Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

23 Haziran 2011 Perşembe

UYUŞUKKK

Bugünün programında sadece mel mel bakma vardı... Nasıl uyuşuk bir gündü, anlatamam. Halbuki şu çamaşırı toplasam, katlasam , ütüye ayırsam, hatta ütü yapsam. Ama yok , oturdum Elle izledim, e2'de. Konuk Antonio Banderas'tı. Akşam yemeği için ise, geçen gün fazlaca menemen hazırlamış sonra da yemek planı değişince dondurucuya atmıştım.Onu gündeme getirdim. Yanına makarna haşlayacağım. Kızlar seminer dönemindeler. Okul çıkışı arkadaşlarıyla birlikte program yapıyorlar, o yüzden de yemek yapma şevkim kırılıyor.

Dün gece Muhteşem Yüzyıl sezon finali yaptı. "Acep şimdi acaba Kanuni ölecek mi, Hürrem zehirlenecek mi?" diye düşünenler varmıdır? Korkmayın Kanuni tam 46 yık padişahlık yaptı. Hürrem ise tamıtamamına 43 yıl Hürrem Sultan olarak yaşadı.Pargalı'nın ölümünü ise Hürrem hazırladı.Hürrem'den sonra Kanuni çok yaşayamamış, üç yıl sonra ölmüş. Hürrem valide sultanlığı görememiş yani...Hürrem ilk nikahlı padişah karısı. Kanuni ona üç gün üç gece süren şahane bir düğün yapmış ve tüm Avrupa ellerinde aylarca konuşulmuş bu düğün. Ay hadi yeter bu kadar Hürrem Sultan bilgisi:)

Kitapta maalesef hala New Yor"k Üçlemesi'ndeyim. İkinci bölüm olan Hayaletler'deyim. Kocamın bile dikaktini çekmiş. Bu ara az okuyorsun" diyor. Yaz rehavetimidir bilemedim.

Bu günlük bu kadar olsun mu?

BEŞİKTAŞ GÜNÜ


Bu günü tamamen Zuz'la , kardeş kardeş geçirdik. Önce buluşup göz doktoruna gittik. Sonra motora atlayıp püfür püfür deniz havası ala ala Beşiktaş'a geçtik.Beşiktaş'a geçince önce bir şeyler yiyelim dedik. Zuz burada bir yerde döneri çok iyi olan bir yer vardı oraya gidelim dedi.Gittik ki, etrafındaki her yer tenha bura tıklım tıklım.Dışarda hiç yer yok ama biz dşlarıda oturmak istiyoruz..Bir kaç dakika oyalandık neyse ki bir masa boşaldı, oturduk. Dürüm dönerini, ayranını ve limonatasını gerçekten de beğendim. balıkçılar çarşısı içinde Define Büfe....Alkım Kitapevinin sokağından girerseniz , biraz yürüyünce ; önüne çıkıyorsunuz.Yemekten sonra bir önceki yazımda bahsettiğim mağazaya gittik ve hiç bir şey beğenmedik. Bir kaç mağazada da aynı şeyle karşılaşınca hadi Kadıköy'e kendi bildiğimiz yerlere bakalım derken Beşiktaş Büyük Çarşı^ya girdik. Burada tam benim tarzımda iki dükkan keşfettim ki, sanırım artık sadece buralardan bile giyinebilirim. İlk dükkanın adı; Oscar... Biraz abiyemsi ya da spor şıklık isteyenler için süper bir mağaza... Buradan bir elbise aldım, sahibi ile Zuz dalış ve yelken üzerine sohbet ettiler ben giyip çıkarırken ve iyi bir indirimle sevdiğim bir elbise aldım. Hatta elbiseye uygun bir takıyı da yine hediye ettiler.Çıkışta hadi bir yerde oturup çay kahve molası verelim dedik. Zuz yine, buralarda ağaçlar altında bir yer vardı, oraya gidelim dedi . Orayı bulamadık ama tam Büyük Çarşı çıkışında yeni bir dükkan daha keşfettik. Tamimiyle tasarım kıyafetler satan , çok hoş iki bayanın işlettiği bir dükkandı; Willy.Nilly... Bu dükkand ki her elbiseyi, bluzu , eteği , pantolonu çok çok beğendim. yani tombiğiz diye eski jenerasyon babaanneler gibi mi? giyineceğiz yani... Her şeyi beğendim ama sonunda en beğendiğim elbiseyi aldım. İlk aldığım Zuz'un doğum günü hediyesiydi zaten... Zuz, tabi bu arada boş durmadı. Dolaşırken o da alışveriş etmekten geri kalmadı. Hatta son giydiği elbiseyi çıkarmadı bile:))
( Sağda gördüğünüz resim, Büyük çarşının tuvaletinde çekildi... tuvalet olduğunu anlamadık önce , girişte kanepeler, tv, çiçekler ve bu anı defteri:)))

Alışveriş bitince Beşiktaş sahine indik. Orası mı? burası mı? derken, Bahçeşehir Üniv önündeki cafeye konuşlandık. Nasıl güzel geldi orası bize , onca yorgunluktan sonra anlatamam. Ihlamur ağaçları altında , filbahri kokuları içinde çaylarımızı içtik, sohbet ederken saati unutmuşuz . Akşam yedi buçuk olmuş haberimiz yok. Kızlar aradı tek tek de hadi kalkalım dedik. İskelede ayrıldık ben Üsküdar motoruna o Kadıköy vapuruna yöneldik...
Ve iyi bir haber aldım Nike'dan...Bir kaç ay önce aldığım ayakkabı her giyişten bir saat sonra falan hayatımı kabusa çeviriyordu. Sıkmaya başlıyor, ayaklarımı mahvediyordu. Götürdüm aldığım mağazaya, derdimi anlattım. Aldılar, fabrikaya incelemeye gönderdiler ve dün gelip yeni bir ayakkabı almamı , ayakkabının hatalı bulunduğunu söylediler... Yaşasın diyorum ve üğerttikleri malın hatasıyla sevabıyla arkasında durdukları için de onları kutluyorum...hay Allah ya, Gamse üniversitedeyken Nike ile ilgili bvir sunum yapmıştı , niye acaba...şimdi geldi aklıma...ama yarın sorabilirim ancak:)
Sonrası akşam yemeği, Muhteşem Yüzyıl falan filan işte...