Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

22 Haziran 2011 Çarşamba

Seher vakti sen tarlaya gelende:))

Sabahın beş buçuğunda gözlerimi açtım... Sanırsınız tarlaya gideceğim...Kendi evimde neyse de, bir yerde misafir olunca zor. Kuzenimde kalırken , tabi ben zırt diye uyanıyorum , Gamse'de gidince onlar uyanana kadar üç dört saat kendi kendime tv izle, Salih'in kitaplığını karıştır, yeşil çay ayap, kahve yap, kahvaltıya kadar az bir şey atıştır gibi etkinliklerle oyaladım kendimi. Allah var, Fato her seferinde beni de uyandır dedi ama olmuyor tabi...Sırf bu yüzden tatillerde otelde kalamayız biz, hep ev tutarız. Çünkü ben sabahın köründe pörtleyip , çayımı , kahvemi içip , evden çıkar , bir sabah turu yaparım... Herkes kalkana kadar , oranın yerel pazarı varsa dolaşırpazarda satılan bazlamadır, gözlemedir, duttur, böğürtlendir alır, sabah yüzüşü yapar öyle dönerim, döneriz. Çünkü aslan koca da bana katılır genelde...Katılmadığı kısım sabah yüzüşüdür. Yürüyüş değil yalnız yüzüş:)) Yalnız bu yaz tatilinde, kızların isteği üzerine değişik bir konsept yaptık. Ben yine bir yer keşfetme peşindeyken onlar Bodrum'u özlediklerini söylediler.Geçen yılki Amasra tatilinin tadı damağımızdayken , yine yeni bir yer keşfi heyecanı içinde ne alternatifler sundum halbuki:)Bodrum'da yaşayan kuzenimin de telkinleriyle bu yaz tatil adresimiz Bodrum ama öncesinde Ordu var.Yeğenimin nişanı var...İlkokul arkadaşaları ile yapılmış bir program var. Dün akşam Ayşegül aradı, geliş tarihimi sordu...

Dün akşam ; Ali Kaptan beni zıvanadan çıkarttı yine... Ay bıktım bu;''' ya benimsin ya toğrağın'' edebiyatından... İnci Hoca'nın ölümünü çok fazla ajite etmemelerini ise takdirle karşıladım... Mete'nin şarkısına bayılıyorum zaten. Necati ile dost olmaları, birlikte şarkı söylemeleri çok iyi bir mesaj olmuş aynı zamanda. Ama en komiği, Aylin'in deniz kıyısında bulduğu yani güya buılduğu çakma deniz yıldızı...Ayol onları nikah şekeri falan yapıyorlar. Bi de misler gibi gıcır gıcır. Sanki çok zordu bir denizyıldızı bulmak. Cunda'da bir liraya satıyorlar. Aslına bakarsanız da satışı yasak.Ama lazım olursa bir daha . ben bizim evde ki denizyıldızını ve hatta denizatını onlara kiralarım.Sanata bir katkımız olsun hesabı...

Dün gece dizimizi izledikten sonra Gamse ile biraz eski resimleri tarama işlemi yaptık. Sonra cozuttuk, çerçevelerdeki resimlere de aynı işlemi yaptık. Şimdi resimleri tekrar çerçevelere koymak var , nasıl üşeniyorum nasıl...(Kareli elbiseli benim..Elimi belime koyuşumdan , karakterimin ip uçlarını vermişim , ta o zamanlar... Elbisem taftadır haberiniz olsun:)) Ortada oturan tombik; bizim Zız... diğer ufaklık da erkek kardeşim Metin) O ^Ordu'da yaşıyor. Arada çaktırmadan yorumlar atar buraya.

Bu gün Zuz gelecek ...göz doktoruna gideceğiz. O'nun henüz haberi yok ama benim O''nunla bir Beşiktaş planım var:))Bir dükkan keşfettim , oraya gitmek istiyorum.Bir elbise bakmam lazım kendime. .Hem biraz Beşiktaş çarşısını gezeriz. Eskiden Beşiktaş pazarına giderdik monunla, cebizmizde bir yol parası kalana kadar alışveriş yapardık.Bir kaç bir şey almak istiyorum. Malum Ordu'ya gideceğiz, arkadaş buluşmaları falan yapacağız.Ay biraz dikkat edeyim, bir kilo bile versem kar diyorum. Sabah sabah, pideverlerin dikkatine diye mail gelmiş. Yuh yani dedim.Hemen sildim

Şimdi bir çay yapayım kendime, biraz da okuma seansı yapayım...

