Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Haziran 2012 Pazartesi

filmdir kitaptır, bendir sendir odur budur


Pazartesi bizim evin en yoğun günü... Bayram temizliği kıvamında temizlik yapılır,Pazardan taze sebze alış verişi yapılır. Taze taze pişirilir ve yorgunluktan ölünür.Bugün de bu aynen böyle oldu.
Neyse bu sıkıcı işleri bırakalım. Gelelim filmlere kitaplara.

Bugünün sabah sabah filmini izlenesi filmler kategorisine koydum.Ve böylece nur topu gibi bir kategorimiz daha oldu...Tahran film festivalinde, izleyici oylarıyla ödül almış ve İran'ı ikiye bölmüş olan; Marmoulak... Anlamı kertenkele... Film gösterime girdiğinde ikiye bölünenlerden,bir taraf mollalar ile dalga geçildiğini iddia atmiş , gösterilmesi yasaklansın demiş diğer kısım ise, gerçekte molla olmayan ama öyle davrananlar için uyarı niteliğinde olduğunu söylemiş. Velhasılıkerem ben izledim beğendim. Hatta çok güldüm. Aziz Nesin Haikayeleri ve Şener Şen filmleri tadında...

Kitaplara gelelim şimdi.Hafta sonunun ilk kitabı Güneşin Kızları idi... Uluslar arası kadın ticaretinin boyutunu göstermek için proje kapsamında yazılmış bir kurgu roman...Kitapta en ilgimi çeken kısım Bedia Kızları ile ilgili bölümdü...Bedia adlı topluluğun, sırf fuhuş için yetiştirilen kızlarına verilen ad. Bu topluluk da erkek çocuk değil, kız çocuk daha makbul sayılıyor ve daha 1o yaşlarından itibaren kendi aileleri tarafından fuhuş yaptırılıyormuş.

İkinci hafta sonu kitabım; Esra Kalkavan'ın ''Ayna'' adlı kitabı...Sadece gözbebeğinin görülebildiği küçük bir aynadan göz bebeğinin içine bakmak, yani kendi içine bakmak... İstanbul-Paris arası gidip gelen bir hikaye...Çok akıcı bir dille yazılmış. Esra Kalkavan hiç tanımadığım bir yazardı ama akıcı yazı dilini sevdim. Kitabı okurken Nermin Bezmen havası yakaladım dersem kitap hakkında daha iyi fikir sahibi olabilirsiniz.


Arka kapak yazısı

Ayna Aynı şehirde aşka kavuşan üç arkadaşın, şaşırtan, tutku dolu, benzersiz aşkı! Mutluluğu katayan aşk şehri Paris! Bir ilk roman için kusursuz denebilecek kurgusuyla Esra Kalkavan, okurlarını Pariste Seine Nehrine, Eyfel Kulesine, Ritz Parise götürüyor. Kendinizi şehrin sokaklarında dolaşır gibi hissedeceğiniz romanda yakalanan aşklar, kaybedilen aşklar kadar tutkulu! Verandanın tahta sütunlarında bulunan Hint esntili süslemedeki kırık aynalardan yansıyan güneş birden gözünü aldı. Direğe iyice yaklaştı, ayna zaten gözbebeğini görebileceği kadar küçüktü. Çocukluğundan gelen alışkanlıkla gözbebeğine odaklandı ve orada bulduğu Tanrıya şükretti. Her seferinde olduğu gibi içi umut dolmuştu, umutla birlikte güven hissi gelişiyor ve Müge değiştiğini hissediyordu.



Ve geçen hafta biten 1Q84... Haruki Murakami'nin dört gözle beklediğim kitabı... Bir Murakami kitabı okuduğumu yine hep hissettim. Müzikler , kediler yine var... Alttan alta çalan Janacek'in Sinfoniettası..kediler şehri ama yine de bir Sahilde Kafka , Zemberek Kuşunun Güncesi, Haşlanmış Harikalar Diyarı tadını bulamadım. Bu; bu kitabın en gerçek yanıydı bence...Paralel evren, Haruki Murakami için çok zayıf bir konuydu çünkü bu konuda defalara yazıldı, filmleri çevrildi.Bu konuda en sevdiğim film ''Göl Evi'' dir mesela...Sonny-Cher şarkılarını bu vesileyle yeniden hatırladım, siyah beyaz film yıllarında izlediğimi Raquel Welch'li Şahane Yolculuk filmini de aynı zamanda... Zaten ara ara okudukça yazmışım, sözün özü, kitap güzeldi ama en şahane Murakami kitabı değildi. Kitap üç bölümden oluştuğuna göre üç cilt olarak basılabilirdi.Acaba dedim Japonya'sa Zelkova ağacı dışında başka bir ğaç yok mu? en az 10 sayfada bir Zelkova ağacı geçti konunun içinde.Ve sanki devamı gelecekmiş gibi bitti kitap. Haruki Murakami, kitaplarında hiçbir karanlık nokta bırakmaz burada cevaplanamayan bir sürü soru kaldı, mesela Amaome neden terketmişti ailesini gibi.


Wirginia Woolf''a sık sık teşekkür ediyorum içimden... Bana '' Kendime ait bir Oda'' fikrini verdiği için değil, olması gerektiğini söylediği için. Burası evin içinde kendime kaçış noktası gibi oldu. Uykum kaçtığında, kalkıp sessizce oraya süzülmek müthiş bir keyif. Bu keyfin peşinde olanlar da yok değil tabi. Mesela Gamsegamse, okuldan gelince, yemek tabağını eline alıp ben plaja gidiyorum diyor:)) Ayaklarını uzatıp, laptopunu da kucağına alıyor oh, ben de alık alık bakakalıyorum...

Benden bu kadar şimdilik.


düzenleme...
Bugünlerde İstanbulda ki rüzgarın adı, bir takım yıldızının da adı olan Ülker Fırtınasıymış. Aslında 12 haziranda dinermiş ama bu yıl uzun sürmüş. Denizde olduğu kadar insanlarda da duygusal fırtınalara neden olurmuş. Sabri Ülker, okuduğu Ülker Fırtınası adlı romandan etkilenip soyadını değiştirip Ülker yapmış ve Ülker Fırtınasının olduğu gün vefat etmiş...

4 yorum:

  1. Şu senin oda kaç kişi alıyor. Bende sıkışsam diyorum bir köşeye:))

    YanıtlaSil
  2. Offf kafam karıştı 1Q84'ü ertelesem mi biraz? Okunacak o kadar çok kitap var ki Lale'cim :)

    YanıtlaSil
  3. 1Q84 ile ilgili yorumunuzu bekliyordum.Okunacaklar arasında ama gözümde büyüyor.Dediğiniz gibi 3 cilt olabilirmiş.. Okuma odanızı görmüş ve çok sevmiştim :) Benim de ailece oturduğumuz salonda bir köşem var tek koltuk ,lambam kitaplarım :)keyifli okumalar.

    YanıtlaSil
  4. Kendine ait bir odayı yeni bitirdim ama pek haz etmedim... Sade adı güzel.

    Sabri Ülker için de çok şaşırdım. Soyadını değiştirmesine ölüm zamanının denkliğine filan. Hafta sonu bir adam anlatıyordu, isimler hayatımızda çok etkiliymiş, hatta kızlarının isimlerini filan sonradan değiştirmiş. Demek ki var adamın bir bildiği: )

    Yorgunluğuna değsin, plajda kahve ısmarlıyorum sana: )

    YanıtlaSil

içinizden geldiği gibi yorumlayın ama unutmayın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner:))