Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Koruda ki Japonlar veee tatile gidemeyenlere öneriler

Bu akşam tam da biz sıcaktan bunalmışken, kocam arayıp hadi koruya gidelim deyince haydii hula hop atladık gittik. Efil efildi, püfür püfürdü. Yeni gelinler gibiydi. Yeniden dizayn edilmiş. Mevsimlik çiçekler değişmiş, yeni küçük heykelcikler konmuş, banklar pırıl pırıldı.

Ben yukarıda oturalım, kah Nakkaş'a kah Boğaza , kah Çamlıca'ya bakarız, çayımızı neyin içeriz dediysem de, ben yine taa Kuzguncuğa kadar indirdiler. Çıkarken akşam yemeğine eve dönelim dedim. Misler gibi zeytinyağlı biber dolmaları, patetesli , kıymalı fırında rulolar yapmıştım. '(poğaça hamuru hazırların, hamuru iki üç parçaya bölüp oval şekilde açın sonra iç malzemeyi koyup, rulo şeklinde sarın, üstüne yumurta sarısı sürün. Her rulonun içine değişik malzeme koyarım ben. ) . Bu yemek değil diyenlere için çorbamız, soslu makarnamız da mevcuttu. Ama hadi çay içelim, bakın simitle güzelmiş, ay yanına krem peynir alalım, bir tabak da kızarmış patetes alalım, ay şu da güzel bu da güzel derken karnımızı doyurduk. Saat 9. 30 gibi, Nazlının bulduğu kısa yollardan resim çeke çeke döndük. Nazlı sonunda - Anneee aynı Japoınlar gibi, her yerde resim çekiyorsunuz dedi. Bu söz boşuna söylenmedi. Bu Japon milleti ile olan maceralarımız, taa kızların çocukluklarına yıl 1994 Kapodokya^'sına kadar uzanır. Hala da devam etmektedir. Marmaray çalışması bitene kadar da devam edeceğe benzemektedir. Benim Taksim de bir Japon Kadıncağızı ile yaşadığım macerayı hatırlayanlarınız vardır. Nihayet o sayede karar vermiştim bir yakın gözlüğe ihtiyacım olduğuna. Yoksa hala bu kitapların yazılarını ne kadar küçük basıyorlar diye sızlanmalardaydım.

Neyse artık biraz da resimlere bakın. Zaten blog rehavette, biraz çiçek böcük görün.





Kızım da çiçekler gibi:))))












Nazlı çok çirkin dedi, Gamse ile biz çok sevdik. Resim bulanık çıkmış.







Bu resim Ece için. Çıplak ayakla harman sözüm vardı,ama resmi bir türlü aktaramadım. Onun yerine çıplak ayakla koru çimleri:)))
Gamsemle karanlık bastıktan sonra
Bu yan pencereden bakan benim, Nazlı zaten o veciz sözü burada söyledi heheheh. Sanki de görünüyorum da.

Kocam bu akşam , otururken, tatile gidemeyenlerle ilgili fikrini söyledi. İnsan tatile gitmiyorsa ya da gidemiyorsa, oturduğu yerin gezilecek görülecek yerlerini gezerek de tatil yapabilir dedi. Mesela, dışardan biri sizin oturduğunuz yere tatile gelse ne yapar, onu yapın. Diyelim ki tatile gidemeyen Ordulular. Bi gün Boztepeye çıkın Ordu'ya bakın, çay için, arabanız yoksa , Ptt önünden dolmuş kalkıyor. Geçtiğimiz yıllarada bir kez o minübüslerle çıkmıştım ben. Çok da zevkliydi, köylerden falan geçmiştik. Yanımda kuzen Halil vardı, Boztepeye çıkmalı, şu Orduya balmalı türküsünü bağıra bağıra söyleyerek bizi rezil etmişti , ama olsun. Bi gün Giresun tarafındaki plajlara gidin özellikle Mavi Dünya servis açısından çok iyi. bir gün Perşembe tarafına hatta Çaka'ya gidin. İki kaya rasından yüzün, beni anın.Uzun Saçlının yerinde köz de demlenmiş çay için. Akşamları sahilde yürüyüş yapın, mutlaka rıhtıma kadar yürüyün. Dönüşte İkizevler de bir kahve için. Denizcilerden de bir dondurma alın yiye yiye evinize gidin. Biz çocukken her akşam yemeğinden sonra sahile çıkar uzun yürüyüşler yapardık. Hatta tüm Ordu Halkı diyebilirim. O yüzden hep fitti Ordu kadınları. Ordu'da ulaşım büyük ölçüde özümlenmiş. Her yere ama her yere dolmuş var. Amma velakin trafik sıkışıklığı İstanbulu aratmıyor. Bazı yerlere giderken arabalara sığmadık, genç kesim arkamızdan dolmuşla geldi. Hatta bizden önce vardılar , gidilecek yerlere.
Hadiii ben Ordu için ip uçları verdim. İstanbulu yaza yaza ip de kalmadı ucu da. Siz de yazın yaşadığınız yerlerde neler yapılabilir, tatile gidilemiyorsa.
yarın Cancan geliyor. İki haftadır yürümeye başladı. İş büyüdü anlayacağınız. Artık peşinde bir orduyla geziyoruz. Bir bakmış çöp karıştırmakta , bir bakmışız su damacanası yerlerde. Ama süper oldu süper. Artık seviyorsa da bilinçli seviyor, en çok da kendi menfaatlerini gözetiyor. Kime yanaşırsa atta gideceğini, kiminle balkon sefasını yapacağını kiminle yemek yiyeceğini biliyor. Milletle oynuyor oynuyor ama ağlarken taa gözümün içine bakıyor.
Hadi gidip yatayım şimdi, enerji depolamam gerek.