Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Ocak 2017 Cumartesi

Çelınç 4-5 ve bizim evde tatil havası

.Dün itibarıyla bizim evin kızları da karnelerini verip yarıyıl tatiline girdiler. Artık geç yatmalar, geç kalkmalar, hiç kapanmayan mutfak, sürekli bir yerlere gidenler gelenler, ve hiç durmadan çalan bir zilimiz var, Allahıma sonsuz şükürler olsun ki.
İlk gün yani dün bir film şenliği biçiminde geçti. İlk önce Naziş ile lahmacunlarımızı sipariş ettik ve   Florance Jenkins izledik. Meryl Streep ve Hugh Grant yine muhteşemlerdi ama piyanist rolünü oynayan Simon Helberg  inanılmazdı, Oscarlık oyun çıkartmıştı.
Filmi kesinlikle kaçırmamanızı öneririm.Gerçek bir hikaye. Dünyanın en kötü sesli operet artisti Florance Jenkins'in gerçek hikayesi.Çok zengin bir babanın tek varisi olan Florance Jenkins tüm yaşamını müziğe adamış, Sesi çok kötü olmasına karşılık hayallerinin peşinden koşmasındaki azmi  ve cesareti ile büyük sempati toplamış.  
(Piyanist rolünü oynayan oyuncu)



Günün ikinci filmini ise sinemada izledik. Banüü ve Bizim kıvırcık salatamız Cemre ve de Gamsegamse ile  Ata Demirer'in son filmi "Olanlar Oldu"yu izledik.



Yalnız şunu anlatmadan geçemeyeceğim, Bu film için mekan aranırken Cunda'ya geldiklerinde tesadüfen biz de oradaydık ve Zuz'un pansiyonu Adali Pansiyon'a da geldiler. Çok beğendiler, her yerin fotoğrafını çektiler ve gittiler sonra bir kaç kez yine konuşmuşlar ama yan komşularla anlaşamayınca iptal olmuş, çekimler Sığacık'a kaymıştı.
Dün akşam film başladı ilk gördüğümüz şey pansiyonun adı, bilin bakalım adı ne :) Adalı Pansiyon  değil mi :)  :) ve pansiyon dekoruna baktıkça  aaa duvardaki süse bak, bahçe dizaynına bak, duvarlara bak olduk. 
Filme gelirsek çok güldük ne yalan söyleyelim, Ata Demirer iki roldeydi ve kadın rolünde onun Ata Demirer olduğunu unuttuk. Keyifli bir gece geçirmemize neden oldu.
Çıkışta eve girmek istemedik, bizim mahallenin kahveleri gece birden önce kapanmaz sölim size :)   Kahve Sokağına girdik, oturduk sohbete devam ettik.
 Bugünü evde geçirdik. Dün gece yarılarına kadar sokakta olunca hiç farketmeden üşümüşüz, sırtım ısınmak bilmedi. O yüzden ev iyi geldi. Süt geldi, onu pişirdim, sütlü kahveler yaptım,Yoğurt mayaladım, pizza yaptım, kızlar battaniyelerini salona sürüklediler, sonra yastıkları ve battaniyeleri  koltuk tepelerine dizdiler  her zamanki gibi 😍


 Gelellim Çelınça... Ben dün akşam yazarım diye düşünüp sinemaya gidince yazı bugüne kaldı.
O yüzden 4 ve 5 bir arada...
4.soru : Etrafındakiler hangi sorunun çözümü için sana gelirler.
Valla bizim evdekiler bana genelde ne yicez diye gelirler. Ya da   - bilmem ne dosyasını unutmuşum, bilgisayarımı açıp mailime gönderir misin Anneee, ya da dolapta  şu evrak var onun fotoğrafını çekip gönderir misin anneeee diye gelirler.Kocam kişisel alış verişini asla kendi yapmaz, kesinkes alacağı halde ille beni de götürür. Ve yine kendi beğendiğini alır.
Ev dışına gelirsek en çok kitap, İstanbul'a dışardan gelecek olanlar ulaşım için, nerede ne yiyelim, kahvaltı için nereyi önerirsin, geçende  bir film izlediğini yazmıştın nereden izleyebilirim gibi konular sorulur ki bundan çok keyif alırım. Son zamanlarda en çok orkide bakımı ile ilgili sorular almaktayım ki orkidelerimle çok gururlanıyorum Allah nazarlardan saklasın.
5.soru:Her zaman ve bazen özlediğin iki şey.
Bu konuyu yer isimleri vererek cevaplayacağım.
Ordu  her zaman özlüyorum ve hep özleyeceğim. Doğduğum yer İstanbul olsa da hatırladığım en eski anılarım oraya ait. Köklerim orada... Havasını suyunu, taşını, toprağını her şeyini özlerim.Yürüdüğüm sahilleri, yüzdüğüm denizleri, Boztepe'yi...o hep bulutların arkasından bakan güneşini, alamuğunu,balığını, kuşunu kandaşlarımı, candaşlarımı, dünyanın en güzel manzaralı balkonunu çok ama çok özlerim.


Kumburgaz, ah o Kumburgaz ne çocukluk ne gençlik anıları var onda...  İstanbul'un sayfiyesi... Okullar kapanır kapanmaz gidilir, açılacağı hafta sonu dönülür. Perşembeden perşembeye gelen Migros otobüsü, postrestant mektuplar, kapısı hep açık evler, sahilde yanan ateşler, plaj voleybolları ille de Marin Otel'in plajından girmek için denizden kaynak yapmalar,fıtık olan müdürün yan kumsalla buranın ne farkı var çocuklar.insanlar burada bir hafta tatil yapıp gidiyor bak siz üç ay buradasınız deyip kendine  acındırmaya çalışsa da ertesi gün yine  aynı şeyi yapmalar.Hafta sonu misafirleri, ay çiçeği tarlaları,sonra büyümeler nişanlı yolunu balkonda beklemeler...

Define sitesi, bir tek bu fotoğraf var ne yazık ki...

Çoktandır yazmadığım kadar uzun yazdım hadi hayırlara vesile olsun...