Bu gün kızlar gider gitmez , şöyle bir toparlandım...sonra yattım kitabımı okudum , sonra bir film izledim...
Kitabım çok güzel...Patty Smith'in Çoluk Çocuk adlı kitabı... bununla ilgili epey konuşuruz.
Patti Smith'in çocukluğu hepimizle aynı minvalde başladı...Sonunda bir rock yıldızı olamamış olsam da , dünyanın farklı yörelerinde olsak da, kitap okumaya düşkünlük, hayal kurmalar,ilk kuğu gördüğünde duyulan heyecanlar yoksa benim ki flamingo mu? idi...Ama 17. sayfada ayrıldık, çok çabuk oldu ... Patti Smith daha 16 yaşındayken başını derde sokmaya başladı...Henüz şair ve müzisyene dönüşmedi... Anlatım dili çok hoşuma gitti. Oturduk karşılıklı Patti ile O'anlatıyor hayat hikayesini ve Robert Mapplethorpe'yi...-Kendisi 20. yüzyılın en önemli fotoğrafçılarındandır.Bu yıl ocak ve şubat aylarında Beyoğlu-Mısır Apartmanında resimleri sergilendi..(
© Image by Robert Mapplethorpe © Resim Robert Mapplethorpe
David Hockney, 1976 David Hockney, 1976
Vintage silver gelatin print, edition of 5 Vintage gümüş jelatin baskı, 5 sürümünün
40.7 x 50.8 cm/16 x 20 ins, edition of 5 40.7 x 50.8 cm/16 x 20 eklentileri, 5 baskı)
Gelelim filmime...Filmin adı PRİNSESSA...Kuzey Avrupa sinemasından çok güzel bir örnek...Bir Finlandiya filmi...Not:Filmin hikaayesi gerçek bir hikaye ve şimdi o hastanenin bahçesinde Prenses için dikilen bir heykel var...
Anna Lappailein annesi tarafından istenmeyerek akıl hastanesine yatırılır...Önce doktorlara sessizlik boykotu uygular sonrada birden dili çözülerek kendini prenses ilan eder.Yaşadığı drama karşılık kendine tamamiyle ütopik bir dünya kurar ve hastanenin gözdesi haline gelir.Doktorlar önce müdahale etmeye kalkarlar ama sonra kendileri de bu oyuna dahil olurlar... Müzikler muhteşemdi... hele bir arya vardı ki anlatamam, aradım ama bulamadım hiç bir yerde...Bu filmi mutlaka izleyin dediğim filmler kategorisine koyabilirsiniz...
Bu gece Kadir Gecesiydi malum...Biz de üzerimize düşeni yaptık. Allah hepimizin dualarını ve dileklerini kabul etsin...
ben de kendimi ana kraliçe ilan ettim.. ama prensesten rahat yok ki.. köşeme çekileyim.. demek ki bu prensesden öğreneceklerim var..
YanıtlaSilfin insanı muhteşem sakin ve tatlı bir insan.. sokaklarda birbirine selam veren.. otobüse bindiğinde.. şöforün hoşgeldin dediği inerken güle güle deyip el salladığı / hem de dövmeksizin/.. bir memleket.. benim için cennetimsi bişey olarak kaldı aklımda.. eh onların prensesi de doktoru da ona göre olur.. elbet.. ki zaten hastaneleri de manyak.. doktor bekleme odasında kadar gidip hastayı alıyor.. kol kola geliyorlar muayene odasına.. bi sohbet bi muhabbet.. her hastaya kırkbeş dakka..
eh tabii.. günde çok hasta var dediklerinde "dokuz" hasta bakınca doktor ööle oluyor anacım..
=)
ataletin senin..
kankimmm duaların kabul olsun
YanıtlaSilAllah tekrarına erdirsin
güzel bir bayram programın var duyduğuma göre :)))
kitaplar filmler
biz kısmetse arife günü yolcuyuz
iyi bayramlar
kızlara selamlar
öpüyorum seni
Kitabı gittikçe merak ediyorum. Yine doldu listeler Lale Abla!!!
YanıtlaSilBöyle akıl hastanesinde geçen filmler hep ilgimi çekmiştir. Yazdım bunu da bir kenara.
Kaçık Sanat Tarihi yazılarım Albrecht Dürer'le devam ediyor.
Sevgiler :)
Merhaba,Blogunuza üye olmak istiyorum ama izle kutucuğunu göremedim:(
YanıtlaSilPaatti Smith benim de çok severek okuduğum , duygu yoğunluğu yaladığım bir kitap...Blogumda da yazmıştım...
Birbirimize ulaşmak dileğiyle...
Sevgiler...
Filmi alıyoruz bizde mutlaka izlenecekler listemize sevgili Lale Abla'cım. Fin insanı konusunda pek bilgim yok o yüzden ilk yazılan yorum çok entresan geldi. Sevgiler
YanıtlaSil