Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Nisan 2008 Pazar

dan dun dan din bi yazı

Uzun uğraşlar sonucu bloguma girebildim. Sanırım hala uyanamadım ki yahoo adresimle dayanmışım kapısına bloggerin. O da aman vermiyor, yanlış şifre diye diye kafamı ütüledi.

Gamsegamse anne demese ben hala uyku vaziyetlerindeyim. Bu gün malum büyük derby günü. Kocam erkenden firar etmiş. Naziş Zuz da. Benim kızım oldu artık diyor. Al dedim senin olsun)))). Gamse ile ikimize öğlen yemeği yerine de geçebilecek bir kahvaltı hazırladım. Zira ben saat dokuz gibi falan bir bardak yeşil çay içmiş, sonra geri uyumuştum )). Sonra Gamse de fayrap dışarı. Bu fayrap kelimesini duyan varmı dır bilmem. Dayım köpeğimizi terbiye ederken bir şey atar sonra da fayrap diye bağırırdı. Koş demek miş. Nece bilmem. Dayımın bilinen yabancı diller haricinde kendi uydurduğu diller de olduğu için bilemiyorum gari. Bana kuş dili öğretmişti.

Dün Zuz telefon açtı, kahvaltıya geliyorum beni bekleyin dedi. Saat üçte geldi iyi mi?. Biz o arada masa da ne varsa ayakta götürdük, ben demliğin yarısı çayı içtim.
İstanbul da çalan hava kış. Bahar bi cee dedi sonra gitti. Sonra pat diye yaz gelir.

önümüzdeki hafta, yani yarından itibaren komple doluyum. Aslında bu gün biraz yemek stoklasam ama hiç o modda değilim. Güzel bir film bulup izlesem diyorum. Aslında var elimde bir tane ama , hiç cezbetmedi beni niyeyse. Adı WİMBLEDON. İki teniscinin hikayesiymiş. Aaaa ben dün gece bir film izliyodum yaw. Yıldız Geçidiydi adı. Çok da heyecanlıydı. Demek sonunda uyumuşum .Bak şimdi merak ettim sonunu tühhh.

Hafta sonundan yeni bir haftaya doğru giderken herkese iyi haftalar olsunnn hepinize de bana da