Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Mart 2012 Pazar

Hafta sonu yine hızla geldi geçti. Havanın güzelliği ile yürüyüşleri sıklaştırdık ve bu ara her gün yürüdük.

Cumartesi günü yürüyüş sonrası çok eski dostları konuk ettik evde. Kimi zaman hüzünlü kimi zaman neşeli saatler geçirdik.Her hafta anneme taze çiçekler gönderen ünlülerin çiçekçisi Necati Abi,artık ne yazık ki aramızda değil ama oğlu Şafak yokluğunu aratmamaya çalıştı. Necati Abi, her yılbaşı öncesi, hepimize milli piyango biletleri alır, numaralarını telefonla yazdırırdı bize...

Pazar günü; sabah kahvaltı sonrası, karı koca dışarı çıktık ve sahile indik. Artık buraların tadına doyulmuyor.Evden çıkıp yine herzamanki gibi Kız Kulesi'ne kadar yürüdük.Sonra da burada ki teraslara oturup deniz karşı çayımızı içtik, lafladık, kitap , gazete okuduk. Ve böylece Buket Uzuner'in SU kitabını, ayaklarımı suya karşı uzatıp öyle bitirmiş oldum. Planlı değildi ama şık oldu:)




(gözlüklerim can Asisin hediyesi. Tatilde okuma gözlüğümün üstüne taktığım güneş gözlüğünü görünce, beni o ilkellikten çekip aldı hehhe...Artıkın hem okuma gözlüğüm hem güneş gözlüğüm bir arada.)

Eve dönerken biraz da alış veriş yaptık. Kızlar evde olunca, küçüklüklerinde olduğu gibi insanın eline bakıyorlar valla... Gider gitmez açız diyeceklerini bildiğim için, dürüm yapmak için lavaş ve kızarmış tavuk da aldık. Lavaşların arasına, baharatladığım tavukları ufak ufak parçalara bölüp dürüm yaptım, ellerine verdim. Dün kü misafire hazırlanan su börekleri, kurabiyeler ve kekle de çay saati yaptım onlara...

Bu akşam sanırım biz Survivor izleriz. onrasında yeni bir kitaba başlarım ama henüz seçmedim.

Buket Uzuner kitabı hakkında ki notlarıma gelince...

Öncelikle bu kitapla Kadıköy'ü adım adım geziyorsunuz.Tüm mekanlar, benim için tanıdık olması benim için ayrı bir güzellikti. Mesela Beşiktaş iskelesinin üstündeki Denizatı-Cafe^yi gerçekten de çok severim. Manzarası hiç bir yerde yoktur. Fiyat açısından diğer Kadıköy cafelerinden farklı da olsa ambiansına değer. Ama hafta sonu gitmek gafletinde bulunursanız Zeya, Ebru ve benim gibi kafanız ambale olur. Kiatabı okurken içinizden Kumral Ada ve Mavi Tuna'yı yeniden okumak istiyorsunuz. Baylan'da bir Cup Griye'nin tadını bilenler için de mesela gidip hem cupunuzu yemek hem kitabı okumak süper olur.
Şaman(lık) ve Kam(lık)üzerine, otacılık üzerine ilginç enekdotlar ve kıssalar var. Ama Buket Uzuner gibi biri böyle bir yanılgıya düşer mi? bilemiyorum, yoksa ben mi yanlış biliyorum. Fare düşşe kafası yarılır deyimini iki kez Sahaf Semahat'in dağınık masası için kullandı. benim bildiğim, o kadar boştu ki fare düşse kafası yarılırdı şeklinde kullanılır. Örneğin, dolap o kadar boştu ki, fare düşşe kafası yarılırdı. Çok kalabalık derken, iğne kaybolsa yere düşmezdi demek gibi....

Kitap;Su,toprak,hava ,ateş dörtlemesinin ilk kitabıydı...Diğer üç kitabı da okurum. Fakat sanırım hiç biri beni Kumral Ada Mavi Tuna gibi etkileyemez. O candır.
Ayrıca kitap okuyan kız^da da Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları-Su ile ilgili notlar var...


Bazen ,artık bu ülkede yaşanmaz, bu ülkeye yatırım yapmamak gerek , gitmeli gibi söylemler duyuyorum da kızıyorum,gülüyorum çokça da... Kadını , erkeği böyle çalışmış burayı vatan yapmak için...kolay mı iki patırtıya tası tarağı toplamak.Buradan başka vatan yok bize.

Bu gün dünya masal anlatma günü aynı zamanda, anlatın masal yerine Çanakkale Zaferini. Çünkü ancak masallardaki büyücülerin, devlerin insanüstü güçlerle başaracağı işleri, yukardaki resimde ki kadınlar, erkekler başardı.