Haftasonunu gündüzleri evde akşamları dışarda geçirdik. Ama artık , İstanbul'u gündüz gözüyle görmeyi özledim doğrusu... Sonbaharı dört gözle bekliyorum. Hava serinlesin, beklediğim filmler vizyona girsin, festivaller başlasın, yeni sergiler gelsin, yeni yerler keşfetmeye kaldığımız yerden devam edelim istiyorum.
Cumartesi günü akşamı Kadıköy'de Seyhan Müzik'in terasındaydık. Tarihi Yarımada, ve Haydarpaşa'ya karşı karşı oturduk. Burada gün batımı çok güzel oluyormuş. Malesef ki yeni keşettik , Kadıköy'ün göbeğindeki bu yeri.Starbucks'un hemen yanında ki Seyhan Müzik ve Kitapevinin içinden girip asansörle en üst kata çıkın.Ve seyreyleyin İstanbul'u...(Kadıköy meydan ve karşı kıyılar)
Pazar günü ise yine akşama kadar evde takılıp akşam yemeği için ''Tarihi Beylerbeyi Balıkçısı''na gittik.Aşırı kalabalıktı. Bizim masa doluydu tabi:))Yalnız aşırı kalabalığın verdiği bir pejmürdelik vardı.Yan masada iki kız, yabancı bir arkadaşlarını getirmişlerdi, balıklarının üstüne istedikleri fırın helva kömür olarak geldi önlerine kondu. Abi yaktın yaktın niye servis edersin. Bizim levrekler süperdi ama Naziş, karides güvecini beğenmeyip geri gönderdi.Yemekten sonra çarşıda İskelede biraz gezinip eve geldik.
Bu hafta sonunun kitabı ''İtalyan Düğünü'' idi. Pek keyifli bir okuma serüveni oldu. İç içe giren iki hikayeyi çok beğendim. Ve bundan da bir film senaryosu çıkar dedim. Pieta, Penolope Cruz olsun,Beppi'nin gençliğini de, bizim Mehmet Günsur oynasın:))Kitapta ayrıca bir yemek pişirme serüveni de var ve bazı bölümlerin başında veya sonunda da yemek tarifleri var. En çok da yemek tariflerinin altında ki notlar eğlendirdi beni. Mesela Pieta'nın yaptığı bir makarnanın tarifinin altında; Beppi'nin çok güzel bir sos Pieta ama bu restoran bana ait olduğu müddetçe bunu mönüye koydurmam notu gibi... Halbuki sos tenceresinin dibini ekmekle sıyırmıştı...Ya da Beppi'nin permasanlı patlıcan tarfinin altına Addolorata'nın - Baba , bu yazdığın tarife inanamıyorum, kolestrolün yüksekliğine şaşmamak gerek, yazması gibi... İngiltere'den İtalya'ya uzanan bu hikayeyi , hikayeleri seveceksiniz eminim.
Bugün sözünü edeceğim film ise Tapas...Hayatın Lezzeti... Tapas; İspanyol mezelerine verilen ortak ad. Filme bu isim bence çok yakışmıştı...Film aynı bir meze sofrası gibi çünkü. İç içe geçmiş beş hikaye var.İspanyanın Oscarı olarak kabul edılen Goya Ödüllerinde en ıyı yonetmen ve en ıyı yardımcı kadın oyuncu ödüllerini almış.
Filmin senaryosunu birlikte yazıp, birlikte yöneten José Corbacho ve Juan Cruz, Tapas’ı şöyle anlatmış: “Komşularımızın hatta iş arkadaşlarımızın ne yaşadığını asla bilmiyoruz. Bu toplumda herkes bir şeyler saklıyor, karakterlerimiz gibi. Filmin adı da buradan geliyor ; İspanyolca’da ‘tapas’ geleneksel bir yemek türü, bir meze. Sözcüğün fiil hali olan ‘tapar’, kapamak, içimize kapanmak, saklamak anlamına geliyor. Film sıradan insanların başına gelen küçük olayları anlatıyor.”
E benden bu kadar filmi izleyip izlememeye karar vermek, kitabı okuyup okumamaya karar vermek Size kalmış.
