Lalenin Bahçesi
Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
21 Kasım 2011 Pazartesi
Menekşe mendilin düşe
İlkokuldayken bir oyunumuz vardı. İkiye ayrılırdık.İki ayrı grup karşı karşıya geçer,arka arkaya dizilir. En öndeki grup başkanı bağırır , menekşe , mendilin düşe...bizden size kim düşe... Karşıdaki grubun başkanı da Ahmet der, Ayşe der mesela ve böyle diye diye iki ayrı grup yeniden eşleşir ve bu kez de bir ip alınır hadi bakalım iki ucundan , onu çekmeye başlarız karşılıklı olarak.Yere düşen karşı takıma geçer. Böyle bir oyundu işte. Son okuduğum kitap olan Ah Menekşe'yi her elime alışta;içimden menekşe mendilin düşe deyip, ilkokul arkadaşlarımı andım.Sonra düşündüm de üle dedim , vay be dedim amma menekşeli anım varmış.Çam içi yaylasından söküp, evin bahçesine getirdiğim dağ menekşesi. Her bahar ilk o karşıladı beni o evde oturduğumuz sürece...Çocukluğumda fındık ağaçlarının altında açan yabani mor menekşeler. İki üç tanesi bile tüm evi günlerce mis gibi kokuturdu.Sonra ev temizliğine gelen Menekşe. Nasıl güler yüzlüydü. Nasıl dev gibiydi. Odadan odaya geçerken ev sallanıyor sanırdım. Halıları silerken halı delinecek sanırdım.Semra'nın iri yapraklı Afrika menekşelerine ,Ferhan, Semra'nın ıspanakları der,kızdırırdı onu...Sonra Menekşe'den denize girdiğimiz zamanlar.Sahi kaç kişi bilir İstanbul'da ki Menekşe semtini.Bir de menekşe gözlü halam var. Daha doğrusu uzun yıllar halamız sandığımız babamın halasının kızı. Dayım anlatırdı, Annen ile Babanın düğününde derdi, halan salona girdiğinde tüm salon ayağa kalktı Elizabeth Taylor geldi diye derdi.Sonra yıllar sonra biz kocamla nişanlıken kocamgile:) yemeğe gittiydik. İhtilal zamanı, arama tarama gırla, adım başı arabadan in, kimlik göster. O gece halam da var arabada, yemekten geri dönüyoruz,küt durdurulduk,kimlik dediler. Hepimiz verdik.Arama yapan asker,halamın kimlik resmine bakıp, kafayı içeri soktu. Amma güzelmişsin be abla dedi ya öle işte.Bir de menekşe gözler hülyalı şarkısını,Sadri Alışık, Erol Büyükburç ve Fatma Girik'in Menekşe Gözler filmini ve TRT'nin pazartesi günleri oynayan yeni dizisi Mor Menekşeleri de unutmayalım.
Biraz da kitaptan söz edelim.Kitap bu gece bitti.Ah MENEKŞE, yazarı Aysel Hacır... Bir yeşilçam senaryosu gibi..Bir dizi film çıkarır mesela bizim yapımcılar bundan. Kitapta olan yan hikayeler, çok zorlama ve çok boşlukta geldi bana. Mesela o Ahmet ve İlhan'ın kitaba katkısı neydi anlamadım.Yazarın ilk romanı. Alma nedenlerimden biri buydu zaten. Yazarların ilk kitaplarını okumayı çok severim.Kitap kapağı çok şık ve özenli.Bir başka nedende yazarın memleketi ;şarkı gibi bir dil konuşan insanların, Ordu'da ki çok renkli komşularımızın memleketi Hemşin. Hayatımda yediğim en güzel muzlu rulo pastayı yapan Buket Pastanesi ve çocukluğumdan beri aynı yerde aynı biçimde, hiç değişmeden duran Kuğu pastanesi...Bu iki pastaneyi işleten Hemşinli pastacılar sayesinde Ordulular, belki de dünyanın en güzel en leziz pastalarını yediler.Merak edenler için ;Pandoranın Kutusunda konuşulan dil Hemşince idi...Kitap bana şöyle iyi geldi, bir kitap adıyla bile bunca güzel anıyı canlandırmasıyla bendeki heddefine ulaştı.Kafam yorulmadı, zihnim dağınıkken bile rahat rahat okudum.Artık şöyle sıkı bir kitap okuyabilirim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)