,

21 Haziran 2011 Salı

eve dönüş

Dün akşam itibariyle evdeyiz...Üç gün boyunce ben gezdim tozdum, kuzenlerle... Gamsegamse daha önce de yazdığım gibi , sabah Bilgi Üniversitesinin yolunu tuttu alşam geldi bize katıldı...
Üçüncü gün - Anne sen beni bekleme eve git, ben de okuldan çıkar çıkmaz eve gelirim dedi. Sabah O gittikten sonra Fato ile kahvaltı ettik , öğle saatlerine doğru da ben eve geldim. Çok sıcaktı ama Üsküdar'da motordan inince sanki başka kente gelmiş gibi oldum. Püfür püfür rüzgar, deniz havası...özlemişim köyümü:) Eve gelir gelmez önce bir ferahladım, kendime bi kahve yaptım . Sonra da sıvadım kolları birer tencere etli taze fasulye ve pilav pişirdim. Ev şinanay nanaydı ama hiiç o işe girişmedim. Naziş okuldan geldi sohbet edip, ne yaptık ne eetik diye anlatırken; Gamse arad, Taksimde düştüğünü ve bacağının hemen mosmor olduğunu, ayağının altının uyuşuk gibi olduğunu söyledi. Başımızdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Hemenbir taksiye bin dedim, gelene kadarda yüz kez konuştuk, panikledik . gelir gelmez doktora gittik, filmler çekildi. Neyse kırık yok ama kuvvetli bir darbe olduğu için ağrı sızı fazlaymış. Buz kompresi ve ağrı kesicilerle çözülecek bir olaymış.

Akşam Survivor izledik. Nihat bize bir insana hırsın neler yaptırabileceğinin örneklerini verdi ve aslına bakarsak faydalı oldu. Yani böyle birini görünce bir km uzağa kaçmamız gerektiğni anlattı aslında. Kendisine çok şey borçluyuz bu anlamda. yalnız bu adam seçim propogandaları sırasında burada yoktu da nasıl aynen Başbakanı gibi konuştu helalleşti. yoksa bir format mı? bu...


Kitapta; Paul Auster'in Newyork Üçlemesinin Hayaletler bölümündeyim.Biraz yavaş gittim okuma olayında...

Şimdilik bu kadar bizden haberler...

19 Haziran 2011 Pazar

@ Kurtuluş

İki gündür evde yokuz... Gamzegamse'nin kariyer palnlamasındaki önemli adımlardan birini attığı bu günlerde nyanında yürüyorum... Bilgi Üniversitesine en yakın kuzene konuşlandık:)). O sabah erkenden oraya gidip akşam geliyor. Ben bu fırsattan istifade kuzenlerle birlikte oluyorum... Öğleden sonraları evinde kaldığımız Fato ile Cihangir'e geçiyoruz. Gamse okul çıkışı yanımıza geliyor. Gece geç saatte eve dönüyoruz. Eve dönünce topa Alperen ve Berk'de giriyor. Dün akşam koca salonda beşimiz aynı kanepeye sığışıp resimlere bakmaya çalıştık... sonra garip hallerimizi belgeleme resimleri çektik.
Fato'nun kocası Salih, çok eski sahaf..artık bu işi yapmasa da evde 12 bin ciltlik bir özel kütüphanesi var... Biraz oraya daldım... Bulamadığım kitapları bana da bulması için sipariş verdim. Çok yakında bunları daha düzenli bir hale getirmek için bir yer düzenleyecek. O zaman daha iyi görebğileceğim bu hazineyi...Şu anda düzenleme çalışmaları yaptığı için biraz karışık durumdalar.
Sabah Gamse gittikten sonra , tabi herkes benim gibi erkenci değil uyuyoronlar kalkana kadar kitap okudum, kendime yeşil çay yaptım... Tulum peynirine galete batıra batıra yedim:)) Bu gece de buradayız, yarın akşam işallah maşallah evimize dönüyoruz. Sabahın köründe kocamı aradık Babalar gününü kutladık... Bizim arkamızdan Naziş'de tüymüş evden gece de Zuz'da kalmış. Neyse yerel kutlamaları evde yaparız artık.

