Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
15 Aralık 2008 Pazartesi
HOMELESS LERİM
Yok yok bu gün hastalıktan söz etmeyeceğim. Ama çoktandır sözünü etmek isteyip de hep ertelediğim bir konu vardı.Daha önce zeya da yazmıştı bu konuda , ben de ha bu gün ha yarın derken unutmuştum. Bu günlerde de malum hastane dolayısıyla her gün karşıya geçtiğim için ve de Ona her gün rastladığım için yeniden aklıma geldi.
Bahsedeceğim kişi, aslında bir homeless, türkçesi evsiz yani. Ama biz genelde onlara it kopuk veya serseri deriz. Bu bir kadın. Kabataş İskelesi civarı mekanı. Ama yatağı hep aynı yerde serilidir . Sotedir ve rüzgar almaz, yazında güneşten pek etkilenmez. Konumu itibarıyla pasaklı tabi. Kulağında hep dinlediği bir radyosu, kirden artık düğüm düğüm saçları , soğuğa karşı koymak için şimdilerde kat kat ama , yazın pek daha afilliydi. Mutlaka sigarası ağzında. Yazın battaniyesini altına serer. Bacak bacak bacak üstüne atar.Denize karşı sigarasını tüttürür, bir taraftan da kulaklıktan gelen radyosunun sesine bacaklarıyla , ayaklarıyla tempo tutar. Bazen yanına yatasım , bacak bacak üztüne atıp bir sigara da benim tüttüresim gelir. Bu aldırmazlığı , hayata bu duruşu ona hangi olay vermiştir hep merak ederimde soramam tabi.
İkinci Homelessim bir erkek. Beyoğlunda Ağa Camii dış duvarının dibindedir mekanı. Bir trafo kulubesini kendine siper eder. Hani şu üzerinde kuru kafa olan gri dolap gibi şeyler var ya onlardan biri işte. Kocaman kırmızı bir battaniyesi var. Onunda elinde hep sigarası ve duvara askıyla taktığı takım elbisesi imajı. . Hep oradadır. Bazen öyle bir horlarki, sanırsınız kuş tüyü yataklarda yatar. Ben oradan geçerken kafamı uzatır oramı diye bakarım görünce rahatlarım. Soğuk havalarda belediye topluyrmuş ama onlar hava açınca hemen aynı yerlerine koşuyorlar.Çoğu kişi bu yaşamın bir tercih olduğunu söylüyor. Ama bu tercihe insanı iten nedeni inceleme anlatma işinin içinden ancak atalet çıkar. Valla ben bu topı ona attım. Şu okulların açılma şeysini bir atlatsın evelallah çıkar bu işin içinden. Benim ulaştığım bir bilgi ABD de dekilerle ilgili; Baskan Reegan zamaninda akil hastalarina getirilen bir takim medical kisitlamalar yuzunden calisabilecek, para kazanabilecek durumda olamayan bir cok insan kendini hastaneler yerine sokaklarda buldu, ve bu sebepten ozellikle buyuk sehirlerde evsiz oraninda inanilmaz bir artis oldu.
Bir de Kaş da rastladığım biri var. Bu onlardan çok farklı. O da bir kadın. Kısacık saçları , çok güzel bir yüzü var. Bir ayağı hafifi sakat. Dikkat edilmezse belli de olmuyor. Yazın o sıcağında elinde kalın bir erkek paltosu, sokağın köşesinde durur. Hep yola bakar. Birini bekliyor diye fikir yürttük hep. Geceleri biz ailece yemekten , eğlenceden , ya da kumsaldan dönerken onu her görüşümde hep düğümlendim. Gülüyorsam gülüşüm dondu kaldı, konuşuyorsan kelimeler boğazıma dizildi.
Çocukluğumda ki Ordu'dan tiplemelerim var bunlara ek bir de. . Bunlar evsiz değil, hatta durumları fena da değil. İlki anne kız. Ordulular onlara Şirbanla Miriban der. Uzun saçları iki yandan örgülü, kırmızı rujlu, mavi farlı. Kıpkırmızı alıklı makyajlıdırlar hep. Kıyafetleri danteller , fistolar , hep abartılı. Garip şapkaları da cabası. Hep kolkola gezerler, kimseyle konuşmazlar. Kimse ne oldukları kim olduklarını bilmez. Sanırsınız öylece gökten indiler Ordu'ya. İkincisinin adını hatırlayanadım. Bu da çok ağır makyajlı , hep renkli boncuklar takar. Ama herkesi tanır, sohbet eder. Çok gençken kocası aldatmış, sonrada bırakıp gitmiş. Mahalleye geldi mi, hemen yanına koşardık. Kızmazdı bize hiç.
Ben bunları bu gün niye yazdım . Bilmiyorum valla, idare edin işte
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Beni de çok etkileyen insanlar evsizler,hep dikkatimi çeker.Nasıl zor bir yaşamdır bu sokaklarda,ben de sizin gibi merak ederim,nasıl bir hayat yaşadılar neden bu haldeler diye.Çok yaşlıları da var gördüğüm,vücutları o koşullara nasıl dayanır da ayakta kalırlar bilmem,biz ikide bir grip nezle olurken konforlu evlerimizde hem de.
