Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Ocak 2019 Pazar

Safranbolu-Amasra

Yılbaşından bir hafta önce karı koca Safranbolu-Amasra turu yaptık. Aslına bakarsanız kızlarımızın bize  evlilik yıl dönümü hediyesiydi.
Turun başlangıç sabahı, tur otobüsüne bindiğimizde ben  habire yerime yerleşme çabalarında iken kocam - Lale, kafanı bi kaldırsana dedi. Baktığımda tur rehberimizin Karadeniz Turu rehberimiz olan, Perihan Hanım olduğunu görünce ne yalan söyleyeyim çoktandır görmediğim bir dostumu görmüşcesine sevindim.O kadar güzel bir gezi yapmıştık ki sayesinde , bundan sonraki tüm gezilerimizin rehberi Perihan Hanım olsa demiştim. Yine muhteşem bir gezi oldu bizim için.
Safranbolu evleri ile meşhurdur bilirdik de  neredeyse tamamı konaklardan oluşan bir kent ile karşılaşacağımızı bu derece tahmin etmemiştik. Çarşısı,konakları, alış veriş et etme yine de son derece güler yüzlü esnafı ile bizi büyüledi.Biz Bağlar Saray Otelinde kaldık. Nevresimimizde küçük bir leke izi vardı, söylediğimde odamızı değiştirmeye kalktılar.
İlk gün Safranbolu içindeki konakları, çarşısını gezdik. Öğle yemeğinde yöresel yemekler yedik. Adını Safranbolu'ya veren safran her türlü yiyecek ve içecek de var. Yalnız ben renginden başka bir lezzet farkı hissetmedim. Şehrin meydanında safran çiçeği heykeli de var doğal olarak.

 Safranbolu Konaklarının en güzel örneklerinden biri olan Kaymakamlar Konağını gezdik.İnanılmaz detaylar vardı. Tavan işlemeleri,duvarlardaki işlemeler,nakışlar...her odaya ayrı bir Safranbolu geleneğini hareketli mankenlerle canlandırmışlar anlatmayla olmaz, gitmek görmek gerekiyor.






 Daha sonra serbest zamanda turdan ayrılıp buluşma saatine kadar Safranbolu çarşısını gezdik.Kocama buranın en afilli yerini bul  orada kahve içelim dedim. Bak her yerde bana bi çınaraltı bul, buranın esnafının gittiği yeri bul derim ama sanırım onca yöresellik, otantiklik içinde canım şöle bi fiyakalı yer çekti. Vallah da tam aradığım gibi bir yer buldum.Külde pişen, nar şerbeti ve çeşit çeşit lokumlarla sunulan bir kahve içtik...



Sonra daldık Safranbolu'ya

















Serbest zaman bitince, buluşma yerimize dönüp bizim tur arkadaşlarımızla buluştuk.Herkes eli kolu dolu geldi:)

Burdan sonraki durağımız  Yörükler Köyü oldu. Burası aynı zamanda Leyla Gencer'in de köyü. Çok güzel bir köy ama ne yazıkki bomboş. Yaşayan çok az.



Leyla Gencer'in Yörükler Köyü'ndeki Evi



Yörükler Köyünde bize Sipahioğlu Konağı sahiplerinden Ali Sipahioğlu  rehberlik etti. Sipahioğlu benim de anne kızlık soyadım olduğundan ilgimi çekti. Bu konuda da biraz sohbet ettik. Yörükler köyünde evlerin çogunun çatısında geyik boynuzu asılı. Nazara karşı asılıyormuş. Aynı zamanda o evde bir avcı oturduğunun da işaretiymiş.Yörükler Köyünde kapılarında bir dili var. Kapıdan öylece sarkan ip, ev sahinin evde olduğunu, eğer bir düğüm varsa 1, iki düğüm varsa mesela evde olmadığını ama ne kadar saat sonra evde olacağını bildiriyormuş. Eger ip iki halkadan geçerek bağlanmışsa, hane sahibinin köy dışında olduğunu anlatıyormuş.
Yörükler Köyünden hayatımda yediğim en leziz tarhanaları ve bir kaç ahşap iş alıp ayrıldık.
 Geceyi Safranbolu'da otelimizde geçirdik. Akşam  yemeğinden sonra dışarı çıkarız demiştik ama ben koşa koşa odama gidip çayımı demleyip yatıp dizi izledim. Kocam da aşağıda Beşiktaş maçı izledi.
Benden gençlere tavsiye, nişanlınız olur, sevgiliniz olur ya da kocanız, birbirinize yapışmayın kardişim, azcık aralık bırakın hava girsin arada:))))))

Ertesi sabah uyandırmadan bile erken uyanıp aşagı indik. Gezinin ikinci gününde Amasra ve Kristal Teras vardı.
Ama bir şey söyleyeyim mi size, onları sonra yazayım oynayamam yerim dar diyen yeni gelinler gibi benim de yazamam uykum var. Valla kolum yoruldu. Hem kar da başlamış. Bi lavanta çayı içeyim, kara bakayım sonra da yatayım.
öle işte