Biraz önce Fato bana , sulu köfte yapma işini kakaladı... kendisi de evi topladı... Birazdan Güllü yani Gülden ile buluşmak üzere Taksim'e gideceğiz. Kahvelerimizi içmedik ki, onunla birlikte içelim diye...

17 Haziran 2011 Cuma

akşamlardan cuma

Bu gün ev ev ev dedim ya... Sözümde durdum hatta balıklama daldım eve... Biraz ince iş yaptım... Hani sizden başka hiç kimse asla yapamaz ya öyle işlerden işte... Kocamın giymediği ve atmalara vermelere kıyamadığı yağmurluğunu dıştan görünmeyecek şekillde paketleyip yolladım. Adamda bir depoculuk bir arşivcilik ruhu var şaşrsınız. Geçen yıl bu eskileri atmazssan , eskinin olumsuzluklarını da hep taşırmışsın yaşamında diye bir beylik söz edip, evrak dolabını temizletmiştim: Çıkan kağıtları görseniz şaşrsınız. Bu yılda eskiler çıkamalı ki, yeniler gelmeli sloganıyla yürüyorum üzerine...

Kızlar karneleri verip eve geldiler ve gittiler. Biu akşam ki programım önce TRT1 de oynayan Başrol'de Aşk'ı izlemek sonrası kitaptır, filmdir, çaydır , kahvedir şeklinde olacaktır. Filmimi seçtim. Haziran ayında Moviemeks' Festival'de Ferzan Özpetek filmleri oynuyor onları izliyorum. Bu geceki BİR ÖMÜR YETMEZ. Cahil Periler, Harem Suare ve Serseri Mayınlar bu haftanın filmleriydi. İzlemiştim ama yine zevkle izledim.

Cancan'ı çok özledim. Kaş'da tatildeler. Telefon açıyoruz. Şimdi başkalarına bakıyorum, şimdi makarna yiyorum gibi mazeretlerle telefonda bizi başından savıyor.Geldiklerinde de biz gidiyor olacağız... Bakalım bir görüşme ayarlayabilecekmiyiz o arada...

Akşam yazısı bıurada sona erdi... sonra belki yine uğrarım...

bu gün bu sabah dün

Sadece İstanbul değil, Türkiye'nin her tarafında geç kalan bahar yağmurlarını yaşıyoruz...Bence sakıncası yok... Denize gitmeyecek , güneşlenmeyeceksek sıcak olmasın...gezelim serin serin.... Bu süre giden nemli havanın en güzel etkisi çiçeklere özellikle de sardunyalara oldu. Eskiden Türkiye'de görmediğimiz aşağı doğru sarkarak büyüyen sardunyalar bize Sardunya adasındaymışız gibi bir hava verdi... Gözlerim evlerin balkonlarında , pencerelerinde dolaşıyorum bu nedenle ...öyle güzel ve renkliler ki...

Sürpriz doğum gününün gecesi Zuz'da kaldım... Ertesi gün zaten O'nunla caddede bana elbise bakacaktık. Gece geç saate kadar oturunca , sabah geç kalktık.Bir ara Zuz'un ev işlerini halleden Emine gelince uyandım... balkona çıkıp yeşil çay içtim...gözlüğüm yanımda olmadığı için kitap okuyamadığım için biraz daha uzanayım dedim uyumuşum... Sonra Zuz'la başbaşa kahvaltı ettik ve dışarı çıktık. Malesef benim beğendiğim elbiseleri beni beğenmedi, beni beğenenleri ise ben beğenmedim. Yağmurda başlayınca daha vakit var deyip vaz geçtik.Benim bir tek elbse alacağım günler kendimi kilolu bulmam onun dışında da hiiiç aldırmamam dolayısıyle bu elbise işi biraz uğraştıracak. Çünkü özel bir şey arıyorum. Çünkü yeğenimin nişanında giyeceğim çünkü nişan havuz başında ben olayım yar yar şeklinde olacak, çünkü benim yeğenim benim eski bir arkadaşımın oğluyla nişanlanıyor o yüzden bi sürü eski okul, mahalle arkadaşımız gelecek v.s v.s. Size anlatmayı unuttuğum bir şey var. Naziş'in yıl sonu gösterisine gittiğimde Naziş; anne gel seni bir velimle tanıştıracağım, seninle yaşıt ve Ordu'lu...Tanıştırdığı kişi ile aynı ilk okulda okumuşuz , sınıflarımız karşılıklı... O erkek basket takımında oynamış , ben tab iki kız takımında... ikimizde bando takımındaymışız....Biz erkek basketçilerle birlikte yemek yerdik, çoğu çalışmaları birlikte yürütürdük... Tanıştığım veli, şu anda Türkiye'nin en önemli kurumunun başkanı... Pınar senin mesleğinin adli kısmının başkanı:))) ama ben onu tanımadım heheheh o beni çok iyi tanıdı.... Kafamda öyle bir resim yoktu, zorladım... tüm takımı gözümün önüğne getirdim. Bir sürü ortak arkadaştan konuştuk ama yok , hatırlamadım.... Babasıyla dedemde sıkı arkadaşmış hatta... neyse işte böyle ...ipin ucu kaçtı ben neden bu konuya girmiştim. hah eski arkadaşlardan ....ay ben büyürken onlar yerinde saymamıştır ya :)))Ama gitmeden önce biraz albüm bakarım....

