Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Mart 2013 Cumartesi

Curcuna





Anlatacak  ne çok şey var...Aynen şu resimde gördüğünüz gibi bir curcunadayım sanki...

Asis ile buluşma var, Ordu'dan gelip,sürpriz yapmak isteyen kardeş ile vapurda evlere şenlik bir rastlaşma var ki, bizi bir çeken olsa'' you tube'' tıklanma rekoru kırardık. Arkamı dönüp dönüp sen misin?, sen misin? diye evlere şenlik bir halim vardı...

TV de bir yarışma programına  görümcelerimin çocukları ve bir ben yenge olarak katılmak,hezimete uğramak ama  program sonunda iki gün yerlere yata yata gülmek var....Sanki kazanmış gibi Kadıköy'de yapılan kutlama var...

Ruhi Mücerret var, Mavi Pansiyon var...Uzun koru yürüyüşleri ,plansız programsız yapılan buluşmalar var...

Antalya fuarından payıma düşen ''Aşk Kırgınları '' var bu gece başlanacak,hem de adıma imzalanmış....

Ama bunları ancak uzun uzun pazartesi günü  anlatayım,biraz soluklanayım...Şimdi  benim için okuma vakti....

26 Mart 2013 Salı

Bizim evin halları

Cuma günü yazmışım en son ,hadi o zaman başlayalım:)

Cumartesi günü Naziş kursa gitti Gamse ile biz evde dinlenmeye karar verdik ama kurstan çıkıp bizi arayan Naziş'in telefonu ile kendimizi beş dakikada dışarda bulduk. Üstelik ben nasılsa evdeyiz yemeği akşama doğru yapayım  demişken:)) Hava yağmurluydu halbuki ama yine de çıktık. Capitol'de buluştuk,D&R dı, mağazalardı ,kan şekerimiz  düştü ayağına''Sütiş'' de tatlı molasıydı derken akşam oldu...Tabi bu arada akşam yemeği mafiş...''Gülüyorum oynuyorum eski oynaşım aklımdan çıkmıyo'' diye bir söz vardır,Ordu'da,hah aynen öyleyim...Bi taraftan da ne yapsam ne pişirsem diye düşünmekteyim...Migros'a  girmiştik ki  fikrim geldi:)) Hemmen bir bütün tavuk aldım...

Eve geldikkk, ben hemenn tavuğu yıkayıp  haşlanmaya koydum...Bi koşu dondurucudan bezelye çıkardım,onu da haşlanmaya koydum mu? koydum...Sonra iki kase pirinci sıcak suyla ıslattım... Tavuk 45 dk da pişti...Hemen suyunun birazını bir tencere aldım içine şehriye attım..  Limonlu ve de karabiberli çorbamız elde var bir, geri kalan suyla da hemencik bir pilav yaptım,üstüne haşlanmış bezelyeleri de ekleyinceee  hatta oldu garnitürlü pilav:))..tavuğu tencereden çıkarmadım bile, azıcık terağ koydum,tencerenin dibinde çatal ,bıçak yardımıyla parçaladım, bu da oldu sana pilavın yanına kızarmış tavuk , bir kavanoz da kış için yazdan hazırladığım közlenmiş biberli  ve közlenmiş patlıcanlı sosumdan açtım yanına ...Bunların hepsi bir saat sürede oldu o da 45 dk sını tavuk pişmesi beklendiği için...Neymiş efenim önemli olan organize olmakmış. Bugünlere gelene kadar rokadan ıspanak yemeği pişirmiş, dövülmüş buğdaydan bulgur pilavı yapmış, keklerine kabartma tozu diye pudra şekeri koymuş, sonra da benim keklerim hiç kabarmıyo diye hayıf hayıf hayıflanmış biri olarak ben çektim siz çekmeyin diye yazıyorum:))

Pazar günü, kızlar  horozlar öterken kalktılar vallah da billah da:) birinin toplantısı birinin seminer gibi bi şeyi vardı.Biz de erkenden hortladık tabi...Kocam, hadi sana kahvaltı ısmarlayayım bir şey hazırlama dedi...Atladım bu teklifin üstüne ve Koruda ki ''Bordo Köşk'' e gittik...


 (ben geliyorum diye mi? hepsinden önce açmıştı bu kırmızı lale)
 (bu yoncalar,Depresif Ayu için:))


Uzaklardan geçen bu gemi yemyeşil rengiyle büyüledi beni ama fotoğraf makinesi yanımda olmayınca telefonla ancak bu kadar olabildi...


Güya erken gittik ama o saatte bile kalabalıktı,neyseki denize karşı olan bir masa hemen boşaldı...Kahvaltımızı yaptık, dergi,gazete okuduk.,saat bir gibi eve döndük...Tam üstümü değişirken Banu aradı, DSİ'ye gidelim 51 oynayalım dedi. Kızlar yok,biz eve şimdi girdik dedim ama o  kızlarla irtibatı kurmuş,anlaşmışlar:)) Sonuçda kızalr gelince,biz de gittik...Diğer kuzenlerde geldi derken ,kimi ke3ndini çayır çimene saldı,kimi 51 oynamaya oturdu, kimileri basket oynamaya gitti...Akşam yemeğimizi de orada yeyip hadi hadi Survivor başlayacak diye eve geldik:))




 Ah benim pazar günü bile çalışan kızlarım, yemeklerinin pişmesini beklerken:))

Gelelim pazartesine, pazartesi ben çok çalıştım arkadaşlar...Temziliğe yardım eden hanım memlekete gitti, Bilge yani görümcemiğn kızı -Yenge, bana gelen çok iyi dedi,telefonunu verdi...Bundan sonrası komedi ama...açtığım telefona aradığım isimde bir kadın çıktı ,temizliğe gitmediğini ama çok ihtiyacım varsa kendine geleni gönderebileceğini söyledi:))Bilge Allah bilir bana aynı isimde bir arkadaşının telefonunu falan verdi:))  Ben de otururken birden kalktım,aldım tülleri aşağıya ,attım makineye onlar yıkanırken de sildim camlarımı neyin.Öğleden sonra da gittim okuma odam için Erengüller,sümbüller,laleleler ve sakız sardunyalar aldım.

