Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Nisan 2011 Perşembe

Bu gün sabah okuduğum bir haber beni benden etti. Tüm günümü etkiledi. Gazeteyi okurkenki yüz ifademi kocam bile farketmiş ki ne olduğunu sordu. Sabahtan beri kalbimde bir acı, omuzlarım titriyor. Elime ne alsam düşürdüm. Sanki ellerim tutmaz oldu. Ben buraya yazmasam unutsam, o işkenceye uğramış henüz üç yaşındaki beden bunu unutur mu...Keşke onu sarmalayabilsem, bir silici olsa beyninden , bedeninden silse yaşadıklarını...

gece yarısından

Yüksek Sadakat dinliyorum... Pınar getirdi aklıma...Belki üzerimizden bir kuş geçer , kanadından bir tüy düşer diyor...Ne güzel bir bir şarkı...
Gece yarısı oldu, karşımdaki televizyonda maç var. Çok önemli bir maçmış... iyi ki şu kulaklıklar var...
Bu gün bir film izledim, zeytinyağlı pırasa pişirdim... Okey grubumla buluşup okey oynadım. Allah sizi inandırsın topu topu iki kez açtım.Eve gelince beyin salata yaptım. Kimi sevmez ama biz severiz. Biz zaten nerede bi muzurluk var onu severiz . 10 dk kadar tuzlu suda bekletip. Öyle pişiriyorum. Bunun bi sürü aşaması var ama gecenin bu saatinde kanlı eylemlerden söz etmek istemiyorum...
Eve gelince, Koca kişisi bir kahve içelim deyince ; Gamse ben yapıcam diye bağırdı . Naziş'in arkadaşı ; daha önce Balıkesir'den getirdiği Yemen usulü, çifte kavrulmuş kahveyi , beğendiğimi duyunca bu kez 1o paket getirmiş.Mis gibi...
Akşam yemeğinden sonra , Muhteşem Yüzyıl başlayana kadar, kitabımı okudum. Birazdan yine devam edeceğim ve bitecek. Bu kitabın hediyesi ise anlatıcının hayatımın şairi dediği Loise Glück. Şiirleri Güven Turan tarafından Türkçeye çevrilip YKY den çıkmış. Ama şu anda stoklarda tükendi görünüyor.İnternetten satış yapan bütün yayınevlerinde ya tükendi ya da satış dışı görünüyor. Ama ben hiç bir fedakarlıktan ve masraftan kaçınmayarak bir şiirini sizin için buraya aldım.

“acımın sonunda bir kapı var.
duy beni: senin ölüm dediğini hatırlıyorum ben.
korkunç bir şey kalmak
bir bilinç olarak
kara toprağın altında.
herşey biter sonra:
korktuğun, bir ruh oluşun ve
beceremeyişin konuşmayı,
ansızın biter, katı toprak
bükülür azıcık.
ve benim
kuş sandıklarım dalar çalılar arasına.
sen ki hatırlamazsın
öteki dünyadan geçişini.
sana yeniden anlatırım derim:
kim ki döner gelir unutuluştan,
döndüğünde bulur kendi sesini:
hayatımın tam ortasından
görkemli bir kaynak fışkırır,
koyu mavi gölgeler
gökrengi denizde.”

İzlediğim film ise Türkçe adı... Sabah Neseşi olan Harrison Ford ve Diane Keton'un oynadığı bir film. Dün akşam ki, Geçmiş Zaman Olur ki den sonra iyi geldi.




Bir de bir güzellik yaşandı bu arada... Telefon çaldı, açtım. Lale dedi , hiç tanımadığım ses. Evet dedim... Sen beni tanımazssın şimdi, sen de beni arasan tanımazdım sesini, dedi.İlkokuldan arkadaşınım dedi, Ordu'dan... Ya Neşe ya Jale dedim. Neşe'ymiş.Hem mahalle hem sınıf hem sıra arkadaşım... Emekli oldum, Kocamı'da alıp Ordu'ya döndüm dedi... Mutlaka beklerim dedi. .Bir sürü resmimiz var, ben eteğimin bir kenarından tutup yelpaze gibi açıp poz vermişim... Başımızda çiçeklerden taçllar, beyaz elbiselerimiz var. Sanırım bir müsamere sonrası çekilmiş.İçimi sıttı... gönlümü şen etti.

Hadi bakalımmm bu yazı da burada bittiii