Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Ben kızlarım gelecek diye bekleyip durayım, ha bire saate bakayım. Haftanın ilk günü sevdiklerini pişireyim diye uğraşıp durayım. Kızların biri İKEA dan biri Capitol den ses verdi. N'oldu bana yahu iki gündür, terkedildim, terkedildim.Ben de ne yapayım yaptım kendime bir kahve geldim buraya.

Ne güzeldi bu gün hava, ışıl ışıl bir sonbahar günüydü . Yazdan kalma bir gün denir ya , hah işte! aynen öyle bir gündü. Bu gün pazarımızdı bizim, pazarcılarda rahat rahat açtılar tezgahlarını. Çok güzel bir görüntü var pazarda, yaz sebzelerinin yanında boy gösteren kış sebzeleri. En çok da gece sabunlu sularla yıkanıyor ya sokaklar onu seviyorum. Pazar kurulmayan tek sokak da bizimki. Ama arka sokak, yan sokak ve de tüm mahalle pazar yeri. Hep derim ya burası çok kısa bir sokak. Üç bizim tarafta dört tane de karşımızda apt var. Aaralarda da apt otoparkları. O yüzden sanırım tezgah konmuyor. Bu da bizim avantajımız oluyor tabi.

Bu sabah Gamsegamse, artık dolabına sığmadığını, o yüzden ne giyeceğini şaşırdığını söyledi. O gittikten sonra dolabını tamamen döktüm, her şeyi yeniden askılara asıp düzelttim, çok yazlık olan, askılılarına falan bizim dolapta yer açtım. Abiyelerini de benim tarafıma geçirdim. Bi de yumoşun dolap içleri için olan kokusunuda sıktım kapattım dolabın kapağını:))). Sonra hadi elim değmişken çanta dolabınada el atayım dedim. Bi baktım ki uhuuu yazlık , çantalarla kışlık çantalar sarmaş dolaş, ayzlık çantalarıda aldım , benim çantaların olduğu yere transfer ettim. Sonra gözüme takılarının olduğu hasır sepetler ilişti. İki üç tane olacağına onları tek büyük kapaklı hasır kutuya koydum. O işte tmam oldu. Bakalım gelince memnun olacak mı. Belli olmaz, bir keresinde sen burayı düzelttiğinden beri hiç bir şey bulamıyorum, o karışıklık benim düzenimmiş meğer demişti.

Dün geceyi anlatmalıyım. Gece saat bir , uyumuşuz hepimiz, hatta ben rüya falan bile görüyorum o arada. Kolay mı hafta içleri 05.30 da güne merhaba diyoruz. Her neyse. Bir den benim cep telefonum çalmaya başladı. Fırladım ama nerede olduğunu bile bilmiyorum ki, ben uyku sersemliği ile onu bulmaya çalışırken biz evcek uyandık tabi. Sabahnur teyzem yani en küçük teyzem. Canı sıkılmış bi Lale'mi arayayım demiş, tabi saate falan da bakmamış. Ben konuşuyorum ama apır sapır, kalbim gümbür gümbür. O da bi mahcup oldu, canım benim ya. Yerim onu ya , yazın plajda, git benim yedek mayomu giy, cup yanıma denize atla sen. Rahatsız olduğu için yıllaradır denize girmiyordu. O giriş, bütün yaz denizden çıkmadı, gelirken o mayoyu da ona bırakmıştım zaten. Benim teyzeleri biliyosunuz, kimi elbisemi giyer, bana çok yakıştı bana ver der. O arada ben yine denizden çıkmışım ha, giyecek başka bir şeyim yok. Biri ayağımdaki yakkabidan bulmak için beni tüm İstanbulu dolaştırır. Bir benzerini buluruz, ama Ordu'ya gittiğimde bir bakarım ki düğüne giderken yine de benimkini giymiş. Bana diyolar ki kızları evlendir gel buraya yerleş, oldu canım dedim. Sizinle uğraşıcam sonra heheheh.

Bu günkü yazı ödevimizi de eda ettik:)) . Yarın ola hayr ola.