( Erengül hanım nasıl ama)

Şimdi bu yazı burada bitsin ...Çünkü çok işim var hala...Haa kitap derseniz Ruhi Mücerret okumaya devam...Ruhi Mücerret Bey 100 yaşında ve korkunç alıngan biri, her gördüğü kişinin onu son kez görüyormuşcasına bakmasından da fazlasıyla muzdarip...Bir sürü film depoladım ama sanırım bu hafta izlemek için vaktim olmayacak. Bu arada artık  kitaplığım bir mühüre sahip)) Gamse'nin hediyesi..



Haydi kalın sağlıcakla

22 Mart 2013 Cuma

Haftasonu önerileri



Ben bugün yürüyüşümü yaptım ve eve döndüm...Kahve,acıbadem kurabiye,film izleme ve kitap okuma seansları yaptım...Dün  hem temizlik yapıldı, hem de bir ton yemek yaptığım için bugünü yaylım yaylım yayılma günü ilan ettim pek güzel oldu..Haftasonunu sanırım yağışlı geçireceğiz...O yüzden size küçük önerilerim var...

Bu filmi izleyin...Merak etmeyin link verip bir hafta sonu kıyağı çekeceğim size...


Buradan izleyebilirsiniz...



Dün dünya şiir günüymüş kusur kaldım...O yüzden size tam haftasonluk bir şiir okumanızı öneriyorum...Haftasonluk dememin nedeni uzunluğu:) Ama çok güzel bir şiirdir,şiir sevmeyenler bile okusun...Ben en sevdiğim bölümünü aldım...Buradan sonuna kadar okuyabilirsiniz ama...Sonra belki bir Edip Cansever kitabı alırsınız. YKY  de hem de içinde cd ile birlikte var...


Ben Ruhi Bey, nasıl olan Ruhi Bey
Nasılım
Bir yaz ikindisinden çıktım geldim
Diyelim bir pazartesiydi, biraz da şöyle geldim
Kapıyı iyice kapadım
- Kapadım mı, evet, kapadım -
Çitlenbik ağacının altından geçtim
Frenk üzümlerinden bir iki salkım kopardım
Dişlerimle sıyırdım
Sardunya renginde ve sardunya tadında idiler
Biri fotoğrafımı çekiyorkenki gibi durdum
Azıcık gülümsedim
Ve dünya bana gülümsedi


Bu haftasonu Murat Menteş'in  yeni kitabı ''Ruhi Mücerret''okumaya devam edeceğim...

Ve sinemada Venedik ve Toronto film festivallerinden bol ödüllü ''Aşkın İzleri'' ni izleyeceğim...



İyi bir haftasonu diliyorum...

Not: Kahve Keyfi blogunun yazarı Gülter Hanım'ın blogunda yayınladığı Savaş karşıtı bu yazıya göz atarsanız sevinirim...


21 Mart 2013 Perşembe

perşembe yazısı

Yazmayalı neler oldu ,neler yaptım hadi başlayalım..Sondan başa doğru gidelim...Dün ,Zero,Natali ve Özlem (Macera Kitabım) ile önce Kız Kulsesinin karşısında Filizler Köftede  kahvaltı yaptık... Kahvaltı bahane, sahilin sabah sessizliği ve sohbet   şahaneydi...Sahilde yürüyüş, sohbet eşliğinde kahvaltı...Natali'nin çantasından bize çıkan sürpriz Sait Faik kitapları hangisinden söz edeyim...Kahvaltı sonrası kahvelerimizi içmek için bu kez de yine sahilde ki Simit Evine geçtik ki,terası;Tarihi Yarımada manzaralıdır...Buranıntek sevmediğim yönü self servis oluşu neyseki,ilk servisten sonra içecek servisini yapıyorlar ama yiyecek için yine sizin  kalkmanız gerekiyor...Biz de ne yapalım kahvelerimizi aldık tıpış tıpış çıktık yukarıya... Yine  bi dalmışız filmlere kitaplara dilimiz damağımız kurumuş ve acıkmışız hatta...Simit Evine geldik bari simit yiyelim dedi Zero ben karşı masadakilerin havuçlu kurabiyesine göz dikmiştim bile:))





Çok keyifli bir günün sonunda hepimiz evlerimize dağıldık ama ben akşam bi numara daha çektim ve bu kez 17/9 tansiyonla kendimi hastanede buldum...Artık ciddi bir takibe girildi... Umarım devamlılık arz eden bir şey değildir...

Önceki gün çıktığımız yürüyüşte fidanlığa uğrayıp okuma odama bu çiçekleri aldık...Bu sene orayı çiçekle dolduracağım inşallahhhh....





Gelelim filmlere kitaplara,bugün bir film izledim  bir Rus filmi...Adı; Sessiz Ruhlar..






.Adı gibi  bir filmdi...Konuşma çok az,görüntü ağırlıklı...Bir ara bir Nuri Bilge Ceylan filmi izliyorum sandım hatta...İki adam ve kafeste iki kuş...Kuşlara kiraz kuşu diyorlar ama bildiğiniz bizim serçeler...Kocam bizim kiraz ağacının tepesindeki kirazları toplatmazdı serçelerin hakkı diye...Bak belki o yüzden kiraz kuşudur onlar:) Neyse filme dönersek,oldukça ağır tempolu bir film izlerken mesela kendime çay yapmaya gittim onlar hala arabada uçsuz bucaksız yolda gidiyorlardı... Konusu şöyle, Meryalar, Orta Batı Rusya’daki Nero Gölü bölgesinden gelen kadim bir Ugro-Fin kavmidir. 17. yüzyılda Rus halkıyla kaynaşmış olsa da, Merya destan ve gelenekleri halkın yeni nesillerince sürdürmektedir... Geleneklerine göre,eşlerden bir ölünce diğer eş ''Duman'' adı verilen bir konuşma yapıyor ve aralarındaki en mahrem sırları bile anlatıyor...Duman çıkarmak diyorlar buna...Çok sevdiği eşi Tanya’yı yitiren Miron, onunla Merya kültürünün ritüellerine uygun bir şekilde vedalaşmak için en yakın arkadaşı Aist’ten yardım ister..Ve  Tanya'nın cesedi ile yola çıkarlar,yol boyu Miron bol bol duman çıkarır yani evlilik hayatının en mahrem sırlarını Aist'e anlatır...Film konu itibariyle ilginç görünse de o ağır temposu beni benden aldı:)

