Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Mart 2011 Pazar

Bir erik ağacı





Gece çok geç yattık daha doğrusu ben gece çok geç yattım... Zuz ve kızlar taifesi sabah çok erken yattılar diyebiliriz ... Naziş benim gibidir. Saat kaç da yatarsa yatsın gözleri belli bir saatte blink diye açılır. Ben yatak da biraz oyalandım, Zuz'un kitaplığını karıştırdım , kendime çay yaptım... Naziş kahveyi tercih etti. Zuz ve Gamsegamse öğle saatlerinde uyanınca , onlar daha yatakdayken günün planını yaptık ve bi koşu kahvaltımızı hazırladık. Bi koşu dediysem , hiç bir şey savsaklanmadı . Mükellef bir kahvaltı hazırladık... Hatta Annemin mücverinden bile yaptık. Burada defalarca tarifini verdim ama yeni okumaya başlayan arkadaşlara açıklayyım. Kavrulmuş kıyma , incecik doğranış taze soğan , maydonoz tuz , karabiber ve yumurta ile karıştırılıp cosss diye tavaya dökülüp altlı üstlü kızartılır. Neyse ,işte kahvaltımızı yaptık , sokağa çıktık. Soğuk hava hepimizin hoşuna gitti, kendimize geldik ve o sırada bizi bu güzellik karşıladı... gözümüzü gönlümüzü hoş eyledi...Resimde ki erik ağacından söz ettiğimi anlamışsınızdır. .. Caddeye kadar yürüdük, taksiye binip Bahariye'de soluğu adık. Bi kaç mağazaya girip çıktık. En çok boncukçularda oyalandık. Bi sürü ıvır zıvır alındı yine... Yaza hazırlık güneş gözlükleri takıldı çıkarıldı ... Geze dolaşa yeniden acıkıldı bu arada... ne çabuk demeyin saat o arada dört olmuştu... Mercana gittik. Midye dolmaydı, tavaydı , kokoreçdi doyduk gitti. Kahvelerimizi Alkım'da Balzac Cafe veya Kahve Dünyasında içeriz dedik. Kahve Dünyası tıklım tıklımdı. Bu gün zaten Kadıköy 'de iğne atsan yere düşmeyecekti. Neyse Kitap sepetlerini doldurduk Balzac Cafe'de önce bir Beyîn yanında sığınmacı olarak oturduk:)) Sonra bir yer boşaldığını , ilk önce O ' gördü , haber verdi zaten:)) Hem de cam kenarıyıd. Kahvelerimizi neyin söyledik. Gömüldük kitaplarımıza. Ha isterseniz burada yemek de yiyebiliyorsunuz. Kitaplar arasında çok hoş bir atmosfer , bir gün mutlak denemenizi şiddetle öneriyorum.

Ben çayımı içerken , çok dikaktimi çeken bir kitabı happadak okudum. Yani bildiğiniz kitaplardan değil aslında... Çocuklar için alacakaranlık kuşağı... İçinde 13 öykü var... Resimli ve resimlerin altında da iki üç satır yazı. Kitabın adı... Ürkünç Susie...Kitapda ki anneler sarhoş, çocuklar caniden beter... Kedileri köpekleri olmadı anne ve babalarını pişirebiliyorlar...Ama bunlar mizahi biçimde tabi... Siz bunlara gülebiliyorsunuz.
Eğer Edgar Allan Poe ve David Lynch bir kitap için işbirliği yapmış olsaydı, çocukluğun Alacakaranlık Kuşağı'ndan bu çarpık öyküler kadar eğri- büğrü, şeytani, ve sapkınca gülünç bir kitap yapmış olurlardı. Yani eğer kendinizi çığlık atarken bulursanız telaşlanmayın...tabii kahkahadan...öleceğiniz güne kadar...Ki çok yakın olabilir... Anneniz size bu hikayeleri asla anlatmadı. Sizi korkutmak istemedi çünkü.ma Altıkırkbeş sizin anneniz değil.

Akşam yedi buçuk gibi evde olduk. Kızlara hemen fesleğenli makarna yaptım, bize de bir akşam önce pişirdiğim nohutun yanına bir pilav salladım... Zeytinyağlı yer elmamızda vardı. Çok komik ya, Naziş okuldan gelip de yaer elması pişirdiğimi görünce ; şaka herhalde dedi... Okulda da yer elması varmış. Düşünün patataes kabak falan gibi her zaman yenilen bir şey değil , yer elması yani:))

Matmazel Nina çoktan bitti tabi. Yeni kitabım '' Sen Dünyaya Gelmeden'' yazarı...Margaret Mazzantini... Bosna'da yaşanan bir aşk hikayesi... Hakkında konuşmak için çok başlardayım henüz. Ama benden önce iki kişi okudu ... Zeya ve Zuz... ikisi de kitabın sonunda öyle bir hönkürmüşler ki :)) yanlarındaki kişiler kaçmış. Hele Zeya'nın ki uçak da:))) O yüzden kitabın sonuna yaklaşırken yanımda kimsenin olmamasına azami dikkat edeceğim:)
YKY ları Ayşegülleri yeniden bastı. İlk dört sayıyı aldık bu gün...

Bundan sonraki yazımın konusunu belirledim. Aldığım yorumlar nedeniyle.... nasıl bu kadar şeyi yapabiliyorum yani bir arada ve bu arada aç kalmıyoruz mesela ve evi nasıl olup da p.k götürmüyo sorusunun cevabını arayacağız birlikte:)))Ve sonunda hep birlikte , yazacağız, okuyacağız...izleyeceğiz, gezip , tozup , yiyip içip , pişirip taşıracağız. . misafirler ağırlayıp,okeye döneceğz...Yani annemin deyimiyle çıkmadık sırık tepesi, konmadık dere pöçüğü kalmayacak :))Diyet reçetesi gibi bir reçete ile geleceğim pek yakında:)Üstelik bedava...

5 yorum:

  1. Yazının son kısmındaki yazdığınız yazı üzerine (Allah nazardan saklasın) herşeye nasıl yetişebildiğinizi gerçekten ben de merak eder oldum.Benim de yapmak istediğim pek çok şey var ama kimine yetişebiliyorum, kimine yetişemiyorum :(
    Bu işin sırrı ya da harbiden bir reçetesi varsa ilk taliplisi ben olurum vallahi :)

    YanıtlaSil
  2. Yaşasın! Sonunda öğreneceğim.

    YanıtlaSil
  3. :)))) öptüm be lalem...
    asis

    YanıtlaSil
  4. vallahi bravo :) annenizin deyimine de bayıldım yani sevgiler ablam:)) çiçek açmış erik ağacına sevineyim mi bilemedim malum soğuklarda daha kötü olucak meyve verme durumu...

    YanıtlaSil
  5. bu büyük bir sır. biliyorum.
    nilay

    YanıtlaSil

içinizden geldiği gibi yorumlayın ama unutmayın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner:))