Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Kasım 2010 Salı

Anılarla

Leylak Dalıcım bir ödev verdi daha doğrusu 'eşyalar ve onların bize hatırlattıkları ve hissettirdikleri" konulu bir mim... Fakat bu Mim'in konusuyla mı? yazanlarla mı ? ilgili bilemedim çok güzel hikayeler çıktı... Hatta bir yerde toplansa mı? diye bile düşündüm...

Mimi alınca düşündüm, biz bu eve altı yıl önce geldik... Taşındığımız ev , çok güzel anılara eşlik etmişti ama en büyük tanıklığı Annemin altı yıl süren hastalık sürecine ve O'nu kaybedişimize oldu...(Çünkü Annem hastalığını takip eden bu altı yıl süresince bizim ev de kaldı)...Sanki tüm eşyalar o hastalık sürecini hatırlattı bize... Bu eve gelirken en başta Zuz ve Kocamla oturup hiç bir şeyi götürmemeye karar verdik... Evlenecek bir kaç kişi ve Belediye'nin Beyaz Masası arasında eşyaları pay ettik... O yüzden bu evde anılar yeniden yazılıyor...


Yalnız bu vazo, bizim aile oluşumuzun ilk günlerinde alınmıştır.Antalya ve Pamukkale de balayımızın ilk günlerini geçirdikten sonra hadi bir de İzmir yapıp evimize öyle gidelim demiştik, daha iki haftalık çiçeği burnunda evliler olarak... Dört yıl boyunca, İstanbul' da gitmedik tiyatro sinema,konser, restoran annemin deyimiyle çıkmadık ağaç tepesi, basmadık taş bırakmayan biz değildik sanki gibi uzunca da bir balayı gezisi düzenlemiştik... Kadın artık evlenip gidin sokaklarda aç köpekleri doyurucam diye adaklar adarken evlenivermiştik... Kış ortası... Neyse gelelim İzmir bölümüne... İzmir, Alsancak'da yürürken benim gözüme Kütahya Çinileri satan bir dükkan ilişti. Meğer orası dükkan değil, bir showroom gibi bir şeymiş... Vitrindekilerde kolleksiyon parçaları... Çok beğendiğimi gören o çok zarif bayan, bunlar satılık değil ama çok arzu ederseniz ve bir hafta beklerseniz size yaptırabilirim dedi...Biz de o akşam İstanbul'a döndüğümüzü söyledik, işte yeni evli olduğumuzu , balayında olduğumuzu falan konuştuk... Çıktık oradan... ama ikimizinde içinde kaldı vazo, biraz yürümüştük ki, kadıncağız arkamızdan koşturuyo baktık ki... ben bi tuhaf oldum dedi...alın bu vazoyu siz... Biz şaşkın ve sevinçli tabi... Sonunda vazoya sahip olduk... Tam 29 yıldır bizimle... Bir yere giderken yeri benim kucağımdır. Ta ilk günden beri yolculuklarını benim kucağımda yapar:)) Kimi zaman, özel günlerde şık bir örtü üzerinde bazen de böyle günlük bir dokuma örtü üstünde ama hep aynı yerinde arzı endam eyler... İçindeki Laleler de Zuz'un bir İngiltere seyehati sırasında Londra'dan bir sanatçı tarafından yapılmış , satın alınıp bana hediye eylenmiştir... Onlar da tamamen ahşap oyma el işciliğidir... Zuz hem getirmiş hem kendime alamadım diye hayıflanıp gözü kalmıştır... İkisi de birbirine pek yakışmıştır...

Umarım görevimi başarıyla ifa etmişimdir Leylak Dalıcım...