 Yeni Kitabım; Murat Menteş'in ''Ruhi Mücerret''...Murat Menteş bir kelime cambazı,o yazınca başka bişi oluyo o kelime..''.Korkma Ben Varım'' kı okumaya başladığımda bu ne yav,neyin içine düştüm demiştim ama sonra tarza alışınca  bir cümbüşün içinde olduğumu anladım...Bir sürpriz yumurta vardı karşımda bir ara içinden çizgi roman bile çıktı:) Şimdi ''Ruhi Mücerret'' de beni ne bekliyor bilmiyorum ama bu kez daha hazırlıklıyım en azından...Kitap şimdilik nasıl  bilemiyorum ama ilk sürpriz kapağından geldi...Kapağın üstünde gördüğünüz televizyon üç buutlu,üç boyutlu değil anam üç buutlu...Aşağı doğru tutunca Orhan Gencebay, hafif yukarı doğru tutunca Cüneyt Arkın  görünüyor. Düz olarak bırakıncada  eski televizyonlar gibi kumlu görünüyor...Ve televizyonun altındaki dantel ise kabartmalı sanki gerçek bir örtü duygusu veriyor insana...


Bitti...





19 Mart 2013 Salı

Günün filmi,kitabı,şaşkınlığı ve günün aperatifi

Günün  filmi...Barbarların İstilası..
Baba oğul filmi ya da,tam bir sosyalizm kapitalizm çatışması diyebiliriz...
Denys Arcand’ın Barbarların İstilası (2003 Yabancı Dilde En İyi Film Osk
arı,bir sürü Sezar ve En İyi Avrupa Filmi ödüllü...



Günün kitabı...Çatı Katı Aşıkları/Şükran Yiğit.Adı Çatı Katı Aşıkları ama bir aşk romanı değil...Çatı katı deyince benim aklıma tek şey gelir...Daha doğrusu bir film gelir...Parkta Çıplak Ayaklar/Jane Fonda-Robert Redford...Çatı katında yaşayan,yeni evli bir çifti oynuyorlardı...Sanırım ilkokulda falandım. Ordu sinemasında o yıllarda 18.15 matinesi vardı...Derslerimizi yapar,akşam yemeğimizi yer babamla sinemada buluşurduk...Böyle bir 18.15 matinesinde izlemiştim...Sonrasında hep onlar gibi bir çatı katında yaşamayı hayal ettim...






Roman hakkında,Şükran Yiğit'in  kendisinin de bir açıklaması var; "çatıkatı âşıkları bu dünyada kendileri için mümkün olmasına rağmen, ne pahasına olursa olsun kazanmaya oynamayan iyi insanların varlığını hissetmek ve hatırlatmak için yazdığım ve de çok severek yazdığım bir roman oldu. üç iyi insanın daracık da olsa hayata çıkan bir yolda buluşabildiklerini umut etmek istedim. bu romanların belki de hepsinin ortak noktası bildiğim, sevdiğim ve özlediğim şeyleri anlatmam.

 Şükran Yiğit bir de roman kahramanlarına şu kitapları okutmuş ve romanı benim için daha da güzelleştirmiş..
Niteliksiz Adam/Robert Musil
Günlerin Köpüğü/Boris Vian
Hüzünlü Kahvenin Türküsü/ Carson McCullers
Kayayı Delen İncir/Turgut Uyar
Hele de bu romanlar içinde Leylak Dalım'ın hediyesi '' Hüzünlü Kahvenin Türküsü'' de olunca daha da güzel oldu...

 Günün aperatifi...Tost ekmekleri üstüne ,bir akşam öncesinden kalan,yumurtalı ıspanaktan artan,kavrulmuş ıspanağı koy,üstüne bir dilim de kaşar koy,en üste de bir parça közlenmiş biber koy fırına sür...Adını vermeyeceğim bir yerde,ıspanaklı tost diye adama 20 liradan satıyorlar bunu:))



Günün şaşkınlığı...Sabah pencereyi açınca,eve miss gibi koular girince,aaa haninemeliler  açtılar mı? diye bahçeye kafanı uzat ama kokunun yan apartmandaki komşunun çamaşırlarından gelen yumuşatacı kokusu olduğunu anla:)) olsun bu da bir şey,kötü bir koku geleceğine o gelsin...

Hayde gittim şimdilik yine ben...Hava çok güzel  dışarıya çıkıp,okuma odam için  çiçek alacağım...








18 Mart 2013 Pazartesi

15/9

Yine zıpkın gibi fişşekk gibi bir haftasonu geldi geçti...

Cumartesi gününü evde geçirdim,hatta şu aşağıdaki yazıda neler yaptığımı anlattım, yazımı yazdıktan sonra kendime bir kahve yapmak için mutfağa gittim.Kahvemi ocağa koydum,aniden kafamın içinde bir yanma hissettim ama öyle böyle değil...Bir anlık bir şeydi geçti...Daha sonra başım ağrımaya başladı...Bir ağrı kesici aldım,kitabımı okumaya devam etttim daha sonra baktım geçmedi yattım...Kızlar dışardaydı,gelirken halalarına uğramışlar,Meral ve  halalarını yani görümcemi de alıp gelmişler...Tabi evi karanlık ve beni yatar görünce bunlarda bi panik, Görümcem hemen tansiyonunu ölçelim dedi...15/9...Ben genelde çok düşük tansiyonluyumdur 10/6 falandır genelde...Tabi bu yükseklik beni  iyice salladı...Hemen  diğer görümcemin kalp uzmanı olan oğlu İlker arandı...O hemen duruma el koydu,küçük bir tansiyon ilacı içirtti,ışıkları söndürttü ve yatılacak ,gezelenmeyecek dedi.:)..Zaten yarım saat sonra düzeldim ama hani bir  yere bi tarafınızı çarparsınız da bir süre daha orası sızlar ya,yara izi gibi aynı öyle bi şey oldu...Sabaha kadar o durumda geçti zaten...

