Dışarı çıktığımızda ne tarafa yürüyeceğimize karar veremedik. Sonra bu gün Kuzguncuk pazarı olduğu aklıma geldi...Önce Kuzguncuk'a indik... Herzaman ki yerimizde oturup çaylarımızı içtik, denize ve karşı kıyılara karşı sonra yalılar boyu yürüyüp, korudan yukarıya çıktık...
Bu gün koruya sonbahar daha bi gelmişti... At kestaneleri yerlere dökülmüş, sararan yapraklar havada uçuşuyordu ve güneş ışıkları ancak bu kadar süzülebiliyordu , ağaç dalları arasından...
Burada 1529.resmimi çektirmekten hiç mi hiç sakınmadım kendimi:))
Bizim mahallenin turşucusu...Burası yazın dondurmacı kışın turşucu olur. Kışın geldiğini mahalleli ilk ondan anlar... Vitrini aynen bir mücevherci dükkanı vitrini gibi olur.Bazı turşular sadece dekor amaçlı mesela ananas turşusu gibi.
Pazar çiçek bahçesi gibiydi hatta kırmızı acı biber saksılarını uzaktan çiçek saksısı sandım..
Allttaki resimlerdekiler, kelekler ve kuşburnu.Kelek dediğimiz şey; ham kavun... Niksar'da bunun içini oyup, içini havuç, yeşil biber ve kırmızı biber, maydonoz, kereviz sapından salata yapar içine doldurup, kapağını da kapatıp turşu kurarlar. Kapak oymak için üstten kestiğiniz kısımdan yapılır.Turşu çıkaracağınız zaman bir tane kelek alıp dilimlersiniz. O ne muhteşem tattır o ne muhteşem görüntüdür. Ay ağzım sulandı...
Gördüğünüz o kırmızı meyveler ise... Yaban güllerinin taç yaprakları döküldükten sonra geriye kalan kısmı... Yani kuş burnu... Marmelatı ve bildiğiniz çay yapılan yani. Ama marmelatını yapılırken gördüm bir kaç kez... O ne meşakkatlı bir şey anlatılmaz , yapılırken görülür ve asla denemeye cesaret edilmez. Pişirilir, şekeri katılmadam önce binbir elekten geçer. Sık elek , seyrek elek derlerdi. En son koca koca kazanlarda marmelat haline gelmesi için kaynatılır. Saatlerce kaynar. Karıştıra karıştıra. Ama en sonu şenliktir. Marmelat boşaltılır. Sonra çocuklar kazanın başına geçerler ellerinde kaşıklarla.. Buna tava dibi şenliği denir. Kalan ateşe patatesler, patlıcanlar, biberler atlır , közlenir... Aman Allahım, bizi de çağırırdı gözümün nuru Suzan
Ablacım....Közlenen sebzeleri alır koşa koşa evine çıkardık akşam yemeğine... O gitti gideli bu şenlik de gitti bitti... Sadece anıları kaldı...
Suzan Ablacığım nurlarda uyusun..böyle lezzetli anıları olan biri benim de Ablam olsun isterim. Fotoğraflar nasıl güzeldi Lale. saksıdaki kırmızı biberlerde aklım kaldı, acı yiyemem ama mutfakta dursaydı keşke dedim. Kelek..nasıl severim. Öyle yemesini de, turşusunu da. çocukken evimizin önünde pazar kurulurdu, ben küçük bidonumla su götürürdüm pazarcı Teyze ve Amcalara. onlar da bana kelek ya da yeşil nohut verirlerdi. Sonra annem o hediyeleri aldım diye kızardı. ya sen benim canımı turşu istettin. oysa ben bu sene domates rendesi bile hazırlamadım. bak gördün mü şimdi?
YanıtlaSilneler anlatmışımmm, kafam da turşu gibi ya..ama çok canım istedi napayım.:) sen bahsetmemişsin ama en çok da patlıcan turşusu. :)
YanıtlaSilCanım kelek turşusu istedi ve o kırmızı biberlere bayıldım.
YanıtlaSilVe bir de Suzan ablana rahmet olsun...
Merhaba sevgili Lale..Suzan ablaya Allah rahmet eylesin..
YanıtlaSilİyi ki ben görmemişim bu kırmızı biberleri, vallahi alıverirdim hepsini:) Bayıldım, bayıldım..Bir de turşucu dükkanına..Acaba yine turşucularda turşu suyu satılıyor mudur?Eskiden bardakla satılırdı, alıp içerdik hani..
Sevgilerimle Zehr@
Ne güzel anlattın Lale abla :)
YanıtlaSilKuşburnu çayının hastasıyım. Kışın baş çaylarımdan bir tanesidir kendileri :) Gidenler anıları bırakırlar hediye olarak. Güzeldir ama buruktur da.
Allah Rahmet Eylesin.
o şenlikleri bile yaşamış olmak koskocaman kar bizlere.
YanıtlaSilben de anneannemin bahçesinde kaynayan koca kazanda pişen konserve kavanozlarını hatırlıyorum.
bir de patlıcan turşusu yapardı ki, içini avuç avuç yerdim :)
hıc yemedım kelek tursusundan, merak ettım tadını. carrefourda tursucuda sorayım..
YanıtlaSil