada çevirdikten sonra üstüne de o bol soğanlı kavrulmuş ıspanağımı koydum, yine çeviriyorum onları tavada, oh diyorum üstüne de yoğurdumu koyarım misss... O sırada salondan bir ses- abla o kokan yine senin yemeğin mi?)) Neyse zaten fazlaydı akşam kendiminkini aldım , geri kalanını masaya koydum. Kapış kapış yediler çok güzel diye.

Akşam Zuz ile ben Fatmagül izledik. Geri kalan zevat ise yeni başlayan Suskunları izledi. Konusunu dildiğim ve daha önce filmini izlediğim için özellikle ilk bölümü izleyemeyeceğimi söyledim. İşte şu filmden aparılmış dizi...Fakat, kastı çok beğendim. Tiplemeler çok oturmuş. Fatmagül'ün özeti bitene kadar biraz baktık. Bizimkiler ,dizi bittikten sonra, çok güzeldi dediler.
Dizi deyince bana bazen Uzaklardan bazen de çok yakınlardan yazan Uzaklar, çoktandır aklımda olan bir şeyi hatırlatmış. Alemin Kralı diye bir dizi var.İnternette videoları çok dönüyor. Burada ki Kubat isimli karakter, sürekli karısını dövüyor ve bu nasıl sevimli, komik gösterilmeye çalışılıyor şaşarsınız. Cem Yılmaz'ın cips reklamında, dolandırıcıyı sevimli gösteriyor diye reklamın yayından kaldırılmasını isteyen RTÜK sanırım bunu görmüyor. Ya da, bir filmde bir dizide diyelim bir berberi, fırıncıyı, kapıcıyı kötü bir karakter oynasa tüm meslek odaları ayağa kalkıyor da buna kimse bir şey demiyor , şaşılacak şey.

Dünün aksine dışarıda güneş pırıl pırıl... bu günün programında Zuz ile bir kaç işimiz var, bir mor renk tutkunu kadını ziyaret var ve de aile sinema akşamımız var. Sabah sabah film seçtik:))) Çünkü filmler cuma günleri vizyona giriyor. İki film arasında kaldık biri yerli biri yabancı.Sanırım yabancı filme gideceğiz çünkü; koca kişisi yerli filmde oynayan oyuncuyu sevmiyor.

Kitap hala Dağın Sesi...çok da akıcı olmasına rağmen iki gündür doğru dürüst bir okuma seansı yapamadım.

Bu yazı burada bitsin, Zuz'da uyandı artık, programları yürürlüğe koyma zamanıdır:)

İyi bir hafta sonu olsun hepimize

29 Şubat 2012 Çarşamba

Yatak odasına kamp kurdum.Tüm günü boğazıma adadım.

Evde turunç kokusu var...

Yeni tanışılacak yazarlar var ...

Komşuda kitap fuarı olmuş, payıma düşenler var...

Çemberimde Gül Oya; bence tüm zamanların en iyi dizisi...tekrarından, bile aynı tat alınıyor.

Aristo demiş ki -eti ve ekmeği aynı adamdan alma ...annem de bir ekmek noksan al , ekmeği fırından al derdi.

Akşam yemeği için kavrulmuş patetes tavaya yayılacak, yumurtalar için gözler açılacak. umurtaların üstüne birer damla kızdırılmış tereyağ dökülecek ve pişirilecek.Yumurta sarıları kayısı kıvamında kalacak. Ve bundan zinhar yenmeyecek.Patates hala yasak. Onun yerine kendim için ıspanağa yumurta kırılacak. Etli yemek kategorisine girecek yumurtadan dolayı...

DVD oynatıcıyı nereye soktuğu Naziş'e sorulacak.

Bu kadar...

boğazımda düğümlenen

Boğazım yangın yeri, kafam kazan gibi.
Yeşil çayımın içine zencefil ,limon atıyorum. Kekik çayı ile gargara yapıyorum. Annemin tülbentiyle boğaazımı sarıyorum. Olmadı fıs fıs sıkıyorum. Alt tarafı ısıtmaya üşenip buz dolabından soğuk süt içtim bir kaç kez üst üste. Bumudur yani bu mu?