Zuz'dan ayrılıp eve geldiğimde ,haliyle evde kimse yoktu... Canım yemek yapmak istemedi... makarnamız vardı bir de kayısı kompostomuz.... menemen yaptım koca bir tava dolusu.... ama kocam eve gelirken kızarmış tavuk almış ...onu o yüzeden dolaba koydum ...iyiki de yumurtasını kırmmaışım...

Akşam aile boyu Fatmagül izledik... Kerim'in Suçu Ne? olarak sezon finali yaptı... Yatarken biraz kitap okudum... Ebrucuk'un hediyesi ; Evrenden Torpilim Var...95.baskısını yapmış. Bu kitabı Ebru ile çok konuşmuştuk aramızda ama ben bir türlü okuyamamıştım...Çok keyifli başladı...Yoksa ben bireysel gelişim kitaplarını sevmem ama bu çok farklı....Okudukça , konuşuruz hakkında...
Gamse dün akşam çok güzel bir haberle geldi.... Bunu sonraki günlerde paylaşacağım.
Bu günkü programım ev ev ev...

16 Haziran 2011 Perşembe

Sürpriz Doğum Günü partisi

Dün öğleden sonra, Gamze okuldana aradı ve - Anne, arkadaşımın sinema Rex de yapılacak film galasına bileti varmış ama işleri çıkmış ille siz gidin dedi, biletleri bana verdi, dedi.Ama Muhteşem Yüzyıl var dedim ben... Ben bu filmi çok görmek istiyorum hem oyuncular falan da orada olacakmış, ille gidelim deyince peki dedim. Naziş'de hastaydı okula gidememişti, o gelemez diye Teyzemi çağırdım dedi bir de...
Neyse akşam geldi, bana güzel giyin ha, şık bir Gala olacak falan diyo... Akşam skize doğru evden çıktık , Kadıköy'e gittik... Zuz sizi Hümeyra'da oturdum bekliyorum , sinema saatine kadar bir şeyler içeriz demiş. Biz Hümeyra'ya girdik. Zuz oturuyor ama kalabalık bir grupla--aa arkadaşlarına rastlamış galiba dedim ama bir de ne göreyim... Zeya, Ece, Magissa, Ebrucuk bana gülüyorlar ben şaşkın şaşkın -siz de mi galaya gidiyorsunuz diyorum onlar daha çok gülüyor falan. Ben aval aval bakıyorum... Meğer bana sürpriz doğum günü partisi hazırlamışlar... Sonradan Meral' de katıldı bize ve şahane bir gece geçirdik. Muhabbetin ayarı , dozu yoktu doğrusu... Süper süper bir gece oldu... En unutulmaz doğum günlerimden biri oldu...İyiki doğmuşum ve iyi ki sizleri tanımışım... ne büyük bir renk eksik olurdu hayatımdan sizsiz...

Çook ama çok teşekkür ederim hepinize...

