Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Ekim 2007 Pazartesi

BAYRAM GELDİ DE GEÇTİ BİLE

Sanırım son yılların en buruk bayramını yaşadık milletçe. Her sofraya oturuşumuzda lokmalar boğazımıza düğümlendi. Soykırım Tasarısı da tüy dikti üstüne. Önce bi büyükelçi geri çağırıldı kıtırı atıldı ortaya. Vay dedim bu ne büyük tepki. Büyükelçi çağırmak , seninle ilişkimi kesiyorum demektir. Ama sonra RTE dedi ki; bir şey söyleyecektim kulağına onun için çağırdım. Ben de sandım ki eyvah! bu çok kızdı, artık Bilal'e: kap torunu gel der. Neyse bunlar benim enimi aşamasa da boyumu aşar. Ben bayram sonrası yazımı yazayım.
Bayram la ilgili bir programımız yoktu. Ziyaret için bile üç yer seçmiştim. Üçünü de yapmadım. Beyoğluna bile gitmedim. Belki yarın giderim. Malum İstanbulda yağmur yağıyor seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor durumları var. Aman nazar değmesin. Bu tekerleme yüzünden ben küçükken yağmur yağarken , evlerin penceresine bakmamaya çalışarak eve kaçardım.
Arefe günü Gamze dedi ki- Anne , Aşena' nın annesi burada yokmuş, bayramda yalnız bize gelecek.Tuğçe de gelecek. Oki doki dedim. Bu Gamze ile bizim aramızda evet demektir. Sonra Nazlı dedi ki- Anne Neslihan'ın annesi bayramda burada yok, yalnız kalmasın, bize gelecek dedi. Yani anlayacağınız bayram da nöbetçi anneydim. Bayram sabahı sabahı biz uyurken Aşena geldi. Akıllı kız. Taaa Bahçeşehir den geliyor, trafiğe kalmayayım demiş. Neyse o sayede Gamze erken kalktı:)). Kocam da yeğenleriyle birlikte her sene geleneksel olarak aynı camide toplanır, bayram namazı kılarlar. O da geldi. Serdik Turgut Reis Pazarından aldığımız en güzel örtüleri, hep beraber şahane bir de kahvaltı hazırladık. Ben onlara mücver yaptım. Bu mücver kabak mücveri değil ve tarifinide defalarca yazdım buradan. Kahvaltıdan sonra Nazlı ben Babaannemi ziyeret edememiştim baba kabristana gidelim dedi. İki saat sonra geldiler. Kuzguncuktan geri dönmüşler. İki dk da gidilecek yolu bir buçuk saatte gidince kocamın nevri dönmüş. Geri geldiler.Öğleden sonra Tuğçe ve Neslihan da geldi. Bizim ziyaretçilerimiz de başladı.
Kızlar dışarı çıktılar , geldiler yediler içtiler, yine çıktılar falan. Akşam Neslihanla Nazlı arkadaşlarıyla buluştu. Küçük tayfa evde kaldı. Aşena ve Gamze bilgisayar başında günün modası facebook peşindelerdi. Tuğçe kocam ve ben bir film izledik. Filmin adı'' DüşYakamızdan'' Konusu , artık eşşek kadar olup da, evden gitmeyen oğullarını , evden göndermek için ona sevgili ayarlamaya çalışan bir karı kocanın hikayesi. Kız da bu işi profosyonelce yapan biri. Ama sonunda o aşık oluyor falan. yani eğlencelik.
Gece kızlar o kadar patırtı yaptılarki, zaptiye gibi gezdiler sabaha kadar. Sabaha kahvaltı hazır olsun diye hazırladığım her şeyi de yiyip dört gibi yatmışlar. Tabii öğlen de kalktılar. Baktım dışarda da yağmur almış başını gidiyor. Bu havada ne dışarı çıkılır ne de gelen olur dedim hiç dokunmadım onlara. Ama yine bir kaç ziyaretçimiz oldu. Zuz zaten Ordu ya gitti. Yarın geliyor.
Dün yani üçüncü gün bir ara dışarı çıktık Nazlıyla o kadar. Yani bu bayram eve çakıldım. Ay iyi de oldu.
Hayırlı olsun vatana millete , dün akşam ilk kez kaloriferleri yaktık. İstanbul böyledir. Bir gün önce kolsuz kıyafetlerle dolaşır, ertesi gün de kalorifer yakarsın. Ee havalar serinlemeye başladı ya. Ben de bitki çaylarıma başladım. Dün akşam ekinezya ile açılışı yaptık. Bakın bu çayı hafife almayın. ekinezya vücudun bağışıklık sistemini destekleyen tek bitkiymiş. Ama bunun da bir dozu var. İçtiğim açyın ancak % 42 si ekinezya. Geri kalanı böğürtlen , kuşburnu falan filan. Sabahta mitsukonun getirdiği çaydanlıkta yeşil çay demledim. Aman da ne güzel olmuştu . Bu gün pazarımız var bizim . Kış sebzeleri piyasaya çıktı, İlmiyemi arayayım da bir dolaşalım. iYİ BİR HAFTA DİLEYEREK YAZIMI NOKTALADIM.