Bayramın üçüncü günü , çalan telefonlarla uyandık. Her ne kadar kutlama telefonları olsa bile telefon çalışı ile uyanmak hiç hoş değil. Niyeyse kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpıyor...Hadi kalktık , bari kahvaltı yapalım dedim... Önce kendi yeşil çayımı yaptım, sonra da kahvaltı için çay suyumu koydum.Kocam gitti, simit ve kıymalı kol böreği aldı. Ben de o gelene kadar kahvaltımızı hazırladım. Arefe günü, dolapta bir sürü domates ve biberin olduğunu görünce tatil boyu yenir diyerek kahvaltılık acılı sos yapmıştım. Gerçektende kaç gündür en favori kahvaltılığımız oldu....
Kahvaltı sonrası, Naziş ile uzun amandır vizyona girmesini beklediğimiz '' Bulut Atlası''nı izlemek için sinemaya gittik.Biletlerimizi aldık ve sinema saatine kadar Kitchenette'nin terasında oturduk, çaylarımızı alıp kitap okuduk, sohbet ettik.
Film, David Mithcel'in aynı adlı kitabından sinemaya uyarlandı.

1850 yılında pasifikte bir gemide başlayıp 2144 yılına uzanan , dramatik, gizemli, komik, trajik ve bir bilimkurgu filmi... Sanırım tam bir'' ya sev ya da nefret et '' filmi olacaktır. Eğer reankarnasyona ilgi duyuyorsanız tam da size göre bir film bu...Üç saatlik filmin sonunda tam altı film izlemiş gibi oluyorsunuz.Filme gitmeden önce ya kitabı da okuyun ya da Naziş'i de yanınızda götürün. Kendisi tam bir ''Bulut Atlası'' izleme rehberi... Gelince bana öyle şeyler anlattı ki, ben filmi izlemedim mi? acaba dedim. Film konusunda eleştirmenler de ikiye ayrılmış sirk diyenler de var bu film nasıl yapılır diyenler de... Bu konunun dışında kalmak istemiyorsanız izleyin.
Her yerde bizi bir antikalık bulur ya, film izlerken de en ilginç sinema izleyicisi bizim sıranın başında oturuyordu. Yalnız izlemeye gelmiş bir adam... Filmin ortasında telefonu çaldı, açtı...sanırsınız evden konuşuyor... Telefonda konuştuğu kimse artık onun yedi sülalesinin bayramını tek tek kutladı ve selam söyledi... Ön sıradan biri, bizden de selam söyle diye bağırınca tüm salon koptu... film arasında bu, başka birini aradı ve evdeyim dedi, yarıldık gülmekten...
Sinema çıkışı Naziş'le D&R a uğradık sonra eve geldik.
Akşam yemeğinden sonra kocamla ben kocamın yeğenigillere gittik, görümcegiller de geldi:)) Erkek tayfası, Galatasaray maçını izledi, kadın tayfası okey oynadık, genç kesim de bize çay kahve taşıdı...Kendi aralarında onlar da pek eğlendiler...
Böyle işte, bayramın üçüncü gününü de devirdik...
Bak bu saat bu saat seni okudum. Ben de yarıldım sinema macerasına bir de her yerde bi antikalık bizi bulur demene çünkü ben bugün bu lafı hiç yoksa beş kere söyledim ;-))))
YanıtlaSilBiliyorsun mu Abliş, ben nerdeyse bir haftadır sabah kalkıp yeşil çay demliyorum da içiyorum ;-) Özentiyim galiba ;-) Her bardakta sana da laf atıyorum hem içimden.
Güzel bir dördüncü güne uyan inşallah.
Öptüm...
Bu filmin kitabı bende var. Cihangir'de bir Kafe'de sahibi cici bir genç hanım bana hediye etti :) henüz okumadım. Bize kar yağdı ve hala yağıyor. Sinemada ki adam tam pişkinmiş :)) İyi pazarlar, öptümmmm.
YanıtlaSilDemek filmle ilgili düşüncelerin böyle Lale abla, biraz arada kalınmış gibi...Bakalım ben de izlemek istiyorum ama sanki çok da sevmeyecekmişim gibi:(
YanıtlaSilBen de Gergedan Mevsimi'ne gittim, beğendim filmi, sen de görünce habrleşiriz:)
İyi geceler...
sevgili laleninbahcesi,
YanıtlaSilçok merak ediyorum bu filmi!
bu arada blogunu izlemeya almayı beceremedim?!
Ezgi boşver ya izlemeye almak önemli değil, benim de izleme listem yok zaten:) Arada canın istedikçe, aklına geldikçe bakarsın...Ya da benim gibi tasarımlar kısmından bir liste oluşturabilirsin. Ben arkadaşlarımı öyle takip ediyorum.
YanıtlaSilFilme gitmden önce mutlaka bir ön araştırma yap, karakterler ve reankarnasyon hakkında...
Sevgilerimle