Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

12 Eylül 2011 Pazartesi

Ölümsüz Anlar

Bir günde iki kez nadiren yazarım ama bu film kimseden kaçmasın istedim... Bu gün kızlar okula gidince vira Bismillah deyip , izlenmedik film kalmasın etkinliğimin sezon açılışını şahane bir film ile yaptım... Çoktandır bir köşede bekliyordu zamanını... Bu filmi ; izlemezseniz küserim kategorisine koydum... Güzel kadın , yakışıklı erkek yok , kimsenin başrol kaygusu yok film gibi film...İsveç’te sosyalist hareketlerin ortaya çıkmaya başladığı dönemi bir aile baz alınarak anlatılmış.Kadının aile ve toplum içindeki yerini, işçi sınıfının yaşadığı politik ve ekonomik baskılar gibi konuları bir yazarın, bir eleştirmenin, bir siyasetçinin gözünden değil de bir ev kadınının gözünden dile getirmiş. Film, İsveç’in adayı olarak Oscar yarışına da gönderilmişti. bir kızın dilinden annesi...Annesinin gözünden 1907 li 1914 lü yılların İsveç'i...
Jan Troell in yedi yıllık bir aradan sonra çektiği ve İsveç in 2009 Oscar adayı olan bu şiirsel film, sanayileşme ve kentleşmenin yanı sıra sosyalist ve evanjelist hareketleri de ele alırken kültürel değişimleri at sırtında bir şövalyenin gözünden değil de bir ev hanımının ailesi aracılığıyla irdeliyor. 1900 lerin başlarında İsveç te, emekçi sınıfından genç bir kadın olan Maria, çekilişten bir fotoğraf makinesi kazanır ve hayatı tamamen değişir. Elinde tutmaya karar verdiği makine sayesinde Maria dünyayı yeni gözlerle görmeye başlar aynı makine alkolik kocası için bir tehdit unsuru, hikâyeyi anlatan kızı için ise ilham kaynağıdı

Filmi izledikten sonra benim için en ölümsüz anlar hangileriydi diye düşündüm ve çektiğim fotoğrafları artık sadece bilgisayarda bırakmayıp basmayı da düşündüm. Gerçi iki yıldır çok beğendiğimiz resimleri zaten basıyoruz...Hatta birazdan gidip bir kaç tane basacağım... Onu eline alıp bakmak, hissetmek çok farklı bir şey...

Dostluk Hüznü Paylaşmaktır

Leylak Dalıcım'la son kez birlikte kahvaltı yaptık ve sonra yeniden tez zamanda gelesin inşallah diyerek Ankara'ya uğurladık...
Bi öylee bakakaldım ardından, biraz daha kalsaydı, bir Kariye bir Yedikule Zindanları yapardık falan diye düşündüm...Fincanlarımızla bir kahve içme fırsatı bile bulamadık...

Şöyle bir toparlandıktan sonra, bütün gün yattım kitap okudum... Ataletim canım benim, çok güzel bir öykü kitabı seçmişti bize... Yattım kalktım bir hikaye okudum...Dostluk Hüznü Paylaşmaktır adı gibi güzel bir kitap.Okumaya Ataletim'in benim için işaretlediği öyküden başladım... Ayracın işaret yerine gelen yerde ki cümlede- Bu şehrin tüm telefonlarında sen mi? varsın- diyor...Kitabın arka kapağını bana yazdırsalardı şöyle yazardım...Gençliğiniz yetmişli yıllaramı denk geldi?Hayatınızın en değerli gençlik yılları ; tam da toplumun değişme sürecine mi rastladı? Aşklarda , arkadaşlıklarda , dostluklarda biraz çuvalladınız mı?...Kitaptaki herkes 78 kuşağı çünkü yazarda o kuşaktan... Bir dilim ekmeği, bir bardak suyu paylaşır gibi , paylaşırmısınız hüznü de... Evet diyorsanız bu kitaptaki hikayeler sizin için yazılmış demektir...Yazarı SÜHEYLA ACAR...

Sahaf Festivalinde dolaşırken üçümüz de , bizi çeken kitabı hemen alacağız dedik... Bir yıldır arayıp da bulamadığım çünkü artık basımdan kalkmış., Attila İlhan'ın ''Fena Halde Leman''ın dördüncü baskısı pat diye önüme çıktı... Tamam dedim ben kitabımı buldum...Sanırım yarın okumaya başlarım...Atilla İlhan'lı günlere hazırlanın:))Arada şiirlerine de takılırız... Ben sana mecburum bilemezsin deriz...üçüncü şahsın şiirini okuruz...

Kızların ikisinin de programı vardı...çook sakin bir gün geçirdik... Bir ezo gelin çorba koydum ocağa , biraz Maria Callas dinledim. Hatta Gamsegamse geldiğinde Anne coşmuşun dedi:))

Akşam kabilemin Ordu kısmı ile uzun uzuun telefonn konuşmaları yaptım...yarım dizi izledim... Falan filan