15 Haziran 2011 Çarşamba

İLK 10 KİTABIM

SERROSE; Geçenlerde bana ilk 10 kitabımı merak ettiğini söyledi... Ben de tamam bunu blogda yazarım demiştim. Araya bir sürü şey girince biraz uzadı.10 kitap dedim ama ben şin ucunu kaçırınca 16 olmuş;))

İlk 10 kitabımı yazarken anladım ki, böyle bir liste yapmak benim için çok ama çok zor…Bu listeyi yaparken bir çok kitaba haksızlık yaptığımı düşündüm. Mesela Ruhlar Evi, mesela Bir Genç Kız Yetişiyor…Mesela tasvirler içinde boğulduğum Balzac’ın Vadideki Zambak’ı.,Zaide Smith’in İnci Gibi Dişleri, tüm HARUKİ Murakami kitapları ve de özellikle Sahilde Kafka mesela gizli kaçak okuduğum aşkı bilmeden aşk için ağladığım , Kerime Nadir ve Muazzez Tahsin Berkant kitapları. Ah ne kızarlardı bu tür kitaplar okuduğum için dayılarım . Şimdi o kitplar tek tek dizi yaılıyor ve yana yıkıla izliyorlar. Ama ben kesekağıdından tutunda deterjan kutularının üstelerindeki yazıları bile okuyan biri olduğum için ; gıcık kapardım onlara… Ama iyi ki öyle yapmışım. Seçiciliğe böyle ulaştım. Bu yazıyı yazarken sevinerek gördüğüm bir şey de okuma yelpazemin genişliği oldu. Siyaset de okumuşum, mizahta, aşk romanı da afferim bana..SANIRIM İYİ YOLDAYIMJ)
İşte ilk derken ilk 16 olan kitaplarım

1- Sevgili Arsız Ölüm- Latife Tekin’in ilk kitabı…Bu kitabın benim için hikayesi çok uzun… Bir tek, Banu’ya anlatmıştım . Hatta bu kitap sayesinde tanıştık onunla… Kaç kişiye hediye ettiğimi dahi unuttum .Kendimi, Dimitri gibi hissettiğim bir gün geldi bu kitap bana… Denizi olmayan yerde yaşıyordum… İnternet henüz icat bile edilmemiştir belki de… Canım Aysel, bana gönderdiği kitapların içine bir de bunu koymuştu…O gün elime aldım. Ocaktaki yemeğimi karıştırırken , çalan kapıyı açarken bile elimden bırakmadan okudum… Hep Marquez etkisiyle yazıldığı söylendi. falan filan ama ben çok ama çok sevdim…

2-Semerkant… Hayyam’dan , Alamut Kalesine, Hassan Sabbah’a ve Titanik’e kadar uzanan bir hikaye… Bir kitabı iki kez okumam olası değildir ama bunu iki kez okudum. İkinci iki kez okuduğum kitap ise ; Sevgili Arsız Ölümdür…Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk Bölümde Ömer Hayyam’ın , Semerkand’a gelişi ve Rubai’yi yazması…İkinci Bölümde ide ise; Benjamin Omer adındaki bir Ömer Hayyam hayranı bu şaheseri bulmak için birçok zorlu yoldan geçer ve macera kitabın Titanic gemisinde kaybolmasıyla son bulur Bu arada Hasan Sabbah’ın Alamut kalesi ve ilk terör örgütlerinin kurulmasına da tanık olunur. Bu kitabı okumamak bence kayıptır.

3- Divan…Irving Yalom- hasta Psikiyatriste gider peki psikiyatrist nereye…sevgi, hakikat, teori, otorite, benlik, doğruluk, para, statü, kibir, hınç... ve yalan üzerine düşünün de düşünün…Kocasına; ikebena ile derdini anlatmaya çalışan kadına bayılmıştım ben bu kitapta…Bu listeyi yaparken aynı yazarın Nitzche Ağladığında ve Divan arasında karar verememiştim. Sonra Divan dedim….

4-Puslu Kıtalar Atlası…İhsan Oktay Anar benim için çok özel bir yazar .Kitap bir nehir roman tarzında…İçine alıp sizi sürükleyip götürüyor…Kitapta zaman :Osmanlı’nın en parlak dönemleri… mekanlar ise benim en sevdiğim mekanlar. Yazar mekan olarak Osmanlı döneminin en önemli kenti Konstantiniye'yi seçmiş, Galata Kulesi, Fener ve Galata Meyhaneleri Haliç gibi yerlerde dolaşıyorsunuz.Kitabı okuduktan sonra…Düşünürsem varsın…düşünmezsem yoksun lafına benim gibi fazla takılmamanızı öneririm… Bu konuya biraz takılmıştım sonradan da…

