Çok sevdiğim yazarın çok sevdiğim kitabı filme alındı ve  Uluslar Arası  İstanbul Film Festivaline konuk oldu. İzlemezmiyim...izledim.
Haruki Murakami'nin tek aşk romanı İmkansızın Şarkısı... İzleyenlerin  çoğu kitap daha güzeldi demiş. Bense çok beğendim. Kitapta ki hiçbirşey  atlanmamıştı... Anlatılmak istenen duygu bana geçti. Belki kitabı okumuş  olduğum için olabilir.  Kitabı okurken  Vantabe ile Nakao  ormanda uzun  uzun yürürken onlarla birlikte bende yürümek istediğimi  hatırlıyorum.Görsellik  çok iyiydi.Ornanlar, o yoğun yeşillik,    fırtınalı deniz, hiç durmadan yağan kar çok çok iyiydi. Yalnız şöyle  bir  olumsuzluk yaşadık. Biz 10 yıldır falan cep sinemalarına alışmışız.  Filmi beşinci sıradan hem de o kadar büyük bir sinemada ve dev bir  perdede izlemek  biraz gözlerimizi rahatsız etti. Vantabe yemek yerken  ağzını açınca, Ebru kulağıma eğilip- korkuyorum beni de yutacak diye  dedi:))Ben bu filmi yeniden izlemek isterim açıkçası...
Film öncesi, Zeya , Ebrucuk , Zuz  , Ben ve Zeya'nın Murakami sever  arkadaşı Elçin ile Hümeyrada buluştuk. Filme kadar   kitap sohbetleri  yaptık. saat 21.30 gibi de Sinema Rex'e geçtik.
Film bitince Ebru ve Ben  onlardan ayrıldık   meydana doğru yürüdük ,  taksiye binmek için. Saat tabi gece yarısı olmuştu. Bir kaç  barın  çıkışında kavga vardı biz zıp zıp zıplaya zıplaya  kaçtık oralardan:))
Bu gün Cancanlar bizdeydi. Uras Bey ilk kez geldi evimize. Nasıl  özlemiş Cancan bizim evi Ordan oraya koştu. Yemeğini hep ben yedirdim.  Annesine sen işe git, ben burada kalacağım dedi.
Şimdi Gamse'den bir haber bekliyorum, eğer işini zamanında  bitirebilirse çok güzel bir programımız var. Yoksa bu gece sadece  yatıp  kitap okuyacağım...
 
 
