Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

11 Haziran 2011 Cumartesi

Cumartesi güzeli



Bu sabah yağmur var İstanbul'da...Kim ne derse desin seviyorum bu serin serin esen rüzgarı, ıslak kaldırımları....
Sabah erken kalktım, biraz tv izledim... Oylum Talu'nun konuğu Master Chef'in Batuhan Şefiydi... Adamın annesi İtalyan...uzun yıllara zaten İtalya'da yaşamış. Oylum Talu ona bi güzel Floransa'yı anlattı... Ne yapsın Batuhancık dinledi... Her horoz kendi çöplüğünde öter atasözünü hatırladı zaar...Arada çok doğru bir bilgi diye onayladı...Sonra yeniden uyudum...Çok hüzünlü bir rüya gördüm, baş kişi Annemdi... yazmayayım ki unutayım....

Naziş akşam Zuz'^da kaldı... O yüzden kahvaltımızı üç kişi yaptık. Üniversite arkadaşlarıyla programı olan Gamse'nin programı ertelendi , oh bu gün oturur karneleri yazarım dedi...Beş dakika sonra hem gündüze hem geceye ayrı iki program yaptı... Teklifler dışarıdan geldi ama O da hiç ıııh demedi yani...

Kahvaltı sonrası , çalan kapı ; günümü daha bir güzel yaptı... duygulandırdı bir sürü iyikiler dedirtti... Leylaklar gibiydi, misler gibi lavanta kokuluydu... her detay o kadar inceydi ki, hangisine bakacağımı şaşırdım.... Kutunun altına ve üstüne döşenen leylaklı ve laleli peçeteler mi, kutunun içine serpilmiş sarı laleler mi? benim arayıp arayıp bulamadığım baskıdan artık kalkmış olan kitap mı? ... ve sayamadığım daha bir sürü güzellik. Gönderen kişi benim Bacıkuşummm... Ya tanımasaydım deyip , tüylerimin diken diken olduğu biri... İki yıldır hayatımda ama sanki doğduğumdan beri birlikteymişiz gibi arkadaşmışız gibi.... Bir tek o fişgeneleri olmasa:))

Bu gün evde film kitap günü yapacağım... Kızların ikisi de akşam yemeğinde yok. Bizim yemeğimiz de karıkoca bize yeter de artar bile...

Bu gün kararlarımızı yeniden gözden geçirme günü... Yarın köprüden önce son çıkışı kaçırmamak için...

Kuzguncuk' da akşam

Bu akşam şaane bir programım var demiştim ama bu kadar da şaaaaane olacağını düşünmemiştim.
Zeya ve Oyuncak Evin sahibesi Peren ile bir Kuzguncuk akşamı yaptık. Hayat Kahvesinde yedik içtik, sohbetin dibine vurduk. Bize eşlik eden tek ses, Kuzguncuk'un sessizliği ve havaya karışan hanımeli ve yasemin kokularıydı... O koku inanılmaz...Arada denizden esen rüzgarla gelip etrafınızda dolanıyor sanki...Hayat Kahvesi kapanış saati gelince biz geceyi noktalamak istemedik tabiki :) Bu kez benim deniz balkonum dediğim ; İsmet Baba^nın yanındaki parka gidip Türk kahvelerimizi içtik. İstanbul'un gecesini seyrettik. Boğaz Köprüsü renkten renge girdi. Martlar uçtu...Işıklar içinde motorlar geçti.... Sonra Zeya , hadi Dilim Pastanesinden dondurma yiyelim dedi. Ben de hadi Paşa Limanına yürüyüp orada yiyelim deim. Yalılar boyunca yine hanımeli kokuları arasında yürüdük. Paşalimanına geldiğimizde , kapanıyoruz dediler. Biz hiiç üzülmedik, hiiiç gocunmadık. ne güzel bir yürüyüş oldu dedik. Dönüp geldik yine Kuzguncuk'a...Dilim Pastanesinden dondurmalarımızı aldık. Kuzguncuk'un ara sokaklarında dolaşa dolaşa yedik... Arabaları park ettiğimiz yere gelince yoldan geçen bir kıza resim çektirdik:)))O da hiç üşenmedi, çektiği resimleri kendi beğenene kadar defalarca çekti:)) Peren'i arabasına bindirdik. Zeya ile biz yine yanlış yokuştan çıktık.:)) Olsun hangi yokuştan çıkarsan çık çıkacağımız yer bizim mahalle:))
Ha bi de Zeya^nın yeni imajını herkesten önce biz gördük. hatta ailesinden bile önce... Çok beğendik çoook...

Bu gece kızların ikisi de dışarıda... Gamse rock konserrinde....Naziş eski çalıştığı okuldaki arkadaşlarıyla .... Ev pek sessiz o yüzden... yazım bitince kitap okuyup, okurken sızmayı planlıyorum...