Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

24 Ekim 2007 Çarşamba

İKİNCİ BULUŞMA VE ONDAN BUNDAN

Bu keyifsiz günlerin içinde , günlerdir ilk kez keyifli bir şey yaptım. Dün akşam zeya ve ebrucuk la ikinci kez dün akşam saat 8.15 gibi Capitol de buluştuk. Çok güzel bir sohbet oldu. Valla ben doyamadım kendi adıma. Öyle çok şey paylaşıyoruz ki buralarda. Karşılaşınca da sanki bi sürü ortak arkadaşımız var.Gerçi zeya ile ortak bir tanıdığımız var. Onlar ailemillardır tanıyor sanki. Bende onları. Konuşacak ne çok şey oluyor. Her buluşma ayrı bir tat veriyor. Şimdi hedefimiz Ebruya birbulup , İstanbula yerleşmesi. Gece beni eve bıraktıklarında inanılmaz iyi hissettim kendimi.Bu arada Ebru benim meşhur ceviz ağacımı merak ediyordu onu gördü. Hatta rüyasına girmişti bir kez.
Çoktandır ceviz ağacından haberler vermedim size değil mi?. Artık dalları binanın iki yanından bile görülüyor.Boyu zaten çoktandır 6 katlı apartman boyunu aştı. Bilmeyenler için yazıyorum. Yoksa tüm arkadaşlarım biliyor. Kendileri Yüksek Anıtlar Kurumuna kayıtlı bir zatı muhteremdir.Empeyalisttir. Acaip bir yayılma politikası izlar. Arkasmında iki tane daha var onlarda bayağı ulu ağaçlar ama bunun gibisi yok.Aşağıda oturan komşum, her yıl belediyeye baş vurur, dallarını biraz kestirir. Akşama kadar çoluk çocuk, kadın, erkek yoldan geçen diplerinde ceviz arar. Ben çok eğlenirim bu durumla.
Yarın akşam yolcuyum ben. Demiştim ya; denizi olmayan yer ve eğri çatılı eve doğru bir yolculuk bu. Hem de İlmiyemle birlikte. Dün biraz alış veriş de yaptık onunla. Paramız bitti simit evlerinde oturup çay içip simit yedik.
Bu gün Nazlının doğum günü. İlkokuldaki hatıra defterine sana istediğin her şeyi veremesem de sevgim hep banko yazmışım. Evet bu gün de aynı. İyiki doğdun kızım , hayatımıza kattığın her şey için sana teşekkürler.
Bu arada Cumhuriyet Bayramımız da şimdiden kutlu olsun. O gün burada olamayacağım. Ama gittiğim yerde de bayram gecesi çok güzel fener alayı yapılır.Herkes elinde meşale yürür.
Yeniden görüşene değin Allahaısmarladık...

22 Ekim 2007 Pazartesi

YİĞİDİM ASKERİM

Sabah gözümü açıp Tv yi açar açmaz aldım haberi. Öyle bir bağırmışım ki artık; ev yerinden zıpladı ne oldu diye. Haber, malum hepimizin içini yakan haber. Bizim içimiz yandı da devletin zirvesinden tepki, taaa öğleden sonra geldi.
Gün boyu tv izledim , kanaldan kanala zap yaptım durdum. Bir ekonomist diyordu ki; bir GSM şirketinin kontrolünün tamamının İngilizlerin elinde olduğu, bankalarının %51 inin yabancı sermaye olduğu bir ülke nasıl harekat yapabilir.
Bir de bu harekat konusunun bu kadar gündemde olduğu günlerdeki azgınlık ne kadar ilgi çekici. Kundaktaki çocuk bile bu ilginçliğin ayırdında. ABDnin aynı Vietmada saplandığı bataklığa, Irak da da saplandığı kesin de, bizi de oraya çekmek istediği de kesinde. Ordusunun dünyanın üçüncü büyük ordusu yine F16 filosunun dünyanın en büyük uçak filolarından olan , bir milyon askeri olan. Bunları ödediği vergilerle besleyen halkı artık harekat yapmadan nasıl ikna edersin düşün artık..
Dün protestolar çok güzeldi , çok düzeyliydi. Ama en korktuğum ama en korktuğum olay da Erzurum da oldu. Belki duydunuz , bir mahalleye yapılan saldırı. Meydanda toplanan binlerce protestocu sonra rotayı o mahalleye çevirmiş. İşte asıl olması istenen de bu galiba.
Bu ülke küllerinden yeniden doğmak zorunda. Terörün haklı gösterecek hiç bir mazeret olamaz.Hani taaaaa ilkokulda öğrenmiştik. Kendine yeten yedi ülkeden biriydik.Dışardan hiç bir şey almadan yaşayabilirdik. OOO şimdi buğdayı , pirinci, şekeri bile dışardan alıyoruz. Bu ülkenin insanı insanı kurtuluş savaşı verdi. Ambargolar yaşadı. Neler gördük biz. Bu günlerde geçecek , bitecek başlka yolu yok bitecek...Nazım Hikmetin bir şiirinde de dediği gibi''GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ ÇOCUKLAR,İNANIN GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ''