5-Bir Düğün Gecesi-Adalet Ağaoğlunun’’ DAR ZAMANLAR’’ Üçlemesinin ikinci ve en başarılı kitabı… Türk edebiyatında Sazlı damın kızı Aysel , Bataklık kızı Aysel den sonra burada bir profösöre Aysel adı vermesiyle bi gündem yapmıştı. İlk yayınlandığında… Bu kitabı okumadan önce Ölmeye Yatmak’ı okursanız… Tanıdıklar arasında hissederseniz kendinizi…Hoşnutsuzlukların, yabancılaşmaların kitabı… O zamanki Türkiye panoraması… Kitaptaki kahramanlardan birinin adını Tezel koyarak ve kitabın başında ölmeyeceksek içelim dedirterek ,Tezer Özlüye de ufak bir gönderme yapmıştır yazar…zengin bir işadamının kızı ve bir generalin oğlunun düğün gecesinde -ki alenen 12Mart'ı çağrıştırmaktadır- cereyan eden olayları,tartışmaları, iç ve dış hesaplaşmalar düğün boyunca sürer gider.…

6-Yüzyıllık Yalnızlık..Gabriel Garcia Marquez… Latin Amerika’da yaşayanlar bu kitabı İncil gibi kabul ederlermiş…Okurken , önceleri dönüp dönüp soy ağacına baktım. Çünkü her doğan çocuğa babasının adı veriliyor:))Ne kadar çabalarsanız çabalayın iisimleri karıştırmamanız mümkün değil. O yüzden bu olaya pek takılmadan okuyun. Okurken ara vermeyin yoksa hiç çıkamazsınız içinden…''dünya daha öylesine çiçegi burnundaydı ki, birçok şeyin adı yoktu ve onlardan bahsederken parmakla göstermek gerekiyordu diye başlar kitap.. özellikle uykusuzluk hastalığına yakalandıklarında eşyaların isimlerini ve ne işe yaradıklarını hatırlamak için eşyaların üzerlerine yapıştırdıkları notlar çok yaratıcı ve dolayısıyla komikti.

7-Loksandra…Bu kitabı bana Magissa hediye etmişti… Loksandra, çok eski İstanbul’lu Çok ortak yönlerimiz vardı… İkimiz de İstanbul’a aşıktık… Loksandra’nın bir sözü nerden ilk on kitabım arasına girdiğini açıklar.’’Mutluluk mu? Hiç aramam, o gelir beni, bulur’’

8-Boyalı Kuş…Boyalı Kuşla aramızda büyülü bir şey oldu… Onu kaybettim ve yıllar sonra bir sahafta karşıma çıktı… Onu gördüm elimi uzattım ve içinde kendi el yazımla , yazdığım notu gördüm…Etkileyici, korkutucu , endişe verici, kışkıtıcı, rahatsız edici bir kitap Boyalı Kuş. Farklı olmayı anlatır. Mesela kitabın adını aldığı bölüm bu hatta… Kuş avcısı, yakaladığı kargayı renk renk boyar… Sarıya kırmızıya, maviye… ve serbest bırakır. Zavallı karga , diğer kargaalrın yanına gittiğinde , kendini onlardan olduğuna inandıramaz ve parçalarlar onu… Yazarı da kitabı kadar marjinal biridir. Kafasına naylon torba geçirerek hayatına son vermiştir.

9-Doğunun Limanları…Okuduğum ilk Amin Maaouluf kitabıydı… Okurken hikayenin güzelliğine çarpıldım… Ve en sevdiğim ilk on kitap arasına girer bu kitap diye ta o zaman söyledim…“Doğunun Limanları” kelime anlamı olarak “Doğunun Merdivenleri” olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı isimdir.

10-Hayatım…Kazım Karabekir Paşanın kendi ağzından anlattığı hayat hikayesi… Okurken anladım ki devlet adamı olmak için ne kadar eğitim alırsan al bir de devlet adamı olarak doğmak gerekiyor. Bir de hayat dersi aldım ve hiç unutmadım. Hangi ortamda nerede olursan ol, kendine için ufacık bir zaman yarat… Çünkü o zaman sen , sen oluyorsun…

11Her gece Josephine: J.Susann… Bir mizah kitabı… Beni okurken çok güldürmüştü … Josephine bir köpeğin adı… Sahipleri olan karıkocanın ona nasıl esir olduklarını, tüm hayatlarını ona göre düzenlemelerinin komik hikayesi. Bu kitabı ancak sahaflarda ve gittigidiyor.com da bulabilirsiniz. Hatta baktım var mı diye… Orta halli durumda ve üç liraya satılıyor:).. ve bir tane varJ) Bir de Nadir Kitap’a bakmanızı öneririm…

Katilini seveceksin… Bayıldığım bir kitaptı… İsrailli yazar Eprahim Kishon’un kitabıdır. Bir ara baş ucumda dururdu. Canım sıkıldıkça, açar bir hikaye okurdum. Gönlünüzü şen edecek bir kitaptır.

