Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Mayıs 2015 Salı

"Güzel Atlar Ülkesi"nde


Olmadığım  günlerde çok ama çok keyifli bir gezideydim...


Kocamın askerlik arkadaşının oğlunun düğününe katılmak için Kapodokya'ya gittik...Bu sayede de 59/3 Bilecik 9.Jandarma Alayı 6.Bölük 2. taburun 6 elemanı da yıllar sonra kavuştular ama ne kavuşma 6 kocaman beyaz saçlı adam çocuklar gibi eğlendiler...

Ama önce yolculuk boyunca gördüğümüz güzel manzaralar var...Tuz Gölü'nde güneşin doğuşuna şahit olmak,Göl kıyısında kahvaltı etmek var...o uçsuz bucaksız dingin manzara var...Baktığımda gördüğümüm sadece gökyüzü ve yeşil alan olması...o sessizlik...
sadece bu iki rengin mavi ve yeşilin dışında başka bir renk bile olmaması ruhuma bedenime kısaca bana çok iyi geldi...

Sabah erken saatlerde Göreme'ye kalacağımız otele geldiğimizde gruptan üç aile gelmiş,yerleşmişti... Dha sonra iki ailenin de katılımıyla 13 kişi olduk...Ooo  Zeki komutan nidaları ile karşılandık...Birbirini tanımayan kadınlar tayfası da bu coşkunun da etkisiyle çabucak kaynaştı.Birlikte kahvaltı ettik..


Sonra akşam Nevşehir'de olacak  kına gecesi için hazırlanıp düğün evine gittik...Bu erkekler asker arkadaşlığına  değer verir bilirdim ama bu kadarını tahayyül bile edemezdim... Düğün sahibine sizin düğünününüz var, bizi bırakın dedikçe O, -benim en önemli işim sizsiniz diye cevap verdi, her seferinde...Evde bizi muhteşem bir masa karşıladı... Salatalıktan yapılmış zeytinyağlı dolma sofranın yıldızıydı bence...

Yemekten sonra, ben ev sahibine nooooluuurrr  bana bir yer gösterin bir saat yatayım dedim ve o yatış iki üç saat uyumuşum bu sayede kına gecesine zıpkın gibi fişşek gibi dinçleşmiş olarak gittim. :)
Gece çok eğlenceli geçti ben daha geleneksel bir tören bekledim ama artık her şey gibi bu da modernleşmişti...Hatta gelin ile damat dansla açınca geceyi, düğünün küçük  bir provası şeklinde sürdü tören ama neyseki kına yakma merasimi oldu da kına gecesinde olduğumuzu anladık...

Gece tekrar Göreme'deki otelimize döndük... Düğün sahibimiz, kahvaltımızı erken yapmamızı çünkü;bizler için rehberli bir tur düzenlendiğini haber verdi.
Sabah tam 10 da minübüsümüz ve rehberimiz bizi otelimizden aldı ve turumuz başladı...Uç Hİsar, Göreme Açık Hava Müzesi,Avanos ,Ürgüp,Orta Hİsar, Çömlek atölyeleri, Mücevher atölyeleri,Kızıl Irmak üzerindeki sallanan köprü,Asmalı Konak,Üç Güzeller... 
Bunların yanında rehberimizin hem çok detaylı hem çok esprili anlatımı ile çok güzel bir gün geçirdik... Her cümlesinin sonundaki kelimeyi ikinci kez tekrarlayan,eğer o volkanlar patlamasa ve Kapodokya oluşmasaydı ben şimdi açtım diyen, bastığınızı toprak sanmayın o volkandan savrulan küller diyen Selim rehber seni hiç unutamayız sanırım ...biz yorulduk sen yorulmadın...dikkatlerimiz  dağılıp başka yerlere baktığımızda hiç alınmadın...sağol varol...

Uç Hisar Kalesine doğru tırmanıştayım...
Ürgüp'ün simgesi olan Üç Güzeller..
Hayal Vadisi...
Göreme Açık Hava Müzesi...
İlk Hristiyanların yaşadığı yerler, kiliseler ve Şapellerin olduğu bir yer... Daha önceki yıllarda geldiğimiz halde yine sanki hiç görmemiş gibi hayranlıkla gezdik...

 
Ben bir ara geziye gelen öğrenci grubuna öğretmenlerinin; Martı Grubu buraya gellll diye seslenmesini Mantı grubu anlayınca heeee acıktım dedim...Hemen rehberin tepesine bindim :) ben artık martıyı bile mantı anlıyorum dedim,  o da valla ben de çok acıktım dedi :) ve bizi tekrar Göreme'ye geri döndürüp kapıda el pençe divan beklendiğimiz "Sedef Restaurant" a götürdü... Buranın en özel yemeği testi kebabıymış...gerçekten de çok lezzetli idi...Garson kızımız benim dikakt kesilip nasıl kırdığına baktığımı görünce; ille size kırdırayım dedi... Ben önce valla testiyi parçalar, buradaki herkesin üstünü başını berbat ederim dedimse de o bana tekniğini gösterdi ve başarı ile kırdım testiyi...

E yedik içtik hatta üstüne künefeleri de götürdük ve düştük Avanos'un yollarına...Avanos demek çanak çömlek demek ,Kızıl Irmak demek... Hatta bir söz var " Kör de bilir Avanos'un yolunu...çanak bardak kırığından belli"diye... Önce Kızıl Irmak üzerine kurulmuş sallanan köprüden geçtik...köprü üzerindeki gençler grubu da extra sallayınca,köprü bittiğinde hepimiz sepet gibiydik :)rehbere çare bul, dönüşte buradan geçmeyelim diye baskı yaptıysam da yine salla sepet geçtik tabi :)

Önce çömlek atölyelerini geçtik, usta yaptığı çömleğin aynısını yaparsak dükkanı üstümüze yapacağını söyledi :)


Avanos'un bir başka özelliği de sahip olduğı kıymetli madenler...Gİttiğimiz mücevher atölyesinden kızlarıma pırlanta kesimli, ışığa göre beş renge dönüşebilen zultanit taşından kolye aldım...Şu altta gördüğünüz vitrinlerin önünde durdum ve bizim grubun tezehüratları eşliğinde çatır çatır pazarlık yaptım,üstelik de zincirlerini hediye ettirdim :)


Avanos'dan Ürgüp'e devam edip önce Üç Güzelleri ve Hayal Vadisini gördük sonra da bir zamanların fenomen haline gelmiş dizisi Asmalı Konak'ın platosu olan Asmalı Konak' a gittik...üzerinden bir kaç yıl geçmiş olmasına rağmen hala korkunç bir rağbet vardı...Ne yalan söyleyeyim üst katlara çıkmadım bile avluda biraz dolaştım...
Hatırladınız mı Asmalı Konağı?..Seymen Aga'nın dolaştığı balkonları. :)
Avanos sonrası hızla otelimize dönüp akşam için düğüne hazırlanmak için otelimize döndük...


Düğün için Nevşehir Dedeman Oteline geçtik...
Gündüz böyle olan bizim 6. Bölük
Gece düğünde gelinin karşısına geçip içtima verdi...

Düğünün gözdesi 6.bölüktü sık sık anonslarla sahneye çağrıldılar...
Gecenin sonunda artık yorgun argın Göreme'ye otelimize döndük...Hemen yattım çünkü sabah beşde otelden alınıp hayatının en farklı deneyimini yaşayacağım maceraya atılacaktım...