Pazar sabahı erken uyandım,Naziş kursa gitti ben de kendime bir yeşil çay aldım,filmimi koydum tam izlerken Gamse seslendi...Ben dün akşam çok korktum,çok sıkıldım kahvaltıyı dışarda yapalım,evden çıkalım dedi...Bir türlü  nereye gideceğimize karar veremedik sonunda yine kendi mahallemizde kaldık,Korudaki Beyaz Köşke gittik...Gamse,o ara Banu^'ya da mesaj atmış,biz kahvaltıya gidiyoruz diye...Biz gitmiş,henüz oturmuştuk ki onlar da çıktılar geldiler...Bir güzel kahvaltımızı ettik...kar yağdı,yağmura döndü bizim kahvaltı bitti...E artık evden çıkılmış, geri dönülür mü? Ercü-hadi DSİ  ye,51 oynamaya dedi...Tabi yolda Filizler arandı,onlar da  oraya geldiler ve ,sohbet,51 oynamak,yeme ,içme ,mimoza ağaçları arasında yürüyüş ile akşam ettik...Akşam yemeğimizi yedik,tekrar çaylarımızı içtik,bir parti daha 51 çevirdik ve hadi  hadi Survivvor başlıyor bu akşam diye diye eve döndük...

Ballıbabalar çok güzeldi,çocukluğunda ballıbabanın çiçeklerinin dibindeki balın tadına bakmayan var mıdır?


 Filiz sigara molasında bizi izlerken:))
Bu sapsarı mimoza ağacına bayıldık...

Eve gelince, banyo sırası,çay, survivor izleme sonra yeni kitap Çatı Katı Aşıkları/Şükran Yiğit...

Peki sizin haftasonunuz nasıldı...

16 Mart 2013 Cumartesi

cumartesi yazısı

Bugün cumartesiydi, ben uyumaya karar vermiştim,geç saatlere kadar da oturmuş,okumuş, tv de Beyaz Show izlemiş,ooh nasılsa yarın geç kalkacağım deyip çaya kahveye gömülmüştüm ...Heyhat,sabahın köründe uyanmaya alışık kızların biyolojik saatlerini unutmuşum,önce sabah altı gibi Naziş kar yağıyor ağaçlar bembeyaz diye bağırdı, kocam herhalde çiçek açan erik ağaçlarını karlı sandı dedi...Ben istifimi bozmadım, ama uyanmışken ,susamışım bir su içeyim diye gizli gizli mutfağa gittim,mutfağın kapısı gacırt edince ikisi de aneee diye bağırdı,baktım ki  biri yatağında kitap okuyor biri telofonla oynuyor...

Anladığınız gibi biz hafta sonu falan demeden sabahın köründe cörtledik yine...


Hava yine kışa büründü ya bende kışa en layık yemeği pişirdim kuru fasulye,pilav iklisi yani...Sonra kızlar dışarı çıktı ben  kitabımı okudum bitirdim... Mutfak Çıkmazı tutkunun çeşidi olmadığını gösteriyor bize ve nasıl esir ettiğini, gözlerimizi kör ettiğini...Tahsin Yücel'in bu kitabı  çok güzel bir film olabilir...Bizim filmciler bunu kaçırmasalar keşke...Film demişken bu Lale Kart sahipleri yüzünden festivallerde bilet bulmak iyiden iyiye zorlaştı...Lizbon'a Gece Treninin biletleri bitmiş bile. Ek seanslar koymuşlar onların da saati gece 12:)Neyse sinemada oynar elbet...


Bugün yeni bir kitaba başlamayacağım,Sözcükler dergisinden hikayeler,şiirler,denemeler okuyacağım...Bir taraftan da TRT Nağmeler programını dinleyeceğim...



İyi haftasonları olsun

15 Mart 2013 Cuma

İki film birden...

Bugün torbada iki film var...İlki   ''Laurance anyways''
 Cinsiyetini değiştirmeye karar vermiş bir adam ve bir kadın arasında yaşanan imkansız aşkın hikayesini anlatıyor.8.8 gibi oldukça yüksek bir puanı var...2012 yapımı ve Cannes'de Palmiye ödüllü...Uzun bir film,biraz daha kısa olur muydu? olurdu ama insanı yormuyor. Oyunculuk kalitesi de çok çok iyi...Film 10 yıllık bir süreyi kapsıyor...Ayrı beşer yıllık dönemelerde geçen filmde seksenli ve doksanlı  yıllara geçişler,değişen saç modelleri, objelerle güçlendirilmiş..Film zaman zaman yoruyor,süre uzunluğu nedeniyle ama ne yapalım ki, bazıları  böyle uzun uzun anlatmayı sever:)





İkinci filmi her cuma günü yaptığımız gibi sinemada izledik...''Aşk Kırmızı'' adından da anlaşılacağı gibi kırmızı bir film:)) +18 olduğunu bildireyim de ,hadi haftasonu şöle ailece bir film izleyelim diye çoluk çombak gitmeyin,biz ettik siz etmeyin:)...Nurgül  Yeşilçay oldukça cesur bir  oyunculuk sergilemiş...Onun yanında tüm oyuncularda filmde  oyunculuk haklarını vermişler...Filme gelince tam Amerikanvari bir film,isimleri değiştir,Corc morc de,Mary falan de uyar...hele çok lüzümsuz bir sahne vardı ki,gidenler olabilir yazmayayım, o sahnenin filme ne faydası olmuş anlamadım,çıkar orayı farketmez,ekle orayı farketmez...Madem sonunu öyle bağlayacaktın o sahneye noldu...Yaşlı bi amca da lmış mısırını gelmiş, gençlik günlerini mi? yad etmeye gelmişti,ne:))




Bu arada yeni bir kitabın haberini vereyim...Murat Menteş'in yeni kitabı ''Ruhi Mücerret'' ben bu hafta satışa çıktı sanıyordum,çünkü D&R internet sitesinde satışta demek ki ön satıştaymış...Haftaya raflarda olacakmış...''Korkma Ben Varım'' ile bana inanılmaz bir okuma deneyimi yaşatan beni oradan oraya savuran Murat Menteş'in bu kitabını da  sabırsızlıkla bekliyorum.