12-Bir Pulsıuz Dilekçe…Uğur Mumcu’nun okuduğum ilk kitabıdır. Bu kitabı okuduktam sonra tüm Mumcu külliyatını okumuştum Pulsuz Dilekçede de 12 Mart döneminin ardından gelen ve aslinda onun devamı i olmaya çabalayan Milliyetçi Cephe Rejimnin suçluları ve güçlüleriyle isim isim , tek tek uğraştığı kitap. O zamanın koşullarında okumak çok çok farklıydı…

13-Bir çalgıcın seyehati. Bu kitap hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki… Maalesef artık basılmıyor. Yılllar önce Zuz’a doğum günü hediyesi olarak almak için sahaf sahaf bu kitabı aramıştık ve sonunda Aslan koca bulmuştu… Kitap biz üç kardeşin tüm çocukluğuna eşlik etti. Yazlığa taşınırken bavula konan ilk şeydi. Nereye gitsek bizimle gitti geldi ama sonunda Kumburgazda ki yazlık ev giderken o da gitti…Orada kaldığını anladığımızda hepimiz artık çok uzaklardaydık.

Okurken gülmekten öldüğümüz bir kitaptı. Adeta ezberlemiştik. Okumak istediğimizde herhangi bir yerinden açar okurduk. Alfred Mullerin ve Friedrich Şuller'in maceralarinı…Alman edebiyatına ait, anonim bir eserdi. Ama çok yıllar sonra öğrendim ki; Orhan Kemal bir konuşma sırasında bu kitap için şöyle demiş; kitabın ikinci ve üçüncü baskılarını yapmış olan ikbal kütüphanesi sahibi Hüseyin Kitapçı idi. 1933 yılında kendisiyle bir konuşmamız sırasında, o da bana bu kitabın aslı yoktur. o zamanlar yabancı dilden çevrilen romanlara rağbet fazla olduğu için Mehmet Tevfik Bey bu eseri tercüme imiş gibi yazmıştır demişti.

14-Umut parkı.. Vaz geçilmez klasik yazarım Jane Austen’in bir kitabı. Filmi de kitabı kadar güzeldi. Hiç klasik okumadıysanız ve azcık romantik bir şey okuma isterseniz bu kitabı mutlaka okumalısınız. Ben , Umut Parkını okumadım diyebilen bir gerçek kitap okuyucusu düşünemiyorum bile…

15-Kumral Ada Mavi Tuna…Buket Uzuner ile bu kitapla tanışmıştım. Çok ama çok sevdim. Kitap tavsiyesi isteyenlere hiç çekinmeden önerdim ve çok kişiye hediye ettim. Kitabı okurken her kahraman için – aaa ben bunu tanıyorum diyeceksiniz…

Kitapta ben de en iz bırakan cümleler...

sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim... yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, bir çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen... yanında sonsuz şımarabileceğim ve hala kaybetmekten kormayacağım tek kişi... yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum... sonra daimi hayranım ve tabi dokunulmamış sevgilim... sen benim masumiyetimsin tuna... benim en yakınımsın! aslında belki öbür yarımsın? bütün bunlar ne demek anlıyor musun? hı?

Bu kitap okunduktan yıllar sonra bile akla gelen bir kitap...

16-Fürüzan Parasız Yatılı… Çocuk kitaplarından ilk kez Füruzanla çıktım… Bir hikaye kitabı… Hala tüm hikayeleri aklımda…Hem parasız olmak hem yatılı olmak duygusu…küçük bir kızın dilinden anlatmıştı Fürüzan… İçindeki göçmen hikayeleri, eski evler , eski yaşantılar… Hala bir Fürüzan kitabı okumadıysanız şaşılacak bir durumdur benim için

Not:Yazımı tekrar okurken , katilini seveceksin'in araya karıştığını görünce çok şaşırdım...Kitap sayısı 17 olmuşmuş meğer:)