19 Ekim 2007 Cuma

BEYOĞLUNA GİDERKENE- GELİRKENE

Şu yazıyı yazmaya başlamak için bile, bayağı düşündüm biliyormusunuz.
Biraz keyifsiz kalktım yataktan.
Dünden kalmayım galiba. Havanın güzelliğine aldanıp, motordaşarıya oturdum. Yukarı çıkmaya da üşendiğim için yan tarafta oturmuştum aldım şifayı galiba. Bir mide bulantısı ile uyandım.
Dün anladığınız gibi Beyoğluna gittim. Hava da çok güzeldi, misler gibi. Daha evden çıkar çıkmaz ayağımı burktum. Kocam geri dönmedin mi? diyor. Tövbeeee estağfurullah. Küçücük bir ayak burkulması beni yolumdan alıkoyabilir mi?.Finüküler Pakistanlılarla doluydu. Ne vardı anlamadım.
Daha yoldayken Fato aradı geç kaldın diye. Ama üç kağıtçı meğer kendi de yoldaymış daha. Kahvaltı demiştik ama kahvaltıda Kazak usulu mantar bile vardı. Acep o mu dokundu bana. Güllü çevredeki herkese, Lalenin yanında mantarların Kazakistandan geldiğini söylemeyin demiş. Ama çok güzeldi.
Şimdi size dün yolda gözüme çarpanları yazıyorum. Tam Sıra Selvilerde karşımdan gelen saçını örüp renk renk bez parçalarıyla bağladığı yetmiyormuş gibi bir de kafasına taç takan delikanlı. Kucağındaki at kadar köpeği tam önümderaktı , köpekle göz göze geldik.
Taksimin göbeğinde üç keçi ile dolaşan çocuk.Taksim İlkokulunun tam karşısın da rastladım. Bunlarla ne yapacaksın dedim, besleyip keseceklermiş.Yani köyden göçte köy de onlarla göçmüş anladık ta. Keçilerle Taksim de niye dolaşıyordu onu anlamadım. Resim de gitti üste yerleşti , ayol onun buraya gelmesi lazımdı.
Kızılkayaların hamburgeri. Nasıl da severim. Ama adı leş hamburger ya. Böööö o yüzden hiç yemem. Bambinin ıslak hamburgeri mutlaka yiyin. Beyoğlu parça çikolatası mutlaka ama mutlaka yiyin. Zaten artık bir yerde.Profitolü asıl yerinden İnci den yiyin. Hehe şimdi var ya birinci, birbirinci falan diye yutturmacılar. Eskiden Vitali Hakkoyu mutlaka Vakkonun önünde falan görürdünüz şimdi zaten Vakko da kapandı.
Dönüşte hem kel hem fodulum ya, yineşarı oturdum.
Öğleden sonra İlmiyem çağırdı. Kendimi daha iyi hissedersem ona gideceğim. Eskiden kayınvalidem hastayım hastayım dermiş, gezmeye çağrılınca da , gidim bakim belki ılırım ırım dermiş. Eeee gelin kaynana toprağından derdi anneannem. Doğru bir laf galiba.
Haftaya perşembe günü İlmiyemle bir seyehate çıkıyoruz. Denizi olmayan yere , eğri çatılı eve doğru gidiyoruz. Bir arkadaşımın oğlu evleniyor. Nevin , yazılarımdan hatırlarsınız belki. Kadir büyüdü kalp uzmanı oldu da . asistanıyla evleniyor. Yıllardır, dinlersin benden oraları dedim İlmiyeme , gel gözlerinle gör dedim. Gideyim de seyehatimizi detaylandıralım...

