Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Ekim 2008 Çarşamba

onca yoksulluk varken( 15 Ekim. bloglarda yoksulluk hareketi)

Neresinden tutsak bu ülkede yoksulluğun.Biz önce akıldan yoksul olduk ki, bize taa ilkokul da dünyanın kendine yeten yedi ülkesinden biri olarak öğretilen , öyle ya yeraltı kaynaklarından yana zengindik. Yemyeşil ovalarımızda yetişmeyen ürün yoktu, dünya buğday üretiminde birinciydik, yeraltı sularımızın yanında , üç yanı denizlerle çevrili vatanımızda balıkçılık önemli bir gelir kaynağıydı. Güneşten yana şansımız çoktu turizm de en önemli gelir kaynaklarımızdan biriydi. Dört mevsim doya doya yaşanırdı. Gelişmekte olan bir ülkeydik biz.

İşte! bunları elbirliği ile VE yanlış politikalar sonucu kaybettik. Nehirleri kuruttuk, denizleri kirlettik , sahillere termik santraller kurduk, Oksijen kaynağı Kazdağlarında elin adamına siyanürle altın arama izni verdik. En güzel yerleri parsel parsel yabancılara sattık. Artık balıklarımız civa yüklü. Bugdayı dışardan alır olduk. Susuzluk kapıda. Dış borç tavan yapmış. Çocuklarımız borçlu doğuyor. Mesela benim doğmamış torunumun bile şimdiden bilmem kaçbin dolar borcu var. Eeee bize de kala kala yoksulluk kaldı.

Çünkü bu ülkenin politikacıları hep yoksulluktan rant sağladılar. Bizim insanımızı bir kilo nohuta mercimeğe, bir torba kömüre oy verir hale getirdiler. En büyük yoksulluk eğitim yoksulluğun olduğu anlaşıldı böylece. Onca yoksulluk varken, şimdi ne söylesen caz gelir adama. Artık bireysel çabalarla aşılacak bir durum değil, örgütlü bir çabayla ancak biraz , belki...

Peki hal bizde böyleyken Kara Kıtaya ne demeli, Afrika dünyanın en zengin altın ve elmas yataklarına sahip, ama yoksulluktan açlıktan kıvranıyor , yani kıssadan hisse yoksulluk yok, yoksul bırakılmak var. alenen cebren