Şimdi de bir salataya katkı önerisi...Öğle yemeğini dışarıda yeyince akşam yemeğini sadece salata ile geçirmek istedik... Marul,roka,maydonoz,domates, taze soğan ile yapılmış salatanın  üstüne  bayat ekmek dilimlerini kare kare kesip tost  makinasında iyice kızarttım,üstüne sızma yağ gezdirip,kekik serptim... Bunlarıda salatanın üstüne koydum,sonra kırma zeytin ve dilim kaşarlar koydum..Bir  çala kaşık yememiz vardı:)


Hadi şimdi Beyaz Show izleyelim...kelebeğin Rüyası ekibi konuk..

Bir mimdir iki mimdir:)

Leylak Bacı'dan gelince mim olur mu? hiç yapmamak:))

Hayde başlayalım...

1- Su mu, ateş mi, güneş mi olurdun? Neden?

Kesinlikle ama kesinlikle su olurdum...Şöyle serin serin,çağıl çağıl akan bir nehirin suyu hem de...Başka bir ülkede doğup başka bir ülkenin denizlerine akan bir nehirin suyu...Bazen usul usul aksın bazen de şelalelerden aşağı dökülerek yol alsın...Denizin tuzlu suyuna karışsın...




2-Taş olsan nerenin taşı olurdun?

Çocukken deniz kıyılarında taş toplarken çakmak taşı arardık,beyazımsı,saydam bir taştı,ikisini birbirine sürttüğümüzde kıvılcımlar çıkarırdı...Onunla ateş yakmaya çalışırdık...Hala da deniz kıyısına ne zaman gitsem gözlerim o taşı arar...O yüzden ben Ordu'da Efirli'de denizin kıyısında ki bir çakmak taşı olaydım...Bi çocuk alsın evine götürsün,gece yorganın altında ışıklar çıkarsın...
Attila İlhan'da  şöyle demiş bakın;
 Yanlızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen, bir yerin kesilir fena kan kaybedersin.




 3- Neyin ve kimin karşısında, hangi durumlarda susarsın?

Eğer fikri sabit bir insanla karşılaşırsam susarım...Hiiiç uğraşmam,bırakırım dağınık kalsın..

.4- Kusur olsan nasıl bir "kusur" olurdun?

o kadarcık kusur kadı kızında da olur kabilinden bir kusur olurdum...



5- Küfür olsan ne olurdun? Kime savrulurdun?
Valla küfür bilmeyen insan yoktur.Etmesen de o bir yerlerde saklı durur...Eğer bir küfür olsaydım,tüm şiddet yanlılarına en yakası açılmadık bir küfür olarak savrulurdum...



6- Esir olsan neyin veya kimin esiri olurdun/olmak isterdin?
Allah kimseyi o duruma düşürmesin ama eğer esir olsaydım  bir kütüphanede tutulmak isterim...Ona da esaret denmez o zaman:)


7- Bir suç olsan nasıl bir "suç" olurdun?
Öğrencilik yıllarıma bakarak sanırım siyasi bir suç olurdum...

8- Topraktaki güç olsan o güçte ne yetiştirilirdi?
Patates ya patates insanlar haşlasın,kızartsın,cips yapsın film neyin seyrederken yesin...Püre yapsınlar şöyle iyi bir bifteğin yanında servis etsinler:))

9- Sayılmadığında ne hissedersin?
Sizi sayan kim ki? derim... 

10-Bir "oyun" oynasan ne oynardın?

Vişne Bahçesinde ki vişne ağacı  olsam:)) hiç rol kabiliyetim yoktur da:)


çok eğlendim ben bu mimi yaparken umarım Ayşegül annemahsustanblogcu ve Hüznün Tadı Mihriban da aynı keyifle yaparlar...





















 

14 Mart 2013 Perşembe

Zuz, Kar Pastası,Mutfak Çıkmazı

Dün akşam Zuz^u uğurladık köyüne...Ne de olsa artık yavaş yavaş sezona hazırlanmaları gerekiyor...Hiçbir şey almadım da bu iki bavul nasıl beş bavula çıktı anlamadım dedikçe ben de sanırım bizim evden bir şeyler doldurdun artık başka bir açıklama kalmıyor dedim:)) Gece yarıları mutfakda yapılan kahveli,sigaralı sohbetler, herkes yattıktan sonra salonda karşılıklı  kanepelere yaılıp yaptığımız kitap okuma seansları,  gecenin bi yarısında romantik komedi film aramalarımız,izlemelerimiz, ablaaaa ben kalktım diye yataktan bağırması,kızarmış ekmeğe hergün bi kusur bulması, yastığımı alması artık sadece yaşanmış anlar...

Dün okey grubumla buluşmaya giderken azcık nemli saçla çıktım diye hemen akşamı mort oldum...Şıpır şıpır burun ve göz akıntısı hafif kırgınlık sonucu bugünü evde yata kalka geçirdim. Kanepeye kamp kurdum,telefonları, laptopu,kitaplarımı,dergilerimi yanıma aldım,sadece çay ,kahve operasyonları gibi şeyler için kalktım yerimden. Pembe lizözümü de giydim. Lohusa gibi yattım:))Bir de film izledim...''Kar Pastası''...Oğluna çarpıp,ölümüne neden olan şöförü öldürdükten sonra girdiği hapisten çıkan adam, yolda otostop yapan bir kızı rabasına alır ,ve kaza ile ölümüne neden olur...Film buradan sonra başlıyor... Kızın otistik annesiyle ve kasabada yaşayanlarla olan ilişkisi onun kendi hayatını da sorgulamasına neden olur...Her bir kar tanesi birbirinden  farklıdır aynı bizler gibi...Hiç tanımadığınız birinin yasını tutabilirmisiniz...Bunlar ilginizi çektiyse izleyin,bence de izleyin... Eleştirmenler tarafınfan oldukça yüksek puanlarla derecelendirmiş bir film...