17 Ekim 2007 Çarşamba

FACEBOOK MUHABBETLERİ AZCIK DA BİZİM EVDEN FALAN İŞ DE

Hey millet nerelerdesiniz?, blogspot yaramadı bana raitiglerim düştü valla. Zor mu bura , sapamı kaldı yoksa. Ama yazılarım kaybolmuyor , zırt diye kaydediyor blogspot.
Bu gün Ebru nun yazısında okuyunca aklıma geldi yok mu sizin facebook maceralarınız. Artık facebook da adın yoksa sende yoksun muhabbetleri var.Benim yok valla . Geçen gün toplandık ailece bilgisayar başına bakın dedimzlara benim arkadaşlarım varmı?. Eski arkadaşlarım yani. Son 10 senelik arkadaşlarımın hemen hepsi var. Amma daha önceleri yok. İlaç olsun diye bir tane bile yok.Kızlar, uğraşmıyor senin yaşıtların böle şeylerle dedi.- Ayol neyle uğraşır benim yaşıtlarım. Ben neredeyim , yanlış yerdemiyim yoksa. Sıra kocama geldi. -Hadi baba söyle bir arkadaşının ismini dediler. Bizimki bir iki düşünür gibi yapır. Efendim Üniversite de bir kız varmış da sınıflarında , çok başarılıymış , acaba ne yapmış bakalım. Bak bak. Ayaklara bak. Ay o sınıftaki erkeklerin hiç biri başarılı değilmiydi. Neyse o da yoktu zaten. Bir facebook çılgınlığıdır gidiyor. Yani artık kimseyi merak ademeyeceksiniz , acep nerededir ne yapmıştır diye. Bazılarını bulunca hayal kırıklığına uğramakta var . Mesela bknz.Ebru :))
ra düne geldi. Dün önce Beyoğluna gidecektim. Bir türlü çıkamadım evden, sonra eskiarkadaşım aradı bir şeyler yapalım diye , peki dedim sonra iptal ettim. Zuz Ordudan döndü. İşe gitmeyeceğim bana gel dedi, onada üşendim. Sonra görümcem gel okey oynayacağız dedi. Valla evi yakın diye gittim. Akşama kadar okey oynadık. Gamze de okul çıkışı oraya geldi, birlikte döndük eve diyemem. Çünkü benimzlarımla birlikte gittiğiniz bir yerden birlikte dönemezsiniz, onların mutlaka bir işleri çıkar. Akşam da ye yat tv izle . Şimdi yine ben yeşil çayımı içtim . Yaızmı da yazdım Allaha şükür. Sonra ne yaparım bilemem...

