Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

2 Şubat 2012 Perşembe

öyle bi gün işte

Biraz önce Üstün Dökmen'in Küçük Şeyler programında evcil ve sokak hayvanları ile ilgili yaptığı programı izledim. Herkes izlesin isterdim. İnsanlarla hayvanları birbirinin içine soka soka bir program yaptı.Bir canlı acı çekerken acı duyan insanlarla dünya daha iyiye gider derken, sokak köpekleri bana kimsesiz babamı ve tek çocuk olduğum için ; Anne ve babamın bize bir şey olursa bu çocuk yetimhaneye düşer diye yanımda konuştukları için kendimi hatırlatıyor derken, sokak hayvanlarını besleyen erkekleri görünce bunlar asla bir kadına şiddet uygulamaz diye düşündüğünü söylerken baktım sulu zırtlak ben gözümden yaşları akıtıyorum.Üstün Dökmen'in paradilerle desteklenen bu programını izlemek isterseniz her gün saat 14 de Star TV de..

Bu gün benim kişisel bakım günümdü. Saçlarım kısaldı ve azcık daha kızıl atıldı... Kuaförümde 20 yıldır aynı kuaför olunca neredeyse sazlı sözlü bir sohbet ortamı oldu.

Benim İzmir' de ki kuzenleri ve Zuz'u akşam kar konusunda o kadar özendirdim ki dün bu gün İzmir ve Ayvalık'a kar yağmış.Zuz bahçesinin resmini göndermiş.Kar deyince, her kar yağdığında çocukluk kışlarını, karlı günlerini hatırlamayan var mı? Zeya'nın bu günkü yazısını okuyunca yeniden aklıma geldi, Hatta yorum yazamadan kendi yazıma ek yapmaya koştum:)))
Annem tepsi tepsi karlar taşırdı içeriye koca koca siniler koyardı önümüze kardan adam yapardık.Kar belimize kadar çıkardı o zamanlar ve uzak mahallelere kılavuzlar götürürdü arkadaşlarımızı. Hala aklıma o gelir. Nerelerden gelirlerdi ki kılavuzlarla giderlerdi eve. Eninde sonunda Ordu'nun merkezinde bir okuldu.Bak bu konuda acaip doluyum, bi kılavuz peşine takılamadım, tüm kışlarım onları kıskanmakla geçti. Benim gibi çantanı ters çevir üstüne otur, kay yokuştan aşağı evin önünde dur.Bir de ocakta kaynayan süt kokusu ve ertesi sabah kahvaltıya konan üstüne şeker serpilmiş kaymak var aklımda... Yaşlanıyormuyum ne zaten gözümün kenarında gördüğüm kaz ayakları beni benden etti... Bu neee diye bağırmışım. Gülmekten öldüler. Gülerler tabi , kaz, ayağının izini benim göz kenarına bırakmış.


Bu ara kızlar evde olduğu için kitap okuma ve film izleme etkinlikleri yavaşladı... Ama pazartesiden itibaren tam gaz devam ediyoruz. Rus Kışı^n da biraz daha ilerleyeyim hakkında konuşuruz. Hatta karar verdik Leylak Dalıcım ile eş zamanlı okuyacağız.Bakalım farklı gözlerden nasış yorumlayacağız. Çifte kavrulmuş leblebi ya da üfff çifte kavrulmuş lokum (bayılırım) kıvamında olabilir.


Ben şimdi gideyim azcık, çay kahve bir şey içeyim...Kızların uzun zamandır sesi çıkmıyor ne yapıyorlar bakayım. Naziş bir Kadıköy yaptı geldi. Gamse'nin de salsa gecesi. Biz belki yine onu karşılama ayağına mahallenin kafesine çöreklenir çay içeriz. Bir akşam beni izlemeye gelin diyor. Bir akşam gideriz ama o akşam bu akşam değil:)