Yeni kitabım,Tahsin Yücel'e ait^^ Mutfak Çıkmazı^^...Bu sabah  tesadüfi olarak Szöcükler Dergisinde Tahsin Yücel kitapları, roman karakterleri ve yazım dili ile ilgili Bilge Karasu'nun kaleme aldığı bir yazı okudum...Özellikle Ben ve Ötekiler adlı öyküler toplamından söz ediyordu...Memlekette memleketi bulamayanlar diye başlık atmıştı... Bu söz bana Ordu^ya gittiğimde  hissettiğim bir şeyi ,adını koyamadığım bir şeyi hatırlattı hatta adını koydu...Okulumun önünden geçerken hissettiğim yabancılık duygusunu,artık bana ait olmadığı hissini, mesela sahile dikilen o anlamsız palmiyeleri...Bir Karadeniz iline niye bir Akdenizli havası vermek istenir ki demiştim...Hala da bir garip olurum onları görünce...Caanımm manolya ağaçları dururken... Hemen her sokakta olan ulu manolya ağaçlarından başka Ordu'ya en fazla ne yakışabilir ki...

Gelelim ''Mutfak Çıkmazı''na... Daha kitabın başında dedim ki evet Tahsin Yücel benim yazarlarımdan...Kahramanının beline mutfak önlüğünü taktırışından anladım...Yataktan kaldırış biçiminden anladım...



Bu gece Fener Bahçe maçı var... Umarım Galatasaray'ın Shalke karşısında  söyeldiği şarkıyı devam ettirirler...O gece ben maçtan çok Fatih Terim'i izledim...

Hayde gittim ben...İntikam izleyip çay içeceğim...Sonra da kitabımı alıp yatağıma gideceğim...

12 Mart 2013 Salı

Bizim yenge

Bugün üç kuzen ve iki yenge sabahtan yola düştük...Kuzenler Bilge-Mehmet-Filiz... Yengeler  Banuş ve bendeniz....Macera vapurda başladı....Beşiktaş'a geçerken  sohbete dalıp vapurdan inmeyi unuttuk, motorlar  yeniden çalışmaya başlayınca bir koşturmamız vardı ki görülmeye değer...Parkta  kavga eden  sevgilileri gözetledik ki bir maraza çıkarsa müdahale edelim,polis çağıralım.Teşvikiye Camiinin önüne geldiğimizde  tv kanalalrına ait  canlı yayın araçlarını gördük ve Metin Serezli'nin cenaze töreninin ortasına düşüverdik....

Sabah kahvemizi Teşvikiye ''The Bite'' de içtik...




Nişantaşı sokaklarında gezindik,asıl amacımızla ilgili bir toplantıya katıldık ama bundan sonra söz edeceğim...Ama çok verimli ve de eğlenceli bir toplantı olduğunu söyleyebilirim... Toplantı sonrası konuşa,konuşa bakına bakına  Beşiktaş'a kadar uzun bir yürüyüş yaptık.Bu sırada da feci acıktık ve Beşiktaş çarşı içindeki''Mangalhane'' den  gelen kokulara dayanamayarak hemen bir masaya oturduk...Burayı da aman not alın...Köfteleri, yanında getirdikleri acılı ezmeleri enfes...Porsiyonlar oldukça büyük...Başka yerlerde yediğimiz 1,5 porsiyonlar gibi düşünün...Fiyatları da oldukça makul....Bir de devasa boyutlarda sucukları var,bunları ızgara yapıyorlar ve dışarıya kilo ile köfte ve sucuk satışları da var...





Karnımız doyunca biraz çarşıda dolaştık,baktım gençlerin eve dönesi yok beni azad edin dedim ve ben eve döndüm. Çünkü Zuz'da gelecekti... Yarın artık köyüne dönüyor...Ayvalık-Cunda onu bekler... İki bavulla gelip beş bavulla gidiyor bir de   hiç  birşey almadım neden böyle oldu diye söyleniyor,o zaman bizim evden bir şeyler götürüyorsundur dedim:))


Bu gece Seksenler özetsiz oynadı... Gamse anne senden bıktıalr dedi...taciz ettim onları, mail attım twetterden mesaj attım..Dizi süresi kadar özet bizi diziden soğuttunuz dedim...kocam da Galatasaray maçı var bu akşam o yüzdendir dedi...Artık haftaya anlarız...Bu arada akşan Cimbom ya, şarkı gibi oynuyor Shalke karşısında...

Ay ay kitabımdan söz etmedin, geçen akşam başladığım ''Limonu Pastanın Sıradışı Hüznü''nü dün gece iki buçukta bitirdim. Bitirmeden bırakamadım,özellikle ikinci yarıda bambaşka bir şeye büründü kitap,kitap içinden kitap çıktı sanki...Sonra da bir uykum kaçsın,salona geçtim  televziyondan radyo kanalını açtım,şu ekranda çıtır çıtır şömine yananlılardan:)) TRT Nağmeleri açtım,Türk Sanat Müziğimizin güzide nağmeleri eşliğinde uymaya çalıştım ıııhhhh yeniden kalktım  relax çay yaptım,içindeki melissa biraz mayıştırdı galiba uyumuşum ama en son saate baktığımda 04.35 di... Sonra efenim ,kocam Lale burada uyuya kalmışsın dedi ve beni uyandırdı,sağol ya dedim,gülermisin ağlarmısın:)


Hayde gideyim ben artık...

Not: Yan tarafta linkini verdiğim Flower Craft Aksesuar görümcemin kızı Filiz'e ait takı tasarımlarının olduğu sayfaya aittir...Tamamiyle kendi tasarımı ve el işi...Bakmanızı öneririm...

11 Mart 2013 Pazartesi

Günlerin getirdikleri

Cuma gününden başlayalım...Cuma günü sabah Özlem'in(Macera Kitabım)haydi Lale Abla demesiyle kendimi Budapeşte'nin peşinde buldum...Budapeşte; Remzi Kitapevi Kafenin özel bir tatlısı daha doğrusu pastası...Ben hiç yemedim deyince Özlem; aaa , mutlaka tatmalısın demişti...Rezzan'da katılınca bize Suadiye-Remzi Kitapevi  Kafede, kitaplar arasındaki sohbetimize işte bu Budapeşte eşlik etti:)...