YanıtlaSilÇok hazin aslında.
hep de süper bi öyküleri vardır..
YanıtlaSilşehir efsanesi tadında..
işte uçak
mühendisiymiş de.. şundan düşmüş sokaklara.. gibi..
da.
akli denge işte
her zaman terazi basmıyor doğru tartıyı..
obsesif kompülsifler genellikle bunlar.. bildiğim..
eve sığamayanlar..
ama bi tazeleriz bakalım bilgimizi..
atalet..
çok güzel bir anlatıydı abla.. ne demeli ki şimdi bilemiyorum...
YanıtlaSilcadde de bir kadın vardı geçen sene hamileydi hem de Boynerin önünde bütün gün oturur sonra da arka sokaktaki apartmanların birinin içinde uyurdu.
YanıtlaSilben çocuğuna çok acırdım nasıl doğuracak diye, sonra yok oldu ortalıktan.
Senin ordudakilere bizim burada Deli saraylılar denir. ben küçükken takıp takkıştırınca Deli saraylı derdi annemler onlara benzetme yapıp :):):)
Öpüyorum seniii
Bizim burda da vardı iki tane ama birini göreyorum uzun zamandır nedense kaptan diyorlar ona mavi gözlü sevimli suratlı ben onun hikayesini soruşturmuştum :) Aşktan olmuş ailesi varmış bulup götürüyorlarmış bir zaman sonra yine kaçıyor bana sakız vermişti bir kere :)
YanıtlaSilBir taneside yakışıklıymış aslında hep kendi kendine konuşuyor atmde uyuyor camı tıklatınca çıkıyor :)
Bu ara iyice kafayı yemiş geçenlerde kızların arkasında elini popoları hizasında avuçlayacakmış gibi elleri açık peşlerinden gidiyordu ama birşey yapmıyordu ama komikti hehh heee
Laleemmm öptüümmmm
okuduğun kitaplara baktım ....Olasılıksızı nasıl buldun ben beğenmiştim de :))
YanıtlaSilBir de ye sev dua et nasıl merak ettiğim bir kitap....
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu konuyu iyi ki yazdın Lale abla. Çünkü "aman işte deli" "ay dokunma pistir", "ona bakma saldırır" diyenlerin aksine fark edilmek istenmeyeni fark ettiğin için asıl teşekkür benden sana. Onlar nasıl bu hale geldiler, kaçımızın payı var onların bu hallerinde diye düşünmek dururken pistir, hastalıklıdır demek kolay olandır tabi. Uğraşmaz kimse onlarla ama onlar sokaklarda ne kadar fazla iseler toplum dönüp dönüp kendine bakmalıdır. Bu gibi durumlarda hayretle bakılan onlar değil toplumun ta kendisi olmalıdır. Bir de Türkiye'nin bunun yanısıra sokak hayvanı gerçeği vardır ki kimse üzerinde durmaya tenezzül bile etmez. Çünkü o birilerinin uğraşacak daha önemli mevzuları vardır.
YanıtlaSilbu yazı bana cok dokundu ya:(
YanıtlaSilbende onlardan biri olmak istiyorum :( zaman zaman gerçekten. acınısı bulmuyorum sadece kadın olanların taciz edilmesine çok öfkeleniyorum. aysel vardı benim çocukluğumda bizim evin orda.. aklıma geldi bak işte..
YanıtlaSilsevgiler..
kankiiiii
YanıtlaSilhaklısın içini acıtıyorinsanın bu insanlar
her yerde vardır değil mi
nedir hikayeleri hep merak ederim,
istemezler mi onlar da normal bir hayat yaşamak
onları görünce kötü olurum
hele de bu soğuk havalarda acırım onlara
hele de minik çocuklarına
(enişte nasıl oldu, inşallah daha iyiydir)
Selam canım
YanıtlaSilhastanız nasıl oldu
evet bu insanlar hep benim içimi acıtmıştır merakda ederim neden bu hallare nasıl düştüler gibilerinden,
İstanbula oğlumun final dönemimde gelmeyi düşünüyorum,görüşelim sevgiler.
hamdiye filiz
benim de çok ilgimi çekiyor evsizler. insanın sokakta yaşayı tercih etmesinin bir sebebi olmalı mutlaka. hep merak etmişimdir bunu.
YanıtlaSilankarada ogrenciyken bizim de vardı böyle bir evsiz tarif senin kadınla aynı, elinde sigara afilli duruşlar bir de inanılmaz bir gurur. kesinlikle para kabul etmezdi ne yer ne içer bilmem sigara verince kabul ederdi ama, dediklerine gore zamanın iyi ailelerinden birinin de kızıymış ustelik, hayat işte..
YanıtlaSil