Yine çok faideli:) bir yazının sonuna geldik. Bir mekan önerdik, adresini verdik hatta, bir kitap ve bir film tanıtımı da yaptık. Anam daha ne olsun.
Bugün bizim pazarımız, eğer şu İtalyan domatesi denilen sivri domateslerden varsa biraz alıp rendeleyip dondurucuya koyacağım. Çiğdem, domatesli pilav ve şehriye çorbası için süpperrr oluyor dedi. Sanırım sos için de kullanabilirim. Bu akşamın yemeğini dünden yapmıştım, yemeğe gidiyoruz diye boş durmadık dün yani anlayacağınız. Karışık biber, kabak dolması, zeytinyağlı taze fasulye ve düğün çorbası pişti. Kabakların içini oyunca çıkan kısımlarının üstüne biraz domates doğradım, iki diş sarımsak , biraz da esmer bulgur ve de azcık zeytinyağ ile pişirip kendime bu öğlen için diyet yemeği çıkardım. Azcık da kırmızı pul biber dökerim yerken de yoğurt koyarım üstüne misss. Aynı işlemi patlıcan dolması yaparken , çıkan kısımla da yapabilirsiniz. Hiçbir şey ziyan olmamalı unutmayın.
E'hadi gidem ben artık.Ay gitmeden bir de hava durumu vereyim. Bu akşam geç vakitte yağmur başlayacakmış ondan sonra da 12 derece birden düşecekmiş, sıcaklık. Bekle beni Kız Kulesi, martılar, karabataklar, dalgalar kitabımı alıp geliyorummm....
faideli bilgiler için teşekkürler ;)
YanıtlaSilsize imreniyordum bu buzdolabına kışlık hazırlama olayına..sağolsun annem canıma okudu haftasonu , iyi de oldu :)
domatesler çorba için harika oluyor deneyin ;)
Hadi bakalım kolay gelsin ve de sefan olsun :)
YanıtlaSilGerçekten çok faideli bir yazı olmuş, harikasın yine Lale ablam:))
YanıtlaSilFilme, kitaba, geziye, ailesine zaman ayırıp araya bir de dolma yapan tek kadın sensin herhalde:))))Maşallah, Maşallah!!!öptüm seni...
Havalar serinlese de biraz kendimize gelsek ve tabi bir araya gelip camları buhardan ıslanmış kitap kafe'lerde buluşsak kelimeler arasında kaybolsak:)
çok faideli bir yazı oldu cidden. kitaba ben de bayılmıştım. hava durumuda iyi oldu yarına kalın giyineyim üşümeyeyim :)
YanıtlaSilöpüyorum
Gerçekten faideli bir yazı olmuş Lale'cim, kitap sanırım yaz kitabı,çok beceriklisin bu arada; senin yarın kadar olabilsem yeter de artar bana, ama nerdee???
YanıtlaSilyağmurlar başladı sanırım, bizim buralara da geldi oysa havuz plan yapmıştım 30 ağustosa:(
YanıtlaSilKitabı ve seyhan müzik terasını not aldım, teşekkürler
lalecim ya bayılıyorum sana blog okumadan bir günüm geçmiyo
YanıtlaSilseni kendimde buluyorum bazen
sevgielr ışıl
Ohh ne güzel bir haftasonu olmuş. Domatesleri buzluğa atmak gerçekten çok iyi oluyor.
YanıtlaSilAnnemler de Ortaca'dan getiriyorlar ve bende hemen rondadan geçirip doğru buzluğa atıyorum. :)
Bu arada bende bir kaç kez gittimm Seyhan cafeye fakat servisini hiç beğenmedim/k.
Bir Kadıköy gezinizde kahve içelim derim, siz ne dersiniz Lale Abla. :))
Gülşah neden olmasın. Havalarda serinliyor.Senin için uygun bir günü programlayalım...
YanıtlaSilEv de olduğumdan sonbahar mevsimine de az zaman kalmışken uygun bir zaman da görüşmek üzere.
YanıtlaSilfilmi burda görüp izledim iyikide izlemişim. blogunuzu seviyorum:)
YanıtlaSil