 Yolunuz ,Suadiye taraflarına düşerse mutlaka tadın derim... Dışı acıbadem kurabiyesi,içi lezzet yüklü acaip bişi...



Sohbet sonrası  caddede Rezzan ile yürüyüş yaptık.Hava miiiis, cadde boyunca sıralanmış çiçekçilerden gelen baygın çiçek kokuları eşliğinde yürüdük de yürüdük,Mısırlı Mağazasının Kadınlar Günü nedeniyle verdiği kokteyle uğradık,şampanya kadehleri tokuşturduk...




Akşam olunca herkesler evine dağılınca ben önce Kadıköy'e geçtim oradan,çarşıda biraz dolaştım. Kendime ahşap,el işi laleler aldım...Evime geldim...


Eve gireli yarım saat olmamıştı ki Gamse aradı.- Anne hemen çık,Capitol^e gel,Banuş'da geliyor,sinema bileti alıyorum dedi...Kocam maçta,Naziş arkadaşlarıylaydı zaten...Banuşun kızısı Cemre'de geldi...Hep birlikte Romantik Komedi-2 izledik...Güldük mü? güldük...eğlendik mi? eğlendik...iyi geldi...Aslında benim izlemek istediğim film Aşkın İzleri adlı filmdi ama genç kesim onu tercih etti...fena da olmadı...





Cumartesi günü Banu ve Naziş ile program yaptık...Kahvelerimizi Kadıköy Türk kahvecileri sokağında içtik...Sonra Moda'ya doğru yürüdük,iskeleye indik...











 
Öğle yemeğimizi iskeledeki,Beltura ait restoranda yedik... Burayı da tavsiye ettiğim yerler listesine ekleyebilirsiniz...Denizle kucak kucağa yemeğinizi yersiniz. Bir BELTUR işletmesi olduğu için fiyatlar da oldukça uygun...İster kahvaltınızı yapın,ister tostunuzu yeyin çay için,isterseniz et ya da balık yemekleri yeyin...Ne isterseniz var...Biz yediğimiz mantının sunumuna da lezzetine de bayıldık...Üstüne de çaylarımızı içtik,daha ne olsun ayol... Biraz kıyıda yürüdük,sonra tekrar Kadıköy'e yürüyerek döndük ve Gamse ile buluştuk,biraz alışveriş yaptık. Eve geldiğimizde ben artık müsade ederseniz yorulmuştum:))Bir de gördüm ki, mart ayı D&R siparişlerim gelmiş...Akşam yemeğidir,çayıdır derken  kucakladım kitaplarımı yatak odasına kaçtım...Yatakta kitap okurken kitap suratımda uyuya kalmışım....





Pazar günü,sakına sakın bana dokunmayın dedim,evde geçirdik...Çok güzel bir kitap okuyorum...''Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü''İki akşamda yarısına geldim...Bu kitabı size doya doyaaa anlatmak isterdim ama Ataletim canım benim Kitaplık Kurdunda öyle güzel anlatmışki,üstüne edilecek tek kelime dahi bulamadım...
Buradan okuyabilirsiniz..

Bugün de önce Kocamın bir ahbabını uğurladık Şakirin cami avlusundan...Yaşarken tanışmak kısmet olmamıştı ama son yolculuğuna uğurlayanlar arasında oldum...

Akşam da yemektir,dizidir falandır filandır,yazım bitince tekrar kitaplarıma,dergilerime döneceğim...Sözcükler dergisinin 42.sayısı çıktı,aldım ama henüz göz bile atma fırsatı bulamadım. Sadece hangi yazarlar yer almış onlara baktım...

Yarın için Kocamın yeğenleri ile programım var, bugün arayıp yenge yarın bizimlesin dediler...Nişantaşı civarlarında  olacağız...

Haydi gittim şimdilik...

Not: Hande/Gülümse...Hani adres:)
 



9 Mart 2013 Cumartesi

ÇEKİLİŞ SONUCU

Öncelikle gecikme için özür diliyorum...Aniden sinemaya gitmeye karar verince,apar topar evden çıkınca ve de eve geç dönünce böyle oldu...

Ama siz benim böyle  telaşlı hallerimi, birden bire çıkıveren  programlarıma yabancı değilsiniz...

Önce videolu bir çekim yapalım dedik ama o kadar güldük ki, üstesinden gelemedik...Sonunda  çekilişi ben kendi ellerimle yaptım...

Hande Hanım...Adresinizi bana maille bildirirseniz, çok sevdiğim bir yazar olan Magda Szabo'nun ''Kapı'' adlı kitabı artık sizindir:)) Çok güzel de bir filmi olan bu kitabı çok severim...İki kadının hikayesi oluşu nedeniyle bugüne de yakıştığını düşünüyorum...




Size keyifli okumalar diliyor,katılan herkese çok ama çok teşekkür ediyorum.

EMAİL...laleninbahcesi@gmail.com

8 Mart 2013 Cuma

Çekiliş hakkında

Kitap çekilişi ile ilgili bugün ikinci kez yorum bırakılamadığı hakkında mail aldım...Bloga yorum bırakmakta zorlanan arkadaşlar laleninbahcesi@gmail.com adresine bana mail atabilirler...

Bu akşam saat sekizde  çekilliş yapacağız...Kitap seçimi hakkında hiç düşünmedim bile,bugüne en yakışan ve benim çok sevdiğim bir kadın yazarın çok sevdiğim bir kitabını hediye etmek istedim...Yine tekrarlayayım beni blog dışından izleyen herkese açık...

Hepinize sevgiler



Bugün Dünya Kadınlar Günü...Kadınların eşit haklar istediğinin,emeklerine saygı istediğinin bunun için 40.000 dokuma işcisinin ayaklandığı ve 129'unun bu uğurda öldüğü gün...Son senelerde özellikle Türkiye'de bugünü kasti olarak  bir Sevgililer Gününe sokma çabası var...Bugün Emekçi kadınların günü unutmayın....


