Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

17 Mart 2014 Pazartesi

Çok ama çok faideli bi yazı:)

Bu güzel havada evdeyim, hatta bugün 10.gündür evdeyim.Fizik tedavi sonrası dizimi dinlenmeye aldım biraz. Malum önümüz yaz..

Memleket havaları hiç de iç açıcı değil. Önümüzde ne var kestirmek de hiç kolay değil.Tapelerden de bitmez tükenmez seçim propagandalarından da artık hepimiz yorulduk biliyorum.Bir sabah uyandığımızda da güzel bir habere uyanalım değil mi? Yok,olmaz biz güzel haberleri hak edecek ne yaptık:)
Neyse sizin kafanız yeterince ütüleniyor bir de ben başlamayayım.  Politik görüşüm oluştuğundan beri hiç değişmedi, gelseler başımda çan çalsalar 24 saat ,bu değişmez.Oyumu vereceğim yer de belli zaten....Tek dileğim artık bir bilen de bir bölen de eksik olsun biz onlar olmadan çok daha çokuz,bütünüz.

*********************************************************************************
Evde olduğum günlerde çok fazla ayakta kalmayacağım yemekler pişirip, film izleyip,kitap okuyorum. Bu arada bir sürü film izledim tabi. Kısa kısa önce bu filmlerden söz edeyim.





İlk film:'İsa Eboli'de Durdu''Carlo Levi'nin itilmişliği,kakılmışlığı, unutulmuşluğu, kör inançları, cahilliği, zorbalığı artık aklınıza ne gelirse hepsini İtalya'da sürgünlerin gönderildiği Allah'ın bile unuttuğu bir köy üzerinden anlattığı romanın filme aktarılmış hali... Zaten film bir roman okur gibi ağır ağır seyrediyor. Yani aha da sen bunu önerdin ama çok yavaş, ne kadar sıkıcı diyorsan bu film sana göre değil arkadaş:)
Ben izlerken yer yer Mahmut Makal'ın ''Bizim Köy'' romanını hatırladım








ikinci film bir Fransız filmi olan ''Altıncı Kattaki Kadınlar''...1960ların Paris'inde geçen bu film 2011 ''Malatya Film Festivali'' nde en iyi uzun metrajlı film çekilmişki yeminle böyle bir festivalden haberim yoktu:)) Filmde bir binanın altıncı katında yaşayan İspanyol hizmetçilerin renki dünyasını keşfeden aynı binada oturan bir bankerin onların hayatına karışması konu edilmiş. Son derece renkli ve eğlenceli bir film.









Üçüncü filmde ise bir edebiyat akımının oluşumuna tanık oluyoruz. Yeraltı edebiyatına ilgi duyuyarsanız ve '''Beat Kuşağı'' nedir acep diye merak ediyorsanız işte size bu akımın doğuşunu anlatan film...''Ölesiye Sevmek''

Beat Kuşağı New York’ta bir araya gelen ve daha sonra batı yakası kardeşliğine katılan bir grup Amerikan şairleri ve yazarlarından oluşmuştur. Bu hareket 1950 ve 60’lı yıllarda belirgin hale gelmiştir. Beat Kuşağı doğaçlama, tutkulu diyalog, açık cinsellik ve uyuşturucu deneyimleriyle ilgilenmiştir. Çalışmaları bunlara yansımış ve sonrasında yerleşik edebi dergilere sızmaya başlamıştır. Beat Kuşağının post modern edebiyata etkisi yadsınamaz. 1950'li yıllarda konformist bir hayatı yücelten ABD toplumunun değerlerine karşı olan bu yazarların en önemlilerinden biri olarak kabul edilen Jack Kerouac aynı zamanda "Beat Kuşağı" terimini de öneren ilk isimdir.(kaynak: Vikipedi)


Şimdi sırada biraz da eğlenelim filmleri var. Sabah kahvaltılarımı neşelendirdiler.
Şefkat Yerimdar: Eski Yeşilçam filmleri havasında bir film. Ben pek eğlendim. Zengin kız fakir oğlan hikayesi...Eski Türkan Şoraylı,Kartal Tibetli ,Filiz Akın,Ediz Hunlu filmleri hatırlattı bana. Hiç bir mesajı yok,bişi vaad etmiyo öylesine işte...Filmi seçme nedenim oyuncular arasında Cezmi Baskın'ında oluşuydu. Belki de es geçenilirdim ama onun adını görünce her zaman bi dururum.





Bir diğeri ise yine yerli film; Hükümet Kadın 2... İlkini sinemada izlemiştim ve de beğenmiştim. İkincisi de fena değildi....Demet Akbağ'ı zaten çok beğenirim ah bir de botox yaptırmayaydı... Komedi oyuncusu botox mu yaptırır abi ya...










Kitap ise Fay Kırıkları üçlemesinin son kitabı: Rojin

Haydi eyvallah,kendinize mukayet olun. 21 Mart gelmeden bi ritüelimiz var 20 Mart akşamından başlayacaz unutturmayın.

Ha bir de ben size pepino meyvasından söz etmiş miydim?... Kozmetikte kullanılani küçük ama tadı ve içinin görüntüsü aynı kavuna benzeyen bir meyva. Korkmayın ucuz bişi. İki lira falan sanırım. İçini yiyin kabuklarını yüzünüze sürün. Bana dua edin. TIKlayın, gidin okuyun beni yormayın
anacım:)Benimki amme hizmeti:))Durun bi de resmini koyayım da görünce tanırsınız. Her türlü markette var.
ayy çok faideli bir yazı oldu yine:))