Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
17 Aralık 2010 Cuma
BAL'lı yazı
Bu günün filmi çoktandır izlemek istediğim BAL'dı...Hıncal Uluç Türk Sinemasını iki bölüme ayırmıştı Baldan önce Baldan sonra diye... o sözü duyunca hemen izlemeliyim dediğim filmi bi yıl sonra falan bu güne bırakmak nasıl bir şey bilemedim ama sonunda izledim...Yakup,o ulu ağaçların altında orman yolunda yürürken onu adım adım izledim sanki... O tür ağaçların altında gezmişliğim hatta oyle bir yerde tatil amacı için bile olsa yaşamışlığım olduğu için kendimi daha bir konunun içinde buldum. O yaprakların üstüne ben de bastım sanki hırç hırç gırç gırç...Bir kaç yaz böyle ulu ulu yüz yıllık ağaçların içindeki bir evde tatil yaptık... Ağaçlar arası salıncaklar kurup, geceleri komşularla ateş yakıp , ateş etrafında doyumsuz sohbetler ettik... helva kavurduk... bi helva muhabbetim de hep var niyeyse:) yani ben Balı kendimce izledim değerlendirdim... zaten takdir edilmiş bol ödüllü bir film... İzlemeyenler varsa tiz izlesin...
Dün akşam her perşembe akşamı olduğu gibi iki diziyi üst üste çaktım... Türkan'da Fatmagül'de formundaydı dün akşam... Sonra kitabımı okudum...
Dün biz Cancan'la birlikteydik... Bir palyaço muhabbetidir gidiyor... Burnunda palyaço burnu , kafasınıda renk renk sardırıyor... Akşam telefon açtılar, munum Cicianne'de kaldı demiş, bizim yatağın içinden çıktı...Güzel haber Cancan'la Zeya artık komşu oluyorlar... Artık bir taşla iki kuş vurabileceğiz...
Ben filmimi zilerken kar yağmaya başladı, eğer şöyle güzel bir yağış olursa koruya gitmek istiyorum...
düzenleme:Kar yağmadı...koru yürüyüşünü iptal edip, zeytinyağlı yaprak dolma sardım, hatta öyle bi şeyini çıkarmışım ki afedersiniz, birazıda derin dondurucuya kalktı... Peki hepsi iyi hoş da, koru yürüyüşünün alternatifi dolma sarmak gibi bir şey olabilirmi?...e oldu bile artık... Yarına Allah kerim...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
sessiz sedasiz, birkacyildir izleyicinim, ama bu sefer yazmasam catlardim... duzenlemeyi okuyunca koptum valla... ne dolmasi neeee???
YanıtlaSilSevgiler,
Oya Akkoc
Oya , valla iyiki sen okumuşun ben de iyiki o yanlışlığı yapmışım, yoksa ortaya çıkmazdın heheheheh...Dondurucuya da atmışım üstelik... Bu ikimizin ölene kadar sırrı tamam mı:)))
YanıtlaSilBen de biliyorum ben de:))
YanıtlaSilHem bir porsiyon istiyorum o dolmadan...
HHEHEEH, eminmisin:)))
YanıtlaSilYumurta'yı da çok seven biri olarak Bal'ı da hayranlıkla izlemiştim. içimi temizleyeen bir işleyişi vardı filmin. Bir kere daha izlemek istedim çok:)
YanıtlaSilbu arada biri dolma mı dedi????:))
Ben de üçlemede en çok Bal'ı beğendim. Yumurta'yı ikinci sıraya alıyorum. Süt en yetersizi gibi gelmişti, özellikle Başak Köklükaya'yı çok sevmeme rağmen o filmde çok eğreti bulmuştum.
YanıtlaSilben de bal ı izleyeyim. Sen yazdıkça okuncaklar ve izleyecekler artıyor. Masraflı blog burası valla :):)
YanıtlaSilÇok seviniyorum yeni komşularıma yaşasın :):)
öpüyorummm