Beni blog dışından takip etmek isteyen okuyucularım için bir kitap hediye etmek istemiştim. Bu da anlamlı bir güne kodlansın ki, belki gelenekselleştiririz:)

Katılım için bugün son gün... Bende mi? Brütüs  başlıklı yazının altına , blog dışından izleyicilerimim yaptığı yorumlar arasında bu akşam bir çekiliş yapacağız ama  artık bu yazının altına da yapılabilir. Çünkü,o yazı  sayfanın çok altlarına kaydı artık.

Tüm adsız,sessiz,blog dışı izleyen,okuyan tüm okuyuculara açık olan bu davet için bu akşam saat sekiz sondur... Kitap ismi sürpriz olsun,ama en sevdiğim kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim:))

7 Mart 2013 Perşembe

bir film bir kitap bir yemek

Avusturya sinemasında kendine yer edinmeye çalışan Umut Dağ' a ait bir film ''KUMA''..Berlin film festivalinin panorama bölümünde ön gösterimi yapılmış...''Kuma'' değişik bir kuma filmi...Avusturyalı gurbetçi bir ailenin annesi,ölümcül bir hastalığa yakalanınca kendi köyünden bir kızı kuma olarak,kendi alıyor...Köyde sözde oğluyla evlendirdiği kıza düğün yapıp Avusturya'ya götürüyor.İşte bundan sonrasında birden fazla ters köşe var...




Kitap...Sadakat/İnci Aral...Sadakat bir İnci Aral klasiği ama kadın erkek ilişkisini İnci Aral'dan daha iyi anlatan görmedim ben...Bu kez Özgürlük-Sadakat ilşkisini ele almış...,kadının tek teraflı anlatımıyla sürüp gidiyor.Bana  deseniz ki en sevdiğin İnci Aral kitabı hangisiydi...'MOR''  derim.







Bugünün yemeği etli kuru biber dolması...Bildik malzemelerle yapıyorum ama şöyle bir farkla, kıymayı ve soğanı birlikte hafif kavurur gibi yapıp,pirincini ekliyorum,pirinçle de biraz kavurmaya devam edip salçasını ekliyorum biraz da salçalı halde  devam ediyorum olaya ve baharatlarını ilave edip kapatıyorum...Sıcak suda yumşamalarını sağladığım kurutulmuş biberleri dolduruyorum...



Siz beni dinleyin bir kez de bu usulde deneyin...Dinleyin diyorum çünkü, mutfağın dikenli yollarında tek başına yürümüş biri olarak söylüyorum size, Annesinin,nişanlısına-bak oğlum, kitap okur,film izler,iyi tavla oynar bir de iyi yüzer dediği biri olarak,ıspanak diye roka almış biri olarak, evliliğinin ilk yıllarında yemeğe gelecek misafire ,yemek kitabından ,resimlerine bakarak yemek seçen biri olarak söylüyorum size,izimden gelin:)))))Ben boşa mı? diyorum,ıspanağı bir kilo yıkayacağınıza iki klo yıkayın,dondurucuya atın, mutlaka haşlanmış kuru fasulye,nohut ve yeşil mercimek bulundurun dondurucuda diye...Niye, benim  düşe kalka edindiğim tecrübeler size bedavaya gelsin diye:))))


Şimdilik de bu kada

  Not: Not: Beni dışardan yani blog dışı izleyen izleyiler için yaptığım 8-Mart-Kadınlar Günü  kitap hediyesi çekilşi için  aşağıdaki Bende mi? Brütüs  başlıklı yazıya 8-Mart akşamına kadar yorum bırakabilirsiniz..


5 Mart 2013 Salı

sırtım güneşe yüzüm karayele

Önce dün akşamdan başlayalım...Dün akşam bu masanın etrafında şen saatler geçirdim...Kızkıza toplandık yine...Nalan,Magissa,Zeya,Ebru,Elçin ,Zuz ve de bendeniz cennet kuşu:)..Ev sahibemiz Ebru'ydu...

Bu börek gecenin yıldızıydı...hemen tarfini aldım,patatesli ve kaşarlı...Bizim evin sakinleri buna bayılır...



Bugün ise havanın parlaklığına aldanıp çıkmış bir karayel mağduresiydim...Güneş ne kadar ısıttıysa karayel o kadar üşüttü...Sırtımı güneşe verdim,yüzüm üşüdü,yüzümü güneşe verdim bu kez de sırtımı üşüttü ama yine de pırıl pırıl havanın tadını sonuna kadar çıkarttım...Koruda yürüdüm, Bordo Köşkün bahçesinde kitabımı okudum,kahvemi,çayımı içtim....Yürüyüş sırasında güneş vurmuş bank gördüm mü? hemen oturdum,kitabımı açtım...






Bugününn filmi ise ''Purge'' idi...çok ödüllü bir film ama bana sabah saatlerime çok sert  geldi...İnsan keyifle kahvaltı ederken ya da sabah kahvesini içerken izlenilebilecek bir film değil...Rus fuhuş mafyasından kaçan genç bir kızın,sığındığı yaşlı kadınla ilişkisi...Estonya'nın Sovyetlerin elinde olduğu yıllarda geçiyor. Genç kızla yaşlı kadının yolu çok yıllar öncesinden kesişmiştir aslında...Yaşlı kadın şöyle der filmin sonunda-Herkes hızlı koşamaz ve herkes saklanacak güzel bir yer bulamaz...




Bu akşamın dizisi ''Seksenler''...Seksenler izleyeceğiz tamam da,son zamanlarda düştüğü tekrarlar,lüzumsuz uzatmalar, neredeyse dizi uzunluğunda ki özeti beni sıkmaya başladı...

Şimdilik bu kadar...

 Not: Beni dışardan yani blog dışı izleyen izleyiler için yaptığım 8-Mart-Kadınlar Günü  kitap hediyesi çekilşi için  aşağıdaki Bende mi? Brütüs  başlıklı yazıya 8-Mart akşamına kadar yorum bırakabilirsiniz..