Evvet yeni bir haftaya daha başlamış bulunuyoruz. hayırlı uğurlu olsunnn. Tabi haftaya başladık ama bu  güne gelene kadar biz ne yaptık ne ettik dimi. Bi onu anlatalım. Salı günü  çıktığım Beyoğlu seferinden sağ salim döndükten sonra  heheheh bu arada az kala motordan ayağım kayıp düşecekken kendimi zor kurtardığımı , arkadan gelen adamın karısına , -valla iyi kurtardı, deyişini size anlatmayı uunutmuşum. Ama ev de   anlatınca kıyametler koptu . Kocam bu - Beyoğlu seferlerinin  bir gün başımıza bir iş çıkaracağını  beyan etti. Biraz da bu yakada gezssem nolurmuş sanki bak bak. Neyse geçti gitti ve ben çarşamba günü zati yine o taraftayım heheheheheh.
Salı günü öle geçince  ben du çarşamba ev de takılayım biraz, kültürel faaliyetler falan yapayım dedim ama o sırada kapı çaldı.  Anköserden - kim o dedim, balkona çık diye bir ses)))). Görümcem- hadi gel biz pazardan geliyos, çay içcez bizde okey mokey oynarız sonra dedi. Yarım saate kadar gelirim dedim.  Gittim . Pazardan aldıklarını gösterdiler - ay bu negüzel şu ne güzel deyince ben-  tüm beğendiklerimi bana hediye ettiler. Size diyorum ben  görümcelerle aynı mahallede oturmak süper bişiiii.  Biz çayımızı falan içip  tam okeye oturduk ki, Gamsegamse aradı, halandayım deyince heyyo deyip  çaya geldi.  Çaydan sonra da Zuz'a gitti yarın sabah onlarla birlikte gelirim diye. Çünkü ertesi günü yani perşembe günü Cancan günü. Perşembe günleri, Gamse'ninde  boş günü olduğu için, Zuz ve Berfu  toplantıları o güne ayarlıyorlar.   Gece Zuz aradı - ablaaaa biz yarın dokuzda bırakıcaz Can'ı , çünkü müşteri erken gelecek, bu demek oluyorki - ablaaaa kahvaltıda yapalım gelince. Sabah kalktım onlara birer kaşarlı tost hazırladım, çay yaptım. Çünkü uzun bir kahvaltıya vakit yoktu. Oh oh geldiler ki, akşamdan  oraya giden Gamsegamse, Cancan, Zuz , Berfu ve Meltem. Tabi bu ekip akşam Can'ı alırken aynı seromoni ile geri  geldi )).
Cuma günü  tüm gün evde biraz okudum biraz film izledim ve kocamın önerisiyle dinlendim .   Cumartesi günü biz daha uyurken  tel çaldı, İlmiyem hadi bana gel dedi.  Kızlar biz de geliriz dediler , programları akşamaymış çünkü. Haydiiii kalktık gittik. Bu yeni evi iyi güzelde İlmiyem pek uzaaa gitti , ama sanıyorum bir seneye kadar falan buradaki evine geri döner. Onlara da uzak geliyormuş çünkü.  Gittik masamız hazırdı. Hatta Naziş resmini çekti ama   bulamadım.
Pazar günü benim zavallı kocam çalışmak zorunda kaldı. Sabah dedim ki  O' na-gel sen kahvaltıyı boş ver , ataların gibi sıcak sıcak besleyici bir çorba iç. İtiraz etmeyince tavuk suyu limonlu karabiberli bir çorba ikram ettim ona ve gitti. Hemen yatağa geri koştum, ama uyku tutmadı. Akşamdan okuyamadığım gazeteleri başucuma getiriyorum yatarken, onları okudum bi fincen çay içtim derken ben   uyumuşum tekrar. Kalkınca kızlarıma güzzel bir kaşarlı patetesli mücverimden yaptım.  Akşama doğru Naziş arkadaşıyla çıkıyordu, ona maçı hatırlattım  o yüzden  Capitole gittiler. Yani görüyosunuz dimi , İstanbul'da yaşarken önceden hava durumunu bilicen  mazallah ya sis bastırdı , vapurlar çalışmadı, maç olunca  özellikle derby maçları  Kadıköy , Mecidiyeköy ve Beşiktaş da program yapmayacan. Sonra özel günleri bilicen  o günlerde nerelerde miting olur nerelerde tören olur , yaaa boru değil bu iş.
