Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

29 Nisan 2016 Cuma

Başrolde İstanbul

ĞAra ara sert bir  poyraz esip üşüsek de İstanbul'a bahar geldi artık. Bir süredir erguvan yaprakları ile kaplı olan yürüdüğümüz yollar artık yerini akasyalara bıraktı. Şükürler olsun ki hala bahçelerinde iğde ağaçları, leylaklar, ıhlamurlar olan  bir yerde yaşama şansına sahibiz. Kokular özellikle gece yürüyüşlerinde çok yoğun hissediliyor. 

Dün mahallemizde kalalım dedik. Nazlı koruda yürüyelim, kitaplarımızı okuyalım dedi. Kocam da katıldı bize, hatta korudan aşağı Bordo Köşke indiğimizde Banu da geldi.  Kitaplarımızı okuduk, sohbet ettik, kargalara karşı temkinli durduk. :)
Kitabımı okurken zaman zaman kafamı kaldırıp manzaraya bakmaktan kendimi alamadım.
Başımı sağa çevirsem şöyle
Sola çevirsem böyle
 Akşam da biletlerimizi çok önceden aldığımız bir tiyatro  oyunu vardı. Kadıköy Haldun Taner sahnesinde onu izlemeye gittik. Trafik korkusundan bir saat önce orada olunca İstanbul'da bize şahane bir gün batımı ikram etti. Fotoğraf çektiğimi gören çayımızı getiren garson- çayın fiyatını beş kat fazla yazacağını söyleyince  ben de fotoğrafı görsen yüz kat fazla yazarsın dedim. 
Tiyatro oyunumuzda çok güzeldi.Ayışığında  Şamata; iki perdelik bir komediydi. Tiyatroya bu kadar az zaman ayırdığım için kızdım kendime ve önümüzdeki sezon toplu bilet almaya karar verdim.

Tiyatro çıkışı artık gece bizim için henüz daha genç olsa da evin yolunu tuttuk.
Bu hafta kültürel etkinliklere de devam etti tabiki bendeniz cennet kuşunuz :)
  Salı günü Orhan Bahtiyar'ın son kitabı "Ateş Kırmızısı" nı konuşmak için  Yasemin Sungur Kitap ile Sohbet için Oyuncak Müzesine gittim. 
Konuk yazar; Son kitabı  ile Orhan Bahtiyar'dı. Bu kez bir de konuk ressamımız vardı. Kitabı resimleyen Can Ersal, ilginç anılarıyla güne renk kattı. Bize unutulmaz  hikayeler bıraktı. Artık Kaplumbağa Terbiyecisi/ Osman Hamdi tablosunu bir depoda bulup gün yüzüne çıkaran kişiyi şahsen tanıyorum ve hikayeyi de ondan bizzat dinledim.

 Yazarın bu kitabı yazma aşamalarını, ressamla her akşam konuşup kitap hakkında konuştuğunu, Zonaro'nun İtalya'ya döndükten sonra bile İstanbul resimleri yapmaya devam ettiğini, Zonaro'nun İstanbul'a ilk geldiği gün resmini gören Sunay Akın'ın siz ne yaptınız, Zonaro İstanbul'a kış mevsiminde gelmişti deyince hemen resimde yazlık kıyafetler içindeki Zorano'ya kışlık palto giydirildiğini ve bi sürü bi sürü başka şeyi bilmenin hazzıyla bambaşka bir gözle okudum.Kitap için ayrıca yazacağım zaten.


Hemen ertesi akşam ise Kitap Kulübümüz   İçin bu kez "Kazım Karabekir Kültür Merkezi"ne  gittim. Bu ayın kitabı; Senelerce Senelerce Evveldi/ Selçuk Altun'du. Kitabı hepimiz çok beğenmiştik. Yalnız bir Selçuk Altun kitabına tamamiyle hakim olmanın ne kadar zor olduğunu da gördük. Yazarımız bu kez Özellikle benim jenerasyon gençliğinin  şiiri Anabellee yi hatırlattı bize. Edgar Allan Poe ile kendini neredeyse özleştirmeye çalışan birinin ardından gezdirdi bizi. Kahramanımızın her tanıştığı insanın ona anlattığı hikayelerin bir yere bağlanacağını sanıp boşa beklediğimizi konuştuk bol bol . Sonuçta hepimiz cesur Ester'i sevmişiz en çok.

Bir dahaki buluşmamızın kitabı Hayatım/ Kazım Karabekir. Karabekir Paşa'nın çocukluğundan itibaren tuttuğu günlükleri okuyacağız ve bu kez toplantımız müzede olacak.

Şimdi size bu ay okuduğum en ilginç beni en çok etkileyen kitaptan söz  edeceğim.
Freud'un Kız Kardeşi/ Goce Smlilevski 
Çok derin acıların anlatıldığı bir kitap.Freud'un Nazi işgali sırasında yaşlı dört kız kardeşini kurtarabilecekken kendisinin kaçıp onların gaz odasına gitmelerine göz yumması anlatılıyor. Kitapta ilk bölüm böyle sona eriyor ve sonra çocukluk yıllarına geri dönüyor. Freud'un en az kendisi kadar acımasız bulduğum anne karakteri de var kitapta. 
Freud'un size çok kötülük yaptım dediğinde kız kardeşinin, hayır sen kimseye kötülük yapmadın sen birilerine iyilik yapma fırsatını kaçırdın dediği sahne bir rüya sahnesi bile olsa çok etkileyiciydi.
Avrupa Birliği Roman Ödülü alan 30 dile çevrilen bu kitap bizde de sekiz baskı yapmış.
Çok beğendiğimi söyleyebilirim.

Şu an da elimde olan kitap ise çok beklediğim bir kitaptı. Hatta yazarını hani yeni kitap, ben Berna'yı özledim diye sıkıştırmışlığım bile vardır :)
Acemi dedektif Berna ile "Kapalı Çarşı Cinayeti" ile tanışmıştım. Bu kitapta da Berna yine esrarengiz bir cinayeti aydınlatmaya çalışıyor. Kimsenin onu görevlendirdiği yok polis falan değil... O bir çevirmen o bir turist rehberi   ama dedektif değil : ) Amaaa "Kapalı Çarşı Cinayeti"ni o aydınlatmıştı... Dün sabah kızım sabah kahvemi yaptı, ben kitabıma başladım. Berna'da zaten yataktan yeni kalkmış, parkta bulunan cesedi o dakika duymuştu.
Ay yaza yaza , yazı getireecektim az kaldı. Hadi gideyim ben. İyi hafta sonları olsun.