15 Ekim 2007 Pazartesi

BAYRAM GELDİ DE GEÇTİ BİLE

Sanırım son yılların en buruk bayramını yaşadık milletçe. Her sofraya oturuşumuzda lokmalar boğazımıza düğümlendi. Soykırım Tasarısı da tüy dikti üstüne. Önce bi büyükelçi geri çağırıldı kıtırı atıldı ortaya. Vay dedim bu ne büyük tepki. Büyükelçi çağırmak , seninle ilişkimi kesiyorum demektir. Ama sonra RTE dedi ki; bir şey söyleyecektim kulağına onun için çağırdım. Ben de sandım ki eyvah! bu çok kızdı, artık Bilal'e: kap torunu gel der. Neyse bunlar benim enimi aşamasa da boyumu aşar. Ben bayram sonrası yazımı yazayım.
Bayram la ilgili bir programımız yoktu. Ziyaret için bile üç yer seçmiştim. Üçünü de yapmadım. Beyoğluna bile gitmedim. Belki yarın giderim. Malum İstanbulda yağmur yağıyor seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor durumları var. Aman nazar değmesin. Bu tekerleme yüzünden ben küçükken yağmur yağarken , evlerin penceresine bakmamaya çalışarak eve kaçardım.
Arefe günü Gamze dedi ki- Anne , Aşena' nın annesi burada yokmuş, bayramda yalnız bize gelecek.Tuğçe de gelecek. Oki doki dedim. Bu Gamze ile bizim aramızda evet demektir. Sonra Nazlı dedi ki- Anne Neslihan'ın annesi bayramda burada yok, yalnız kalmasın, bize gelecek dedi. Yani anlayacağınız bayram da nöbetçi anneydim. Bayram sabahı sabahı biz uyurken Aşena geldi. Akıllı kız. Taaa Bahçeşehir den geliyor, trafiğe kalmayayım demiş. Neyse o sayede Gamze erken kalktı:)). Kocam da yeğenleriyle birlikte her sene geleneksel olarak aynı camide toplanır, bayram namazı kılarlar. O da geldi. Serdik Turgut Reis Pazarından aldığımız en güzel örtüleri, hep beraber şahane bir de kahvaltı hazırladık. Ben onlara mücver yaptım. Bu mücver kabak mücveri değil ve tarifinide defalarca yazdım buradan. Kahvaltıdan sonra Nazlı ben Babaannemi ziyeret edememiştim baba kabristana gidelim dedi. İki saat sonra geldiler. Kuzguncuktan geri dönmüşler. İki dk da gidilecek yolu bir buçuk saatte gidince kocamın nevri dönmüş. Geri geldiler.Öğleden sonra Tuğçe ve Neslihan da geldi. Bizim ziyaretçilerimiz de başladı.
Kızlar dışarı çıktılar , geldiler yediler içtiler, yine çıktılar falan. Akşam Neslihanla Nazlı arkadaşlarıyla buluştu. Küçük tayfa evde kaldı. Aşena ve Gamze bilgisayar başında günün modası facebook peşindelerdi. Tuğçe kocam ve ben bir film izledik. Filmin adı'' DüşYakamızdan'' Konusu , artık eşşek kadar olup da, evden gitmeyen oğullarını , evden göndermek için ona sevgili ayarlamaya çalışan bir karı kocanın hikayesi. Kız da bu işi profosyonelce yapan biri. Ama sonunda o aşık oluyor falan. yani eğlencelik.
Gece kızlar o kadar patırtı yaptılarki, zaptiye gibi gezdiler sabaha kadar. Sabaha kahvaltı hazır olsun diye hazırladığım her şeyi de yiyip dört gibi yatmışlar. Tabii öğlen de kalktılar. Baktım dışarda da yağmur almış başını gidiyor. Bu havada ne dışarı çıkılır ne de gelen olur dedim hiç dokunmadım onlara. Ama yine bir kaç ziyaretçimiz oldu. Zuz zaten Ordu ya gitti. Yarın geliyor.
Dün yani üçüncü gün bir ara dışarı çıktık Nazlıyla o kadar. Yani bu bayram eve çakıldım. Ay iyi de oldu.
Hayırlı olsun vatana millete , dün akşam ilk kez kaloriferleri yaktık. İstanbul böyledir. Bir gün önce kolsuz kıyafetlerle dolaşır, ertesi gün de kalorifer yakarsın. Ee havalar serinlemeye başladı ya. Ben de bitki çaylarıma başladım. Dün akşam ekinezya ile açılışı yaptık. Bakın bu çayı hafife almayın. ekinezya vücudun bağışıklık sistemini destekleyen tek bitkiymiş. Ama bunun da bir dozu var. İçtiğim açyın ancak % 42 si ekinezya. Geri kalanı böğürtlen , kuşburnu falan filan. Sabahta mitsukonun getirdiği çaydanlıkta yeşil çay demledim. Aman da ne güzel olmuştu . Bu gün pazarımız var bizim . Kış sebzeleri piyasaya çıktı, İlmiyemi arayayım da bir dolaşalım. iYİ BİR HAFTA DİLEYEREK YAZIMI NOKTALADIM.

10 Ekim 2007 Çarşamba

SON İFTAR DAVETİ VE KIYTIRIKTAN BİR BAYRAM YAZISI.

Sanıyorum bu aynı zamanda bir bayram yazısı olacak. Çünkü bayram sonuna kadar buralara gelebilirmiyim bilmiyorum. Yoğun geçer biz de bayramlar. Bi kere ziyeretçimiz çok olur. Karı koca ikimizinde kalabalık bir ailesi var malum. Sonra ben bir Beyoğlu yaparım . Nazlı ikinci gün kaçıyor. Abantta traking yapacaklarmış.
Annem gibi yapmıyorum tabii, bayram geliyor diye yeri göğü birbirine katmıyorum. Kahvenin yanında sunulacak baharatlı küçük kurabiyeler yapacağım. Gerisi çikolata , şeker falan. Olurda yemeğe rastlayan olursa diyede biraz bol tutarım yemeklerimi o kadar. Bundan iyisi Şamda kaysı.
Dün akşam son ramazan davetimi verdim. Görümcem( en favorisi) ve kızı Meral yani Meralimiz. O da öğretmendir. Ailenin sanatçısıdır. Ama tam masayı hazırlarken zil çaldı. Baktım sırıta sırıta Zuz çıkıyor merdivenden. Eve giderken rotayı bize çevirmiş. Hemen bir servis daha ekledim. 15 dk sonra Nazlı bağırdı içerden- annee bir servis daha ekle Neslihan da geliyor diye. Geleneksel türk yemekleri hazırlamıştım. Ha aa bir de İlmiyemin meşhur kapaması. Resmini çekemeyi unutmuşum. Soğanla sotelenmiş kuzu eti ve pilav fırında birlikte pişiyor. Pilavın üstünü etlerle kapatıyorsunuz tamamen ve pilav da fırında pişiyor. Yani pilavı pişir , sonra etleri üstüne diz , fırına ver değil. Tatlı olarakda çikolata soslu tavuk göğsü yatım. Tarif bizim Güllüden. Ana yemeklerin içinde bir pastırmalı kuru fasulye vardı ki breh breh. Zeytinyağlılar da vardı tabii. Şimdi ne var ne yok saymamayım.
Şimdiiiii ben bayram hazırlıklarıma dönmek zorundayım. akşam yemeğimiz , akşamdan kalanlar.