Biz de Gamsegamse ile akşama doğru karnımız acıkınca  Bağlarbaşına açılan Şampiyonu ıslatmaya gittik. Ne var ne yok herşeyden yedik. Kokoreç, midte tava, midye dolma.  Ne kadar muzurat varsa yendi anlayacağınız. Ataletim daha iyi bilir bu marmarada çıkan midyelerden ne kadar uzak durulması gerektiğini ama  herzaman deği  yav arada kaçamak niyetine.
  Dün akşam tam kitaplarımı almış, kocam spor programını izlerken ben de biraz okuyayım dedim. Onu sorularımla fıtık ediyorum bazen ama dünkü maçtan sonra spor programı izlemek istemedim doğrusu.  Tam kitaplarımı alıp köşeme kurulacakken  kızlar- anne gel bizle film izle, Oscar aldı 1988  yılın da , bu film  animasyon dalında dediler. Hem de Nazlının örtmenlik yaptığı okul dolayısyla çocuklara anlatıyor böyle şeyleride arada.  Filmin adı Mısır Prensi   Hz Musanın kavmiyle Mısırdan  çıkışını anlatıyor.
 Mısır'ın Firavunlar döneminde Nil nehrinde bir sepetin içinde bulunan çocuk saraya getirilir ve Firavun ailesinin bir ferdi olarak yetiştirilir. Moses (Musa) ailesinin kölelere eziyet ve işkence yapmasına karşıdır ve birgün bir köleye işkence yapan Firavun askerini öldürür ve kaçar . Kaçarken Yahudi halkıyla karşılaşır ve kendisi hakkında gerçekleri öğrenir. Ardından Tanrı'nın sesi onu kavmini kurtaran elçi olarak seçtiğini söyler ve Moses 'ın hayatı tamamen değişir. Bu arada kardeşi Aaron'u (Harun) ve Miriam'ı bulur... Firavun'a halkını bırakması için Tanrının mesajlarını iletir. Ne var ki Firavun her defasında Moses'i reddeder..
Mısır'ın Firavunlar döneminde Nil nehrinde bir sepetin içinde bulunan çocuk saraya getirilir ve Firavun ailesinin bir ferdi olarak yetiştirilir. Moses (Musa) ailesinin kölelere eziyet ve işkence yapmasına karşıdır ve birgün bir köleye işkence yapan Firavun askerini öldürür ve kaçar . Kaçarken Yahudi halkıyla karşılaşır ve kendisi hakkında gerçekleri öğrenir. Ardından Tanrı'nın sesi onu kavmini kurtaran elçi olarak seçtiğini söyler ve Moses 'ın hayatı tamamen değişir. Bu arada kardeşi Aaron'u (Harun) ve Miriam'ı bulur... Firavun'a halkını bırakması için Tanrının mesajlarını iletir. Ne var ki Firavun her defasında Moses'i reddeder..Bir de bu gün izledim bir filmden söz etmek istiyorum. Adı tam da günün bu saatine yakışıyor ve bana da yemek sırasında eşilk etti zaten. Arada böyle eski filmleri izlemekten büyük keyif alıyorum. Bu filmin adı da'' 
Öğleden sonra aşk''. Çevrildiğinde ben bile  doğmamışım anlayın eskiliğini. 1957 yılına ait. Ama o kadar naif bir film ki. İzlerken  keyf alıyorsunuz. Sürekli  peşinde keman grubuyla gezen bi r adam,  çok güzel bir genç kız, elinde sürekli bir çello var. Kanoyla  gölde yapılan gezintiler , o manzaralar. İyi geldi yemeğimi yerken.

 ve film başlarrrrr.