Ne kitap ne film hiç bir aksiyon yok. Dün gece yarım yamalak seksenleri izledim o kadar.Yarına acile iyileşmem gerek.Bu günü buna ayırdım, türlü atraksiyonlar yapıp , boğazım olduğunu unuttuğum günlere dönmem gerek.

28 Şubat 2012 Salı

Zuz'la



Çok beğendiğim bir İSTANBUL videosu bu günün gönderisi...

Kardeş kardeş oturduk evde...Zuz, Gamsegamse'ye kazak örüyor. Ben de yeme içme, tv de izlenecek programları seçme işiyle ilgileniyorum. Üstün Dökmen'in programını izlettirdim önce şimdi de Fırsat ver Aşka adlı filmi izliyoruz moviemax de...

Hava soğuk ve kar yağışlı...

Bu günün de böyle geçsin kayıtlara...

27 Şubat 2012 Pazartesi

Cadde, film, kitap, yağmur falan filan

Başlıktaki caddenin anlamı, cumartesi günü Gamsegamse, Zeya , Ebrucuk ve bendenizin Bağdat Caddesinde gerçekleştirmiş olduğumuz program. Yeni mekanımız olan Zamane Kahvesindeydik. Yedik , içtik bolca sohbet ettik, caddede turladık.Dünya Aktüel kitapevinde kendimizden geçtik. Akşam çayımızı kahvemizi Gloria Jean'sde içtik ve evlerimize dağıldık.İçtiğim zencefilli ve limonlu yeşil çaya bayıldım. Kendim evde de yapacağım bundan sonra.

Gelelim filme...
Fifty fifty-50/50... 27 yaşında radyocu , genç bir adamın kanser olduğunu öğrendikten sonra, hayata karşı duruşu, ailesinin, sevgilisinin, kankasının hatta terapistinin ona yaklaşım şekli komedi-dram şeklinde anlatılmış.Filmde hiç bir abartı, öyle kenar süslemeleri falan yok. Bu kadar mı? yalın anlatılabilir diyorsunuz.Hayatta hiç ummadığımız zamanda istemediğimiz bir şey gelip bizi bulduğunda, bununla nasıl baş edebilirizin cevabı aranmış. Film bana kısa bile geldi, nasıl bittiğini bile anlamadım. Bu filmi izleyin isterim.Aspen Film festivalinde geçen yılın (2011) filmi seçilen , Broadcast’te en başarılı film senaryosu ödülünü alan (2011), müzikal ve komedi gibi ödüllerde de uluslararası alanda ödüller kazanmış ,ortalama izleyici puanı da 10 üzerinden 8 olan bir filmi izlememiş olmak istemezsiniz sanırım.

Şimdi kitap...

Paul Auster'in Kış Günlüğü...
Daha önceki yazılarımda , henüz kitabın başlarındayken; acaba bir yazarın hakkında bilmediğim bir şeyin kalmaması beni nasıl etkiler diye sormuştum.Ama okudukça gördümki; Yazarlığının dışında da çok sevdim Paul Auster'i... O kadar samimi anlatmışki kendini. Ben, kendimi anlatsaydım bu kadar samimi olabilirmiydim bilemem.
Dünyaca ünlü bir yazar da olsan, dünyanın öbür ucunda yaşayan bir ev kadını da annen aklına geldiğinde hissettiğin duygular aynı...Gece uykun bölündüğünde aklına gelenler hep kötü olaylar,taksi ararken senin dışında bir sürü başka taksi bekleyen olunca hissettiğin duygu da hep aynı...İlk gelen taksiyi kapmak.Ve eski günlerin geri gelmesini istemesen de özlediklerin hep aynı...eski telefonların zili, plaklar, siyah beyaz filmler,iki film birden oynatan sinemalar ve 30 yıl dayanan tost makinaları.Bu kitabı okurken kendinize doğru yolculuk yapmak garanti. Paul Auster ömrünün kışının kapısından içeri girerken bize bu yolculuğu hediye etmiş. Umarım ikinci bölümünü de yazma fırsatı bulur.

Hadi cadde, film, kitap tamam da yağmur nerede derseniz ; dışarıda...yani yağmur yağıyor:)

İyi bir hafta olsun hepimiz için .