İyi bayramlar hepinize. Bayramınız bayram gibi geçsin...

8 Ekim 2007 Pazartesi

HALİÇ VAPURU YANDAN ÇARKLI


Dün akşam Oya nın yemek davetine nihayet gidebildik. Gidebildik diyorum. Daha ramazanın üçüncü dördüncü günü falandı. Tatilden döndük eve girdik, telefon çaldı. Oya yemeğe çağırıyordu. Çok yorgunuz dedik . Ondan sonraki günlerde de programlarımız çatiştı falan. Ama dün çok isabetli bir gün oldu. Hava misler gibiydi.
Bizim işci sınıfı yani kocam ve Nazlı gelemedi. Nazlı defter yazacağım dedi, kocam da çok yoğundu. Nazlıya babana yemeğimizin yanına pilav yap dedim. Zuz ve Gamze ile Üsküdar’da buluşmak üzere evden çıktım. Randevuya gecikmelerini falan atlıyorum . Haliç vapuruna bindik. Eskiden boğazda çalışan dilenci vapurları vardı .Ziz zaklar çizerek her iki yakadaki iskelelere de uğrardı. Bu vapurda aynı onlar gibi , Haliç boyunca karşılıklı tüm iskelelere uğruyor. Zik zak çiziyor devamlı. Karaköy, Eminönü, Kasımpaşa, Fener, Balat, Hasköy Ayvansaray, Sütlüce, ve en son Eyüp. Aslında tam 14 iskele var ama yolcu azlığından bazıları kapalı. O kAdar keyifli bir yolculuk oldu ki anlatamam, dışarıda oturduk. Bizim Zuz elinde Deniz Yolları kitapçığı şimdi şu iskeleye geliyoruz diye bize bilgilendirdi eksik olmasın.Yol tam bir saat sürüyor.
Eyüp de inince, buraya kadar gelmişken Eyüp Sultan ziyareti de yapalım dedik. İnanılmaz kalabalıktı. Yer gök insan kalabalığıydı.Sonra bir taksiye binip Bayrampaşa ya gittik. Oyam bizi balkonda bekliyordu. Çok güzel yemekler yapmıştı. Sadece salata çeşitlerini saysam şaşarsınız. Zaten yol boyu vapurda o bizi arıyor neredesinzi diye biz ona soruyoruz ne yemek yaptın diye. Yedik içtik. Sonra kocası yani Kadir hadi parka gidelim dedi. İçimden ne parkı dedim ama sonra parkı görünce sırf o parka için bile Bayrampaşaya yerleşebileceğimi düşündüm. He he bilirsiniz bu parkı canım. Adı Adapark. Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaparken attan düştüğü parkmış. İçinde onlarca kafesi, canlı müzik yapan yerleri, restoranları, konser alanları, kır düğünü yapmak için alanlar. Yürüyüş parkurları kocaman ,içinde aklınıza gelebilecek her şeyin olduğu lunapark, göletler , hayvanat bahcesi, alış veriş ve yiyecek stantları , basketbol voleybol sahaları, tenis kortları , halı sahalar var. İçinde faytonla ve minyatür bir trenle dolaşabiliyorsunuz. Bir yerde oturduk hem Fenerbahçe maçını izledik hem bir şeyler içtik. Türklerde ki nargile tutkusu iyice depreşmiş anladığım kadarıyla. Kadını erkeği herkes nargile tüttürüyordu.





Gece eve çok geç döndük. Kadirle Oya bizi eve bıraktılar. Zeyaaaa sahura yumurtalı ekmek kızarttım, kulaklarını çınlattım.
(yumurtalı ekmekler kekevinden)http://www.kekevi.com/aperatifler.html

5 Ekim 2007 Cuma

Sobeeeeeee-ANNE OLMAK

Sobenin konusu anne olmak.mavianneden geldi. En iyi bildiğin konuda sobeledim demiş.

Anne olmak; yuuuuuh annem bunları nasıl yapmış diye şaşıp kalmaktır.
Anne olmak gece yarısı çabuk soğusun diye akan suyun altında biberon sallarken, uyuya kalıp, biberonu musluğa çarpıp kırınca aynı enerjiyle yeniden mama yapabilmektir.
Anne olmak çocuğum yorulmasın diye yaptığı puzzle ı o uyurken kalkıp bitirmektir.
Elindeki kaşığa tren muamelesi yapabilmektir.
Anne olmak, çocuğun yemek yerken , kendin doymuş gibi hissetmektir.
Karşılıksız sevmenin de zevkli olabileceğini anlamaktır.
Onlarca kızı, aman soğukta sokakta gezmesinler diye evinde ağırlamaktır.
Okeyde dördüncü bulamazlarsa , kitabının en heyecanlı yerinde kalkıp okeye dördüncü olmaktır.
Yere atılan pijamaları katlarken ooooh diye koklamaktır .
Hep hazırda kek ve poğaça bulundurmaktır
Evinde , kendi kızlarının dışında , bir kızlar ordusuyla yaşamaya alışmaktır.
Artık çalan telefonların sana olmadığını bilmektir.
Kendini hep güzel hissetmektir.
Benim annem her şeyin en güzelini yapar egosuyla yaşamaktır.
Dünyada banko iki kişi tarafından sevildiğini bilmektir.
Anne olmak çok güzel bir şeydir yaw.

3 Ekim 2007 Çarşamba

OLDU BU İŞ

Yavaş yavaş çözdük burayı. Hatta yorum almaya bile başladım. Önce klasik bir şablon seçmiştim. Kırmızı Lale dedik kendimize ama, yeşermiştik baya baya. Ama Gamze gelince eve -anne burası blogcudan daha basit, her şey hazır, eliniz altında, onu ara bunu ara yok deyince - vallaaa dedim. Oturdu anne şurayı şöyle burayı böyle yapalım dedi ve sayfa şimdilik bu hale geldi. Şimdilik diyorum daha çok oynarız biz. Çok da keyifli oldu. Aynı bloğa başladığımız ilk günler gibi oldu. Szi bilmezsiniz ama sanırım zeya hatırlar. O zamanlar allı pullu simli perili merili bir sayfam vardı. Üstte de hoş geldiniz yazısı:)). Aynı yeni gelinler gibiydi.
Bu akşamki Avrupa Yakasını izlediniz mi.?Bence felaket oldu. Yer yer izlemeye bile dayanamadım. Sanki her tipe bir manyaklık hali yapışması şart. Yeni tipleri başka başka rollerinde yani Gürgen Öz e Televizyon Makinesinde öfkeli kalabalık tiplemesinde ya da Binnur Kaya ya oynadığı tüm dizilerde, filmlerde bayıldığım halde; bura da tahammmül bile edemiyorum. Yaniiii bilemiyorum.
Hatırla Sevgili artık yavaş yavaş bizim dönemlere yaklaşıyor. Elveda Rumeli yi de tuttum. Kışlık dizilerim hazır :)) Ha bi deçak Sırtını izliyoruz. Dizimanya durumları var TV de . Geçen gün kuzenimle konuşuyorduk. İzlediklerimizin hiç biri tutmuyor.Söylediği diz isimlerini bile hiç duymamıştım desem inanın.
Yedi Numarayı hatırlayan var mı. Nalan hatırlar. Çünkü o hala izliyor Dubai'de. Onun TRT de oynadığı yıllarda Nazlı İzmir de öğrenciydi. Kocam da derdiki -Nazlının da keşke böyle bir ev sahibi olsa. Düşünsenize Nazlı yatakta kafasında al bu sütü , yat uyu , İstanbul pilici diyen bir garip kadın. Herhalde vık diye boğardı.
Evet böylece buradaki en uzun ve de kapsamlı yazımı yazmış oldum.